fil bo riva - like eye did
tam bir kişinin katıldığı okuma
challenge'ımızın sonuna geldik. mrs.soda'ya teşekkürlerimi sunuyorum. kendisi
dilerse buraya yorum olarak ya kendi bloguna okuduklarıyla ilgili yorumlarını
yazabilir. daha verimli olsun diye bir süre kısıtlaması koymuştum ama şimdi buna
gerek yok, istediğin zaman yazabilirsin sevgili soda hanım. mail adresim
yoluyla benimle iletişime geçersen kitapları gönderebilirim: yagmurd17@outlook.com (mail adresim
hemen sağda en üstte. herhangi biri de ne zaman isterse yazabilir. muhakkak
cevap veririm.)
şimdi kitapların yorumlarına
geçebilirim.
“daha önce okumadığım bir türk yazar”
kategorisinde oya baydar’ın köpekli çocuklar gecesi kitabını okudum. bu
kitabın çok iyi fikirler içermesine rağmen iyi yazılmamış olduğunu düşünüyorum.
büyük bir beklentiyle başlamıştım çünkü ekolojik bir distopyanın epik
kahramanlar olan köpekli çocuklar (bunlar da aslında sistemin dışında kalan
sınıfsız da diyebileceğimiz sokak çocukları, mülteciler vs.) çok güzel ve
orijinal bir fikir. ama kitapta hikaye çocukların bakış açısından değil, doğa
bilimci bir kadının bakış açısından geçmişe dönük olarak anlatılıyor. bence en
büyük sorun bu anlatım tekniği, her ne kadar nuh tufan hikayesinin yeniden
kurulması, nuh'un gemisinin oturduğu rivayet edilen dağda sembolik olarak adem
ve havva'nın sonlarını beklemesi fikir olarak çok güzel olsa da, sürekli geçmiş
hakkında konuşmaları yordu ve sıktı. o an yaşanırken anlatılıyor olsaydı daha
etkileyici olacağını düşünüyorum. böylece belki bu kadar informatif diyaloglar
ya da paragraflar olmazdı, romanın kurulduğu dünya kendini satır aralarında ele
vermeli ama kitapta kadın ve adam belgesel anlatıcısı gibi olmuş. ve çok çok
fazla tekrara düşmüş gerçekten, editör bir şey dememiş mi bu konuda merak
ediyorum. elli altmış sayfa çıkarırım bu kitaptan ve hiçbir şey eksilmez. yazar
iklim krizine dikkat çekmek istemiş, bu konuda farkındalık kazandırmak istemiş,
takdir ediyorum bu amacı çünkü iyi tezli roman da yazılabilir ama bence bu eser
biraz fazla manifesto gibi. bir de son olarak karakterin sürekli amneziye sebep
olan virüs hakkında konuşmasını ama her şeyi fazlasıyla ayrıntılı olarak
hatırlamasını çelişkili buldum. genel olarak okunması kolay bir romandı bu
yüzden yüksek bir beklentiyle başlanmazsa keyifli ve akıcı olabilir.
“güney amerikalı bir yazar”
kategorimde ekvadorlu yazar mauro javier cardenas'ın devrim, yeniden
kitabı vardı. gerçi kitabın orijinal adı revolutionaries try again’miş ama bu
ufak değişikliğin başlık için daha etkileyici durduğunu inkar etmeyeceğim. aynı anda
hem bu kadar politik hem de bu kadar kişisel olabilen bir roman daha okumuş
muydum, bilmiyorum. cardenas kendinden çok fazla şey koymuş romana, doğduğu
şehri, okuduğu üniversiteyi ve muhtemelen pek çok anısını. birçok farklı
anlatım tekniği kullanması hem kitabı zenginleştirmiş hem de okumayı
zorlaştırmış ama sanıyorum kültürel farklılıkların da etkisi vardır bunda. roman, bir
cizvit lisesi olan san javier’li üç arkadaşın lisenin bitişinden on iki yıl
sonra ekvador’un yaklaşan başkanlık seçimlerine aday olma fikri etrafında bir
araya gelmelerini anlatıyor. ama bunu anlatırken bu üç karakterin, hatta daha
fazlasının, zamansız düşüncelerini okuyoruz. seksenler ve doksanlar boyu,
yöneticilerin yolsuzlukları ayan beyan ortada ve ülkenin yüzde altmışı fakirlik
içinde yüzüyorken idealist gençlerin şansı olabilir mi? bir yanda eski başkanın
özel kalemi olan leopoldo var ki bu başkanlık adayı olma fikrini ortaya koyan
o, realpolitik’i en iyi anlayan da o. diğer yanda stanford’da ekonomi ve
siyasete dair birçok şeyi farklı görmeye başlamış yıllar sonra ülkesinde dönen
antonio var, ve onlardan daha alt bir sınıftan gelen radyocu oyun yazarı
rolando. ve üç karakterin de babalarıyla olan problemleri hayatlarında merkezi
bir yer alıyor. ama bu
idealist görünen gençler gerçekten de o kadar iyiler mi? gerçekten de o kadar
fedakâr ve azimliler mi, dürüstler mi, masumlar mı? ya diğer arkadaşları? bütün
bu anılar ve düşünceler akarken bir yandan da ülkenin siyasi yozlaşmışlığını,
yoksulluğu, hırsızlığı, suçluları, suçluluğu okuyoruz. çok eleştirel çok
sarkastik bir dil. kitaptan belli bölümleri alıntılamak çok zor çünkü hep bir
bütünlük içinde gidiyor, bazen bir iki sayfayı toptan paylaşmak istedim çünkü
başka türlü ne kadar etkileyici olduğu anlaşılmıyor. bir yandan da bir şeyler
yazmaya çalışan antonio’nun düşünceleriyle birlikte yazarın yazma sürecine de
dahil olarak üçüncü bir katmanı görüyoruz. ileride bir gün elime geçerse bu
kitabı orijinal dili olan ingilizceden okumayı çok isterim. bu da güzel ve
açıklayıcı olduğunu düşündüğüm bir yazı: https://roughghosts.com/...uro-javier-cardenas/
“daha
önce edebiyatından hiç okumadığım bir ülkeden bir kitap” kategorisi için elimdeki kitaplara bakıp izlanda’yı
seçmiştim. halldor laxness'in salka valka kitabını okudum. bu kitap
hakkında kafam biraz karışık. öncelikle yordam bir yayınevi olarak bastığı
kitaplarda marksist-sosyalist bir tema takip ediyor. salka valka’da da bu konu, özellikle ikinci yarısında, baskın bir şekilde mevcut ama sosyalizmin bir çeşit övgüsünden
ziyade eleştirisi gibiydi. belki benim bakış açımdan kaynaklanıyordur tabi ama
bilemiyorum. belki yordam objektif olmak da istemiş olabilir, dedim ya kafam karıştırdı. ama bunun dışında gerçekten de daha önce çok
düşünmediğim bir coğrafya ve yaşam biçimiyle beni yüzleştirdi, böyle diyorum
çünkü kitabın çoğu kısmı benim için bayağı üzücüydü. kolay okunan akıcı, fazla
gerçekçi bir kitap, tavsiye ederim.
“kurgu dışı bir kitap” kategorimde sevcan sönmez'in filmlerle
hatırlamak çalışması vardı. bellek ve hatırlama üzerine yapılmış akademik
çalışmaların yol gösterimiyle 8 adet türk filminin analizi desem fazla mı
basite indirgemiş olurum acaba? (bence olmam nys) teorik kısmına aşina olduğum için (sinema öğrencisi olmamın da etkisi vardır muhakkak) benim için kolay okunan bir
kitaptı, normalde teorik bir kitabı bu kadar hızlı okuyamazdım herhalde. bu
filmleri izlememiş bile olsanız ki ben de hepsini izlememiştim analizleri okumak gerçekten keyifli oldu -kalanları izlemeye gerek duymadım. ve sadece
hatırlama meselesi değil aslında başka birçok konudan da bahsediyor. bu yüzden
film analizi okumaktan hoşlanan herhangi birinin bu kitabı keyifle okuyacağını
düşünüyorum. biraz tekrara giriyor ama o kadar da olur.
“uzun süredir elinizde
olan ama hala okumadığınız bir kitap” kategorimle rafta
tam 6 yıldır okunmayı
bekleyen tanpınar’ın yahya kemal kitabını nihayet bu challenge sayesinde
okumuş oldum. kitap aslında biraz yarım çünkü tanpınar öldükten sonra onun
çalışmalarından oluşturulmuş, kendisinin ekleyeceği çıkaracağı çok şey vardır
eminim. tanpınar, hocası ve arkadaşı olan yahya kemal'i anlatırken aynı zamanda
divan edebiyatından tanzimat edebiyatına, fransız şiirine, milliyetçiliğe dek
birçok konudan ve kişiden de bahsediyor. şiir analizi de yapıyor kendi
anılarını da anlatıyor. özellikle üniversite sınavına hazırlanırken edebiyat
çözecekler için hem keyifli bir okuma hem de biraz ders çalışma yerine
geçebilecek çok güzel bir kitap. o zamanlarda okumuş olmayı isterdim, üzgünüm.
ama bazı açılardan da okunması biraz zor özellikle fransız şiirine dair bir
şeyler bilmek gerekiyor ya da okurken araştırmak. bu yüzden zorlandığım yerler
oldu. ben şiirle çok da ilgili bir insan değilim nihayetinde.
evet şimdilik bu kadar. bundan sonra da challenge yapmam herhalde akjdhsfjlknfkjd ama siz kendi kendinizi motive etmek için yapın güzel oluyor
sevgiler