Perşembe, Ekim 08, 2015

Ne Oluyor Ya?



Bu şarkıyı çok seviyorum.

*** 

Bilmem kaç saattir üniversiteden verilen bilgisayarları evdeki modeme bağlamaya çalışıyoruz. Bu modelde bir sorun var olduğunu düşünmeden edemiyorum çünkü diğer bütün cihazlar bağlanıyor. Masaya oturmuşum, önümde üç tane laptop var, birinden internetten neler yapabileceğimi araştırıyorum, diğerlerinden de uygulamaya çalışıyorum. Peki niye aynı modelin ikisini de kullanıyorum? Birinin dili Türkçe diğerininki İngilizce, ayarlarda farklılık var.

***

Şuan tuvalet sırası bekliyorum, havalar soğudu bile, üç defa unuttuktan sonra sonunda kendime bir hırka çıkardım valizden. Oda bayağı düzeldi aslında ama eşyaların bir kısmı valizlerde kalıyor. Yan odadaki olmayan kız -ne okuduğunu yine unuttum- geldi bugün. Aslında dün gece gelmiş ama eve giren çıkan belli olmadığından onu da geçici bireylerden biri sandım.

İki gün geçti ama sanki iki ay olmuş gibi hissediyorum. 

***

Portaldaki hesabını açar açmaz "mezuniyetime ne kadar kaldı?" kısmına tıklayan bir insanım. Şimdi yalnız şu hazırlık bitsin yeteeeğğğr diyorum -evet yalnızca iki günde. Ben mi çok şey istiyorum yoksa olması gereken bu muydu da en sonunda oldu? -muhtemelen ikincisi- Hayatımın sefil dönemi olabildiğince zor geçecek sanırım. Bütün gün "poor paul poor paul" diye geziyorum. Gören de evsiz falan sanacak beni.

Liseye başladığımda da böyle olmuştu. Hemen alışıp hemen bıkmıştım. Sonraki senelerde alışmışlık değişmedi ama bıkkınlık yerini rahatlığa bıraktı. Ama kolay olmadı tabi, o zaman da ilk senem çok sıkıntılı geçmişti, bir de ergenlik vardı. Ooo, çek çekebilirsen beni. Bir uyuz kişiydim ki... Yanlış anlaşılmasın, şimdide de uyuzumdur ama o zaman nasıl desem? Çekilmez bir adamdım; uykusuz, aksi, lanet... Şimdi de uykusuzum ama çekilmez de değilim be. Tabi bunu bir de oda arkadaşlarıma sormak lazım. Neyse ki ikisi de çok mülayim insanlar. Bir tanesinin kısa film yarışmasına katıldığını söylemiş miydim ben ya? Kazanıp ödül aldığını -on bin- peki? Evdekiler "sanatçı şunu yaptı sanatçı bunu yaptı" diye takılıyorlar kıza.

Evdekiler demişken, beni biraz yoruyorlar. Sürekli sohbet muhabbet etmek istiyorlar -özellikle benimle değil tabi, toplu olarak- ben de kıramıyorum, çağırdıklarında genelde gidiyorum. Bizim edebiyatçıyla yan yana isek kendi aramızda sohbet ediyoruz. O bana Barry'nin, ben ona Joshua'nın esprilerini anlatıyorum. Hazırlık bitse de kurtulsak diye isyan ediyoruz, nöbet sırası bize gelince ne halt yiyeceğiz diyoruz falan filan feşmekan.

Burnum üşüyor ya... Elimi ayağımı geçtim şuan burnumun derdindeyim. Ve banyo sırası bana gelir. Hallelujah!

***

Sanırım geldiğimden beri evi ilk kez bu kadar sessiz ve sakin görüyorum. Bu çok harika ama uykumu da getiriyor.  -neden acaba? -geceleri uyuyamadığım için olmasın? -buna ne kadar dayanabilirim ki? -yeter.

***

Ve okulun ilk haftası sona erdi. Ayaklarım sızlıyor şuan, karnım da ağrıyor üşütmüşüm biraz. Eve yeni geldim, cumaları ders on ikide bitiyor, muhteşem bir gün şu cuma.

Sınıfta yirmi kişiyiz, öyle böyle tanıdık birbirimizi. Gerçi hala yarısının adını öğrenemedim ama olsun o kadar, asosyal bir sınıfız zaten. WhatsApp grubunda  bile ya ödevler ya ders kitapları hakkında konuşuluyor. Sınırlar keskin olmasa da ufak tefek gruplaşmalar oldu tabi, fıtri gelişen bir şey. Erkekler arasında daha kesin gibi, kızlar daha rahat. Emin değilim herkesi tanıyamadığım için bana öyle geliyor da olabilir. Ben istiyorum ki hep birlikte bir şeyler yapalım, gruplaşma olmasın ama tabi bu kolay bir şey değil. Öyle olduğunda birey olarak kalmak daha kolay oluyor. Dün ilk kez İsmet Özel hakkında konuştuk, hoca da yabancıydı gerçi, kolay olmadı ama en azından bütün sınıf aynı şeyle ilgilendi, gündem oluştu, görüşler söylendi, bilmeyenler internetten araştırdı.

Genel olarak marjinal bir tip yok sınıfta. Hazırlıkta ikinci senesini okuyan iki kişi var. Biri polismiş, şok olduk duyunca, sınıfa silahıyla geliyor, okuldan sonra işe gidiyor. Duyunca şok oldum, bence çok zor bir şey yaptığı. Bir de iki sene adalet okuyup gelmiş bir kız var, bu normal geldi ama bana. Bunlar dışındaki herkes 18-19 yaşlarında. İki tane hiç Suriye'de yaşamamış Suriyeli var. Ve genel olarak çoğunluk İstanbul'dan. Şehir dışından gelen çok kişi yok. Açıkçası pek çok şehre gitmiş ve farklı şehirlerde yaşamış olmamın bana neler kattığını fark ettim biraz. Neyse, öyle işte. İleride toplu olarak kültür bazlı konularda konuşabilirsek çok güzel sohbetler olacağı kanısındayım.

***

Yoğunluktan şaftımın kaydını söylemem bilmem gerek var mı? Hiçbir şey yazamıyorum, yani yazıyorum da İngilizce yazıyorum. Haftaya writing sınavı ve vocabulary quizim var. Bununla birlikte sürekli insanlarla birlikteyim. Sosyallikten öleceğim herhalde. Bu benim için çok zor, belli etmesem de. Eğer zamanım olursa kültürel etkinliklere katılmak istiyorum bakalım.

Geçen gün ilk yemek nöbetimi yaptım. Yoğurt çorbası ve Kapuska vardı menüde. Bilmeyen çıkabiliyor, Kapuska esasında Rus-Slav yöresinden olmakla birlikte Türk mutfağında biraz değişime uğramış. Bilgiçlik tasladığıma bakmayın ilk kez yaptım ikisini de. Beyaz lahana, pirinç, soğan, salça falan. Yaparken içine azıcık karabiber koyacaktım, meğer kapağı açıkmış, sen bir ton dökül. Tabi yemek bayağı acılı oldu falan ama güzeldi. Çorbamı çok beğendiler ama en azından oradan kesin kurtardım.

Ay sonunda İngilizce sunum yapacağız, bunun için konular belirliyoruz. Herhalde ilk kez sınıfı bu kadar sevdim. Gerçi herkesin konusu hakkında konuştuğum için beni aforoz da edebilirler ama... Yine de çok zevkli. Çok  güzel konular var, onlarınkini izlemek için sabırsızlanıyorum. Ama keşke Türkçe olsaydı da rahatça tartışabilseydik, şimdi ne kadar şey söylesek de anadilde tartışmak gibi olmaz ki. Çok canımı sıkıyor bu, ben istiyorum ki konuşalım, tartışalım bir şeyler öğreneyim bu sınıftaki insanlardan ama sanırım kimse pek hevesli değil bu konuda.

Ama genel itibariyle kızlar arasında ciddi bir gruplaşma yok, erkeklerde var. İlginç olduğunu düşünüyoruz çünkü -en azından ben- buna pek rast gelmemiştim.

***

Bu akşam şu Kültür Merkezi'nin daha açılışı yapılmamış mekanına gittik evdekilerle ama hiç beğenmedik yediklerimizi. Sıcak Cheesecake ve acayip bir tadı olan -ya da hiç tadı olmayan- bir supangle vardı. Üstelik kaç kere peçete istemiş olmama rağmen getirmediler -ulan garson, seni çıkışta yakalarsam var ya- tam masadan kalktık masadakileri toplamaya peçeteyle geldi ya. Ağzını burnunu kıracaktım. 

Geçen gün ablamla orada buluştuk, beni denek olarak kullanıyordu psikoloji şeysileri için sonra bir baktım yanımızda belediye başkanı var. Üstüne üstlük hemşehri çıktık, orası ilginç

Yarın Turşu'yla buluşacağız, üç haftadır görüşmedik herhalde. Telefonla falan konuşuyoruz ama telefon konuşmalarında ayrı bir özürlüyümdür ben, hiç beceremem. Haftasonu da Ankara'ya gideceğiz yine evdekilerle, iki günlüğüne. Çok yorucu olacak muhtemelen benim için ama Ankara'yı seviyorum be. Çocukluğumun şehri sonuçta, orada okumak istemiştim ama olmadı işte. Bunu düşünmeyeyim şimdi. Ha asıl diyeceğim şey şuydu ki bir sürü de ödevim var onları yapmam lazım ama ben şuan ne yapıyorum? Yazıyorum.  

Bir de ev arkadaşlarımızdan birinin annesi rahatsız olduğundan gelmemişti, onun yerine benim çocukluk arkadaşlarımdan biri gelmesin mi? Severim kendisini ama nasıl desem öyle çok da samimi değiliz, mesele yaş da değil sadece iki yaş büyük benden. Annelerimiz arkadaştı, on iki yıl olmuştur tanışalı. Sonra geçen gün fark ettim ki biz aynı liseye gittik, farklı bir şehirde aynı üniversiteye gittik ve şimdi de aynı evde hatta aynı odada kalıyoruz. Bu işte bir tuhaflık olduğu kesin. Bugün ona da söyledim güldü, "Hakikaten..." dedi, "Aferin aferin beni böyle takip et." Ben de güldüm, bunun ilerisinde ne olabileceğini tahmin edemiyorum artık.

*** 

Hakkında yazmak istediğim çok şey olmasına karşın hiçbiri için zamanım olmaması o kadar acı ki. Düşünün şu yazı bile on gün sürdü. Sırf bunun için bile ağlayabilirim. Şimdilik güle güle, bir daha ne zaman yazarım acaba? Ve şimdi... Çok uykum vaaaaaaaaaar!


8 yorum:

  1. O alışıp bir de üstüne bıkma işi bende de oldu. Yine de senin sevdiğin konulardan bahsedebildiğin iki kişi varmış yaa. Benim sınıfımdakiler çok boş insanlar; en azından şuana kadar ki tavırları ve konuşmalarından ölçtüğüm kadarıyla...
    (Eski bir blogger dost :) )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar eski? :D
      Dur daha yeni başladı, biz yıllar olmuş gibi hissetsek de... ama eminim birileri vardır.

      Sil
    2. Uhm... Emin değilim, belki 2 yıllık. Böyle söyleyince çok da eski gibi gelmedi yahu :D Neyse çok mühim değil zaten. Lönk diye konuya daldım diye şeettim :))
      Aynen, sabretmek gerek işte.

      Sil
    3. Blogda üç yılım daha dolmadığından eski sayılabilir bence :D
      Dal yahu ne olacak, en büyük derdimiz bu olsun.

      Sil
  2. Böyle yazılarını çok seviyorum, inanılmaz. Hep haberdar et neler olduğundan :')

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten mi buna sevindim işte, ne zaman bu tarz şeyler yazsam boş boş konuşmuş gibi hissediyorum çünkü :D

      Sil
  3. yorum yapmak için ne kadar geç kalmışım :D poor paul :D ne güzel güldürdün beni . :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahah yok be :D öğrenci evi zor azizim zooor

      Sil