Çarşamba, Eylül 20, 2017

o zaman niye böyle yapıyorsun

13.08

bugün en son ne zaman ağladığımı düşündüm. sık sık bir iki damla gözümden süzülüyor. bunlar tamemen anlamsız şeyler değiller ama benden başka kimsenin ağlamayacağı şeyler. şüphesiz herkesin duyarlıkları farklıdır.  ama ben bundan bahsetmiyorum, otuz saniyeden fazla süren gerçek bir ağlama seansı. neredeyse iki sene olmuş, telefonda turşu'yla konuşuyorduk ve ben yakın olduğum bir insanın sesini duymamın etkisiyle - bir tür tetikleyici olmuştu demek istiyorum - deli gibi ağlamaya başladım. turşu şaşırdı ve endişeyle - pek sık ağlamadığım için insanlar gerilebiliyor - bana sorunun ne olduğunu sormaya ve her neyse üstesinden geleceğimizi söylemeye başladı. bense nispeten kalabalık öğrenci evinde, kimsenin beni göremeyeceği ve duymayacağı bir köşe bulma telaşesi içindeydim. birilerinin yanında ağlamak çok az kimsenin dürüstlüğüdür.

*** 

yirmi ya da yirmi bir yaşındayım. doksanı görmeyi umuyorum. gerçi dün akşam james dean (trafik kazası) ya da kurt cobain (intihar) gibi, sekizinci evimin marsta olduğunu öğrendim. bu kişiler sık sık kazalar maruz kalırmış - doğru ama benimkiler hep küçük kazalar. dahası ölümleri ani ve şiddetli olurmuş, baş ve beyin bölgesinin zarar görmesiyle oluşabilirmiş. yataklarında ölmezlermiş yani. neyse, konu bu değildi, zaten insan doksan yaşında da geçirebilir ani bir kaza. yine de daha makul olup önümde 50 yıl olduğunu varsayacağım. yılda yetmiş kitap okusam, bu hayatımın sonuna kadar 3500 kitap daha okuyabileceğim anlamına geliyor. ki hayatımın ileri dönemlerinde bu kadar boş vaktimin olmayacağı bir gerçek -tir herhalde. yalnızca 3500 kitap hakkımın kaldığını düşününce moralim çok bozuldu. özgürlüğüme müdahale edilmiş gibi hissediyorum. halbuki hep bildiğimiz bir şeydi nihai noktada öleceğimiz.  

***

son zamanlarda ağzıma gelen lafları yutmaya başladım. daha doğrusu çok fena bir biçimde bunları söylemeye üşeniyorum ve hepsi tamamen boş. herkesin söyledikleri. "sen de dahilsin buna" eylül geldiğinden beri havalar daha çok ısındı sanki. ekim güzel de eylül'ün sinirbozucu bir yanı var. her anlamda arada kalmışlık. istanbula döneceğim için mi kaçtı keyfim? "hadi hadi itiraf et" ve okul başlayacak. ve yeniden dersler ve sınavlar ve stres ve okuyamayacağım kitaplar, izleyemeyeceğim filmler, tiyatrolar. ne zaman bu kadar karamsar oldum? "karamsar değil, gerçekçisin" aslında bugün güzel başlamıştı. ama böyle günlerden insan korkmalıdır. hayırdır niye mutluyum bu sabah, hangi korkunç şey olacak acaba diye düşünmelidir. "ama düşünmüyorsun çoğu zaman" filmekimine hazırlanıyorum, en kısa zamanda bitirmeyi umuyorum ama garantisi yok. "yetiştiremeyeceğine bahse girerim"

***

uzun zaman sonra ilk kez sanırım bir öykümün sonunu getirebildim. dahası öyküyü sevdim ve yazarken eğlendim. genelde acı çekerek yazarım, daha doğrusu yazmaya başlayınca kaçınılmaz bir biçimde trajediye sürükleniyorum. nietzsche beni överdi biliyorum ama bu beni teselli etmiyor. insanlarda olumlu duygular uyandıran öyküler de yazmak istiyorum. buzzati'nin öyküleri ya da yaşlı ormanın gizemi gibi olabilirdi; calvino gibi olabilirdi; twain, bulgakov ya da basara gibi satirik-esprili şeyler de yazmak güzel olurdu; ya da steinbeck gibi insanı farklı bir dünyaya sürükleyen şeyler de olabilir; belki yalnızca absürd komedi. ama ben selim ileri gibi barış bıçakçı gibi yazıyorum çoğu zaman. kendimi onlarla karşılaştırıyor değilim elbet, buna cüret edemem ama otuz yıl sonra onların dizinin dibinde oturabilirim. onları seviyorum da ama çöküşleri yazmak üzüyor beni. corneille'le bağım kesilsin artık. biliyorum hiçbir zaman moliere'in torunu olamadım ben ama bundan sonra da olamaz mıyım? 

***

bir şey diyim mi? ağaçlar sular havalar kuzular hepsi gerçektir biliyor musunuz?

4 yorum:

  1. Okurken gözlerim doldu. Sanki hayallerimin istismarı gözümün önünden akıp geçti. Sen ne istersen o olursun Paul. Buna inanman yeterli. Ben Paul'ü okumak için geri kalan ömrümde başka hiçbir öykü okumamayı göze bile alırım. Sadece eserlerinle değil, kişiliğinle de bir sanatçı olarak kalacağına inanıyorum çünkü.

    Son olarak filmekimi dedin, ciğerimi deldin. Tüm hafta boyunca "hangi filme gitsem? zaten kısıtlı bir bütçem var" deyip kendimi yedim. Lütfen bana birkaç ipucu ver. Her ne kadar parayı sevsem de filmekimi tüm yıl sinemaya gitmeme neden olan yegane sebebim.

    Ben de bir şey söyleyebilir miyim? İnsanlar hayalleriyle anılırlar en değerli oldukları kalplerde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten ne istersek olabilir miyiz bütün gücümüzle inanırsak? Demek önce buna inanmaya ihtiyacımız var. Hayatta belki en çok buna inanmak istiyorum.

      Yazdıklarını okuyunca dedim ki korkum yersiz sanırım. Hiçbir zaman hayallerim bunun üzerine değilse de birileri okumalı diye düşündüm ama kitleye ihtiyacım yokmuş. Yalnızca sen okuyacak bile olsan yazarım ki ben. Teşekkür ederim sözlerinin karşılığını veremeyecek olsa da.

      Bütçe kısıtlı bir de o gün izleyebileceğin film sayısı da. Yani ben üst üste 3 film izlemeyi denedim ama yapamıyorum. Yazının yetişmeyeceği belli olduğu için listemi senin için yazıyorum:

      Öncelikli listem
      Lucky
      Happy end
      Rebel in the rye
      Zama
      Foxtrot
      The day after
      Wind river
      The killing of a sacred deer
      The third murder
      Leisure seeker

      Sonralıklı listem
      Shape of water
      House by the sea
      The insult
      Jupiters moon
      England is mine
      Redoubtable
      You were never really here

      -paul

      Sil
    2. Öncelikle uğraşıp da listeni benimle paylaştığın çok teşekkür ederim. Doğrusu senin listelerin beni hep şaşırtıyor, bu da beni senden tavsiye almaya daha çok itiyor. Ayrıca dilersen bu yorumdan sonra listeni silebilirsin. Belki sonradan üzerine daha uzun yazmak istersin.

      Kitleler beni hep korkutur nedense. Belki de bu yüzden hiçbir zaman aktivist olamayacağımı düşünürüm. Her şeyin butiğini ve nispeten daha keşfedilmemiş olanını severim. Zaman geçtikçe sadakat duyduğum, aynı zamanda kıymetini de arttıran anlamlı bir birliktelik gibi gelir bana. O yüzden ben şu anki bu birlikteli özel olarak görsem de, kendi özeline ulaşmanı da temenni ediyorum. Bu tür konularda duygularına, hayallerine ve kararlarına sahip çıkmalı insan. Senin de bu şekilde daha çok huzura kavuşacağına inanıyorum. :)

      Sil
    3. benim listelerim internetten izleyemeceğim filmleri izlemek üzerine sanırsam daha çok, farklılığın sebebi olabilir. (ama aranofsky'nin yeni filmini de görmeye çok istekli değilim, doğruya doğru)

      bu birlikteliği çocuk büyütmek gibi duyumsuyorum sanki, özel bir anlamı oluyor o zaman, adıyorsun kendini sonuna kadar belki ama nihai noktada elinden kayıp gidiyor.

      ben bir tek duygularıma sahip çıkabiliyorum, diğerleri hep muallakta kalıyor. haklısın belki de. bugünlerde ben de bunun üzerine çalışıyorum

      Sil