Pazar, Nisan 14, 2013

Indie Rock ve Birleşik Krallık

Selam!

Bir önceki beni haksız çıkartmaya pek meraklı olan diğer ben bu yazıyı yazmam için pek çok takla attı. Neticesinde ağzının üstüne çarpma arzusuyla doldum fakat bunu yaptığımda zarar görecek tek kişi yine bendim. Bu yüzden bu yazıyı yazıp kurtulmaya karar verdim.
                
Saçmalamaya pek erken başladım. Limitimi doldurmadan konuya geçsem iyi olacak.

Bu yazı müzik konusunda görüşlerini pek beğendiğim, beni 3 harika grupla tanıştıran Ç’ye ithaf edilmiştir. Eh ne de olsa o grupları tanıtacağım değil mi?


1-Two Door Cinema Club


Böyle bir takım daha yok kardeş… 2007’de kurulan grup 3 kişiden oluşuyor: Alex, Kevin ve Sam.

Sam ve Alex böyle küçüklükten beri kankeytalarmış, böyle müziği pek seviyorlarmış ama bir şey eksikmiş. Sonra biri gelmiş, adı Kevin’miş, bakmışlar ki bu da bizim kafadan, hadi grup kuralım demişler. Böylece Kuzey İrlanda’dan -yani Birleşik Krallık’tan- muhteşem bir indie grup ortaya çıkmış.


                İlk büyük başarılarını 2010’da Kitsune Music etiketiyle yayınladıkları Tourist History ile kazanmışlar. Daha sonra aynı albümle İrlanda’nın en prestijli ödüllerini birini kazandılar: Choice Müzik ödülü. Sonra bir turneye çıkmışlar ki –hem de Phoneix, Metronomy gibisinden gruplarla- gezmekten ayaklarına kara sular inmiş.

Benim prensiplerimden biri de bir şarkıyı ikinci kez sarmamaktır. O zaman şarkının cılkı çıkıyor benim için. Mesela artık heartbreaker, tonight, beautiful hangover seviyorum ama dinlemiyorum, neden?  Çünkü zamanında şarkıları dinlemekten öldürdüm. Ama TDCC geldi, iki muhteşem şarkıyı önüme bir koydu. Sar sar dinle, sar sar dinle. Öldüm bittim yahu. Şimdi açıklıyorum, evet. Karşınızda Sun ve Something Good Can Work! (Çağrı ve Selin için aranot: ya ne olacağını sanıyordunuz? Öldüm ben bu şarkılara.)


What you Know, Next Year, Sleep Alone, Phoneix, You’re not Stubborn, Poker Face, I can talk, This is a life, Come Back Home, Costume Party gibi şarkılarını –hemen hemen yaptıkları ne varsa- da seviyorum. Ama yukarıdaki ikili ayrı bir muhteşem.

Alex Trimble grubun solisti, diğerleri de vokal olarak geçse de %95 Alex söylüyor. Adamın muhteşem bir sesi var. Bir de ne zaman görsem elinde alkol var, aklıma Duman geldi. İçip içip duruyor. -Hatta Siroz olduğundan şüpheleniyorum.- Acaba Alex’in de mi o sesi bulması için ihtiyacı var? Ya da soruyu değiştiriyorum. Neden Duman’ın solisti içince o seste söylemiyor? Neyse, aynı zamanda adam boynunda asılı bir gitarla dolaşıyor. -Tabi süs olsun diye taşımıyor o gitarı-


Sam Halliday grubun gitaristi, Kevin Baird ise bassisti. Aralarında anlam veremediğim bir çelişki var. Bildiğimiz üzere genelde elektronik gitar çalanlar gitar çalarken kendinden geçerler. -Bunun en büyük ispatı da CN Blue-Jonghyun’dur- Ama Kevin bass gitarla manyıyor abi. Sam onun aksine gayet relax, bir şey mi oldu ki? havasında.

TDCC yayını burada sona ermiştir.


2-Snow Patrol

Kuzey İrlanda + İskoçya’da, sonuç olarak yine Birleşik Krallık’ta kurulmuş bir başka grup...  İlk başlarda indie yapıyorlarmış ama sonradan birden bakmışları yaptıkları müziğin genresi kaymış, alternatif rock olmuş. (Ç bu konuda ilk başlarda da alternatif müzik yaptıklarını söylüyor.)

Snow Patrol tanımanız pek muhtemel bir grup. Hiç olmadı adını duymuşsunuzdur. Zira Örümcek Adam 3 filmindeki Signal Fire onlara aittir. Aslında pek eski bir grup, diskografileri teeeey 1997’ye dek uzanıyor.

 

İlk kayıtları piyasaya sürülmüş ama pek tutulmamış. Sonra yıl 2003 olunca Polydor Record gelmiş ve bu şirketle birlikte piyasaya sürülen albümleri Final Straw öyle tutulmuş öyle tutulmuş ki İngiltere'deki yüksek satış rakamları sayesinde dört kat platin plak ile ödüllendirilmiş. 2006’da Eyes Open’ı çıkarmışlar, o da yine bir satmış pir satmış.

Şu anda grubun 5 üyesi var. Gary Lightbody (ana vokal) Paul Wilson (bas gitar) Jonny Quinn (bateri) Nathan Connely (gitar) ve Tom Simpson (Klavye).
Nathan zaman zaman geri vokal olarak, Gary gitar çalarak, Jonny perküsyon çalarak, Paul de vokal olarak iş görebiliyor. –Paul deyince benmişim gibi oldu, tuhaf hissettim- Bu arada Gary biraz tuhaf biri. Tuhaf yani.

 

Called Out in the dark, Chasing Cars, Chocolate, Fallen Empires, In the End, Just Say Yes, New York, Open your Eyes, Run, You could be happy, What if the storm Ends sevdiğim şarkıları. Ama aynı Two Door’da olduğu gibi Snow Patrol ne yapsa severmişim gibi geliyor. En en sevdiğim parçaları ise This is Everything You are… Muhteşem…

Birçok MV’sini sevsem de saçma olanlar da yok değil. Ama bizim önceliğimiz şarkılar, o yüzden heyheyhey modundayım, umurumda olmuyor yani. Tabi ki bütün bunlar Gary’nin tuhaf biri olduğunu gerçeğini değiştirmiyor.

Gary Lightbody


3-Arctic Monkeys

                İşte ismini duymuş olma ihtimaliniz çok daha yüksek olan başka bir grup! Yine Birleşik Krallık, yine bir indie rock grubu… İrlanda ve İskoçya’dan sonra sıra İngiltere’de…

                Bir zamanlar evleri yan yana olan iki çocuk varmış, Noel gelince ailelerinden hediye istemişler: bir gitar! Bunların diğer arkadaşları ise davul çalıyormuş ama ne çalma iki notayı bir araya getiremiyormuş. Çocukluk hevesi bu ya, sol’dür, do’dur bir şeyler uydurmuşlar. Yıl olmuş 2003, ilk konserlerini vermişler. Hem de tam 13 kişiye! Bir sene sonra falan bir arkadaşları demolarını nete koymuş, derken patlayıp gitmiş. Herkes Arctic Monkeys’i konuşmaya başlamış, gazeteler e radyolar işin haber kısmına bakmışlar. Webden ünlü olmuşlar ama konserleri tıklım tıklım oluyormuş. 2005 Mayıs’ta kendi imkanlarıyla ilk plakları olan “Five Minutes With Arctic Monkeys” den 1000 tane satmışlar. Egoları pek bir tavan yapmış olmalı ki röportajlarında, plak şirketlerine saç savurup, “Buraya kadar onlarsız gelebildik, artık neden ihtiyacımız olsun ki?” demişler.


                Ama bu işlerin böyle gitmeyeceğini anlayınca Domino Records’la anlaşmışlar ama ergenler ya, altında kalırlar mı? “Biz onların amatör ruhlarını beğendik.” Falan demişler. Tabi 725.000 poundluk çeki ben aldım zaten değil mi?

Vikiden alıntı bölüm: İlk single’ları “I Bet You Look Good on the Dancefloor”, 17 Ekim 2005’te yayınlandı ve çıktığı gün 38,922 adet satarak İngiltere’de bir numara oldu. İkinci single’ları “When the Sun Goes Down” (ki sitelerinde “Scummy” ismiyle yayınlamışlardı), 16 Ocak 2006’da çıktı ve 40 tane fazla, yani 38,962 tane satarak yine bir numara oldu.
Albüm kayıtları Eylül 2005’te bitmişti. 30 Ocak 2006’da çıkması planlanan albüm, “yoğun talep” nedeniyle bir hafta erkene alınıp 26 Ocak’ta yayınlandı. Yine de şarkıların tümü de bir şekilde internette kolaylıkla bulunabilmesine rağmen “Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not” çıktığı gün 118,501, ilk haftasında da 363,735 adet satarak İngiltere tarihinin bir günde ve bir haftada en çok satan albümü rekorunu kırdı. Albüm Amerika’da da indie bir grubun bir haftada en hızlı satan ilk albümü rekoru kırdı. İngiltere’deki kadar etkileyici değil tabii. Albümün ismi ise 1960’ların İngiliz filmi Saturday Night & Sunday Morning’den alıntıdır. Hatta albümde ki bir çok şarkının da, filmi anlattığı söylenir.

Grubun 4 üyesi var Alex Turner (Vokal, Gitarist) Jamie Cook (Gitarist) Matt Helders (Baterist) Nick O’Malley (Bassist) Aklıma gelmişken indie rock yapan Arctic Monkeys’in bir çok bestesini yapan Alex ergenken rap dinliyormuş. (Roots Manuva ya da gerçek adıyla Rodney Hylton Smith)

Bu da Alex Trimble,
bu da Alex Trimble. Evet, bence de hiç inandırıcı değil.

En sevdiğim şarkılarını henüz seçmedim. Mardy Bum, R U Mine, Fluorescent Adolescent, Evil Twin, Black Treacle, You&I, Suck and See, I bet you look good on the dance flor, Don’t Sit Down, The Hellcat Spangled Shalala, Humbug, Favourite Nightmare, Corner Stone… Bilmiyorum seçebilir miyim?

***

Harika bir fotoğraf değil mi? Yine Gary...
---Sonuç olarak; bu iç grubu da ayıla bayıla dinliyorum. Ve herkese ama herkese tavsiye ediyorum. Şu an saat çok geç olduğu için bu yazıyı muhtemelen 5-6 saat sonra yayınlayacağım. Ayrıca içmiş gibiyim. Ama bu gerçeği değiştirmez çünkü onlar gerçekten iyi müzik yapıyorlar!

Saygılar…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder