Çarşamba, Ekim 22, 2014

Mimler Krallığı


Uzun zaman oldu be… O değil de yorum yapamıyordum ya hani, anonim olarak cevap yazıyordum, heh artık onu da yapamıyorum, blogum beni dışladı resmen ühühüüüüüüü Ayrıca 5 uzun yorumuna cevap veremediğim Ecem’den de özür diliyorum. Umarım bunu okuyorsundur. :’’)

MİM 1: “Al kelime ver hikâye” 


Neyse, konuya gelelim. Saçmalarkene blogunun yazarı Sıla ve Bi Bia Bi Chu blogunun yazarı Bia Chu beni mimlemiş. Verilen kelimeleri kullanarak kelime yazıyoruz. Bende nasıl bir potansiyel gördüklerini merak ediyorum çünkü aklıma hiçbir şey gelmiyoooor! :D Aklıma ne gelirse onu yazacağım, üzgünüm!

Kelimeler şöyle: Pipo, yelpaze, cahil, yastık kılıfı, sakızlı muhallebi, ehliyet ve Psy

*** 


Bankta oturan kadını gördüğümde sanki onu yıllardır tanıyormuşum gibi geldi.  Ve oldukça derin bir yerimde bir şeyler kıpırdadı. Nasıl anlatsam bilemiyorum, oldukça yoğun, tarifsiz bir şey… Öyle bir duyguydu ki şimdiye kadar yaşadığım bütün hisler bu duygunun yanında çocukça ve bayağı kalıyordu. İyi ya da kötü olarak tanımlayamayacağım bir his. Mutlulukla ya da hüzünle bir ilgisi yok, şaşırmamış, heyecanlanmamış, korkmamış, endişelenmemiştim. Bu nefret değildi hayır, sevgi ya da aşk? Daha neler… Henüz literatüre geçmemiş olduğundan emindim ve içimden bir ses onun da aynı hissi beni görünce yaşayacağını söylüyordu. Hatta kitap okuyor olmasına rağmen burada olduğumu fark ettiğinden emindim.

Yavaş ve emin adımlarla yürüdüm. Normalde hastalık derecesinde çekingen bir insanımdır ve bu sebeple de insanlarla iletişimim hep çok zor olmuştur. Tanımadığım birinin değil yanına oturmak, uzağından geçmekten bile hazzetmezdim. Ama şimdi içimde uyanan bu his benliğimi kontrol altına almıştı ve ben ne istiyorsa ikiletmeden yapıyordum. O ise henüz kitabından başını kaldırmamıştı. Ona hissettirmeden kitabın adına baktım: Kar Çiçeği ve Sırlar Yelpazesi.

“Ah Lisa See’yi gerçekten severim,” dedim kim olduğuna dair hiçbir fikrim olmamasına rağmen. Göz ucuyla bana baktıktan sonra “Hı-hı.” Diye başını salladı. Afallamıştım, vereceği cevap bu mu olacaktı? Bana saniyenin onda biri kadar bakacak ve sonra varlığımı yok mu sayacaktı? Derin bir hayal kırıklığı zihnimi sarmaya başlarken belki de kitaba daldığı için böyle olduğu düşüncesiyle duygularıma hızlı bir pansuman uyguladım. Bu kadar çabuk vazgeçemezdim.
“Rahatsız ediyorum ama sanırım ehliyetimi burada bir yerde düşürdüm,” diye başlamıştım ki cümleme hışımla bana döndü ve:
“Kitap okumaya ça…” Bir anda susmuş ve bana bakan gözleri kocaman açılmıştı. Bu haliyle bir sincabı andırıyordu.
“Şey…” dedi mahcup bir eda ile. “Nasıl yardımcı olabilirim?”

Bu ani değişiklik beni de şaşırtmıştı. Aklımdaki kelimeler uçup gitmiş yerine koca bir boşluk kalmıştı.
“Güzel mi? Kitap?”
“Ha? E-evet, oldukça güzel.” Dedi boş gözlerle baktıktan sonra.
“Yazarın önceki kitaplarını çok beğenmiştim de bu nasıl gerçekten merak ediyordum, nasıl bulduğunuzu sormak istedim,” diyerek hayatımdaki en harika yalanı söyledim. Bir yandan da içimden yazarın ilk kitabı olmaması için dua ediyor, cahilliğim ortaya çıkarsa ne halt yerim diye ölüp ölüp diriliyordum.
“Çok anlamlı olduğunu düşünüyorum, finali de bu kadar iyi olursa gelmiş geçmiş en iyi romanlardan biri sayabilirim. Kesinlikle okumalısınız,” dedi. Kocaman gülümsedim:
“Gerçekten mi? Harika, teşekkür ederim.” Diye düşünmeden sıraladım kelimeleri. Bunca zaman kimseyle adam gibi sohbet etmemiş olan ben bu konuşmayı nasıl devam ettireceğimi bilmiyordum. Birden kafamda bir şimşek çaktı:
“Sakızlı muhallebi sever misiniz?”

***

Nasıl olmuştu da teklifimi kabul etmişti bilmiyorum. Belki de gerçekten okumayı seven insanların her türlü saçmalığa açık oldukları –kafaları sürekli hayal dünyasında olduğu için- doğruydu. Tanımadığı bir adamın bu saçma önerisine tamam deyişini açıklayacak başka bir şey bulamıyordum.

Yine de sevimli bir gülümsemeyle karşımda otururken bunların hiçbir önemi olmadığına karar verdim. Ona biraz daha yaklaşmak için kollarımı masaya dayamamla saçma salak bir şarkının çalmaya başlaması bir oldu. Yerin dibine girdiğimi hissettim. Nasıl bir yere getirmiştim onu böyle? Ben kulaklarıma kadar kızarırken onun gülümsemesi genişlemişti.
“İstersen başka bir yere gidelim.”
“Neden? PSY’dan mı rahatsız oldun?” diye sordu. Ona “Say”ın kim ya da ne olduğunu bile bilmediğimi söyleyemedim ama sanırım o şarkıdan rahatsız olmamıştı.
“Benim için fark etmez ama sen…”
“Gerek yok, iyi burası.” Dedi rahat bir şekilde. Sonra çantasında bir pipo çıkardı. Ardından biraz tütün ve yaktıktan sonra acayip normal bir şey yapıyormuş gibi içmeye başladı. Çenemin düşmek üzere olduğunu fark edince güldü ama konuşmadı. Ben de “Daha önce hiç sakızlı muhallebi beklerken pipo içen bir kadın görmemiştim,” demedim.

Birazcık sohbet ettikten sonra birden ciddileşti:
“Biz,” dedi. “Asla karşılaşmamız gerekmesine rağmen birlikte oturuyoruz. Bu dünyada kimse durmadan isteyerek mutluluğu yakalayamaz ve asla mükemmele ulaşamaz. Para, şöhret ya da güç için çaba göstermek sadece zamanı ziyan etmektir.”
“Yani?” diye sordum saf saf bakmaya devam ederek.
“Sen mükemmeli arıyorsun,” diye devam etti sözlerine. “Bense mükemmel değilim, aynı senin gibi. Birlikteyken asla mutlu olamayız çünkü sen yolun başındasın, ben ise sonuna geldim. Ne demek istediğimi şimdi anlayamazsın ama beni bir daha görmeyeceksin. Ne zaman aklına gelsem yine öyle tuhaf hissedeceksin. Zaman geçtikçe değişeceksin ve yolun sonuna geldiğinde neden gittiğimi anlayacaksın. Ve eğer sözlerime kulak verir de bu hayatta hiçbir şey için ihtiras göstermezsen mutlu olacaksın. Elveda.”

***

Uyandığımda yastık kılıfım gözyaşlarımdan sırılsıklam olmuştu.

***


MİM 2: "Sonu gelmeyen beklentiler"


Yine Bia’cığımdan güzel bir mim, bu sefer daha kolay olduğundan ohhh diyorum. :D 2015’ten neler bekliyoruz, hayallerimiz neler onu anlatacağız.

Bu resmi çok seviyorum çünkü beni çok güzel anlatıyor. Her şey ilgi alanım bu yüzden hepsi yarım.

Öncelikle en büyük hedefim gerçek bir “inek” olmak. Yani yatıp kalkıp ders çalışan bir tayfa var bizim okulda, hah işte onlar gibi olmak istiyorum. YGS’ye kadar şöyle bir 10-15 net koymak ve benim hayatımı domine eden uğurlu rakamlarımın oluşturduğu 117 sayısına ulaşmak istiyorum. Üniversite meselesine gelirsek artık bir TM öğrencisi olduğum için –sayısaldan geçtim bazen fiziği acayip özlüyorum ama pişman değilim- bütün bölümlere giderim var. Oradan bakınca lakayt görünebilir ama hem bölüm hem üniversite olarak her yer olur kafasındayım çünkü benim gözümde üniversite çok da ciddi bir olay değil. Eğlenmeye gidiyorum, asıl olay ondan sonra başlıyor.

Tabi bu benim için böyle diye herkes için böyle olduğu anlamına gelmez. Arkadaşlarımın istediği yerleri kazanmalarını gerçekten çok istiyorum çünkü çalışıyorlar ve umarım daha çok çalışıp, emeklerinin karşılıklarını alırlar. Ve yine umarım herkes ilk senesinde yerleşip diğerlerinin arkasından bakmaz. Çünkü bu stres çekilmiyor valla.

Liseye veda etmeden önce arkadaşlarımla güzel anılar oluşturmak ve daha önemlisi kimseyi dövmemek istiyorum. Çünkü bilirsiniz, 12.sınıf stresi, gerginliği başkadır. Normalde hiçbir sorun olmamasına rağmen bu gerginlik yüzünden sürekli, kısa vadeli tartışmalar oluyor. Ben henüz kimseyle dalaşmadım ama bu demek değil ki kimseyi dövmeyeceğim. Bir gün gerçekten patlayıp, terör estireceğim kanısındayım. :D Ve o gün aman diyorum, uzak durun benden. :D

Ha bir de uyumak istiyorum. 2015’ten ciddi bir beklentim de bu. Uyumak istiyoruuuuum. Çünkü zaten var olan insomniam sınav stresinin de etkisiyle azami boyutlara ulaştı ve bazen sinirden ağlayacak duruma geliyorum. En son ne zaman şöyle derin ve huzurlu bir uyku çektiğimi hatırlamıyorum. İşin garip yanı, uyumuyorum da ne yapıyorum? Ders çalışıyor muyum? Hayır. Çalışmadığım için acayip vicdan azabı çekip, bir de o yüzden strese giriyorum falan. Çok dertliyim yani. :D

Sonracağıma Ocak’ta reşit olacağım için yazın bir de ehliyet edinmek istiyorum. Aslında benim favori taşıtım bisiklet ama Hollanda’da yaşamıyoruz sonuçta. Ehliyet de lazım oluyor arada. :D

Sınavdan sonra 45789843456787654356787654 kitap okumak istiyorum. Şimdi yine okuyorum ama huzurlu değilim, aklıma hep dersler var. Ve 676598765348986 diziyi de sararak izlemek istiyorum. :D Bloga da 4876545678986545678 tane post yazmak istiyorum.

Neyse, ben isteklerimin sonu yok arkadaşlar. :D

MİM 3: "Ciddi sorulara zevzek cevaplar"


Ya bu mimi yazmıştım önceden ama şimdi kimin gönderdiğini bile hatırlamıyorum. Ama o kişiye çok teşekkür ediyorum. :’’)


1.Bu gece öleceğinizi bilseniz bazı insanlara bazı şeyleri söylememiş olmanın pişmanlığını hisseder misiniz? Peki, neden söylemediniz?

-Maalesef evet, hem de o kadar çok var ki. Şimdi bile zaman zaman keşke şunu söyleyebilsem, diyorum ama serde odunluk olduğundan yapamıyorum. Söylesem zaten kesin beni “çıldırdı vah zavallım” diyerekten bir deliğe tıkarlar. :D Umarım ölmeden önce söylerim de gözüm açık gitmem. :D

2. Günün birinde çocuğunuzun doğduğu hastanede bir yanlışlık yapıldığını ve çocukların karıştığını öğrenseniz, kendi çocuğunuzla sizin büyüttüğünüz çocuğu değiştirir misiniz?

-Hayır, tabi ki! Aynı kanı taşıyor olmamız beni o çocuğun annesi yapmaz ki. Biyolojik çocuğumla görüşmeye devam eder, onu da bağrıma basarım ama benim büyüttüğüm çocuğu da kimseciklere veremem. Bunca yıldan sonra candan aziz olmuştur o.

3. Hayalinizi süsleyen bir yerde bir hafta tam porsiyon, harika bir tatil için uçan bir kelebeği yakalayıp, ayaklarınız ve kanatlarını koparır mıydınız?

-Valla benim tatil anlayışım hiç de böyle değil. Yani hayallerimi süsleyen bir yer gene benim evim oluyor. Evimde yan gelip yatmak için de bir kelebeğe işkence edecek değilim.

4. Bir yemeğe davetlisiniz ve önünüze tanımadığınız bir yemek konuyor. Tuhaf haline ve pek iştah açıcı görünmemesine rağmen tadına bakar mısınız?

-İmkanı yok. İnanılmaz derecede yemek seçen bir insan olmamın yanı sıra vejetaryenim. Ya bunun içinde et varsa diye asla olmaz. Et yok diye teminat verseler bu sefer kullanılan yağ, tuz, şeker falan önemli. Ayrıca çok da tutucuyumdur, yeni lezzetlerle aram yoktur.

5. Sevdiğiniz biri için yalancı şahitlik yapar mıydınız? Örneğin bir yayaya çarptığında, direksiyonda dalga geçtiğine rağmen, çok dikkatli kullandığını söyler miydiniz? (anne, baba, eş, sevgili)

-Söz konusu bile değil.

6. Yetişme tarzınızda değişiklik yapma imkânınız olsa ne değiştirirdiniz?

-Açıkçası yetiştirilme tarzımdan çok ama çok memnunum. Bugün sahip olduğum bütün anormalliklerin sebebi benim.  Ve yine bugün olmak istediğim gibi biri olmuş olmamı aileme borçluyum. Neredeyse her konuda olabilecek en iyi şekilde yetiştirildiğimi düşünüyor, anne babama saygılarımı sevgilerimi gönderiyorum buradan. :D

7. Eviniz ve içindeki eşyalarınız yanıyor. Ailenizi, kendinizi ve köpeğinizi kurtardıktan sonra bir kez daha içeri girme şansınız var. Ne kurtarırdınız?

Defter ve kitaplarımı elbette ama onca defter ve kitabı nasıl çıkarırım bilmiyorum. Belki de onlarla yanarım ya. :D Bilgisayar ve hard diski de unutmamak lazım tabi. :D

8. Yarın sabah başka birinin kimliğinde uyanma olasılığınız olsa, bunu değerlendirir miydiniz? Kimi seçerdiniz?

Belli bir süreliğine yoksa bütün bir ömür mü? Bütün bir ömürse ben almayayım halimden memnunum ama kısa bir süre içinse Lee Soo Man, Park Jin Young ya da Yang Hyun Suk olmak isterdim, şirkette işleri istediğim şekilde ayarlardım heheh. Çok güzel olurdu valla ya… Şimdi düşününce daha bir beğendim. :D

*** 

Eveeeet, bu mimin de sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bu yazıyı okumuşsanız bu üç mimden yapmadıklarınızla mimlenmişsiniz demektir. Selamlar saygılar…