Bir önceki beni haksız
çıkartmaya pek meraklı olan diğer ben bu yazıyı yazmam için pek çok takla attı.
Neticesinde ağzının üstüne çarpma arzusuyla doldum fakat bunu yaptığımda zarar
görecek tek kişi yine bendim. Bu yüzden bu yazıyı yazıp kurtulmaya karar
verdim.
Saçmalamaya pek erken başladım. Limitimi doldurmadan konuya geçsem iyi olacak.
Bu yazı müzik konusunda görüşlerini pek beğendiğim, beni
3 harika grupla tanıştıran Ç’ye ithaf edilmiştir. Eh ne de olsa o grupları
tanıtacağım değil mi?
1-Two Door Cinema
Club
Sam ve Alex böyle küçüklükten beri kankeytalarmış, böyle
müziği pek seviyorlarmış ama bir şey eksikmiş. Sonra biri gelmiş, adı
Kevin’miş, bakmışlar ki bu da bizim kafadan, hadi grup kuralım demişler.
Böylece Kuzey İrlanda’dan -yani Birleşik Krallık’tan- muhteşem bir indie grup
ortaya çıkmış.
İlk büyük başarılarını 2010’da Kitsune Music etiketiyle yayınladıkları Tourist History ile kazanmışlar. Daha sonra aynı albümle İrlanda’nın en prestijli ödüllerini birini kazandılar: Choice Müzik ödülü. Sonra bir turneye çıkmışlar ki –hem de Phoneix, Metronomy gibisinden gruplarla- gezmekten ayaklarına kara sular inmiş.
Benim prensiplerimden biri de bir şarkıyı ikinci kez
sarmamaktır. O zaman şarkının cılkı çıkıyor benim için. Mesela artık
heartbreaker, tonight, beautiful hangover seviyorum ama dinlemiyorum, neden? Çünkü zamanında şarkıları dinlemekten
öldürdüm. Ama TDCC geldi, iki muhteşem şarkıyı önüme bir koydu. Sar sar
dinle, sar sar dinle. Öldüm bittim yahu. Şimdi açıklıyorum, evet. Karşınızda Sun
ve Something Good Can Work! (Çağrı ve Selin için aranot: ya ne olacağını
sanıyordunuz? Öldüm ben bu şarkılara.)
What you Know, Next Year, Sleep Alone, Phoneix, You’re
not Stubborn, Poker Face, I can talk, This is a life, Come Back Home, Costume
Party gibi şarkılarını –hemen hemen yaptıkları ne varsa- da seviyorum. Ama
yukarıdaki ikili ayrı bir muhteşem.
Alex Trimble grubun solisti, diğerleri de vokal olarak
geçse de %95 Alex söylüyor. Adamın muhteşem bir sesi var. Bir de ne zaman
görsem elinde alkol var, aklıma Duman geldi. İçip içip duruyor. -Hatta Siroz
olduğundan şüpheleniyorum.- Acaba Alex’in de mi o sesi bulması için ihtiyacı
var? Ya da soruyu değiştiriyorum. Neden Duman’ın solisti içince o seste
söylemiyor? Neyse, aynı zamanda adam boynunda asılı bir gitarla dolaşıyor.
-Tabi süs olsun diye taşımıyor o gitarı-
Sam Halliday grubun gitaristi, Kevin Baird ise bassisti.
Aralarında anlam veremediğim bir çelişki var. Bildiğimiz üzere genelde
elektronik gitar çalanlar gitar çalarken kendinden geçerler. -Bunun en büyük
ispatı da CN Blue-Jonghyun’dur- Ama Kevin bass gitarla manyıyor abi. Sam onun
aksine gayet relax, bir şey mi oldu ki? havasında.
TDCC yayını burada sona ermiştir.
2-Snow Patrol
Kuzey İrlanda + İskoçya’da, sonuç olarak yine Birleşik
Krallık’ta kurulmuş bir başka grup... İlk
başlarda indie yapıyorlarmış ama sonradan birden bakmışları yaptıkları müziğin
genresi kaymış, alternatif rock olmuş. (Ç bu konuda ilk başlarda da alternatif müzik yaptıklarını söylüyor.)
Snow Patrol tanımanız pek muhtemel bir grup. Hiç olmadı
adını duymuşsunuzdur. Zira Örümcek Adam 3 filmindeki Signal Fire onlara aittir.
Aslında pek eski bir grup, diskografileri teeeey 1997’ye dek uzanıyor.
İlk kayıtları piyasaya sürülmüş ama pek tutulmamış. Sonra
yıl 2003 olunca Polydor Record gelmiş ve bu şirketle birlikte piyasaya sürülen
albümleri Final Straw öyle tutulmuş öyle tutulmuş ki İngiltere'deki yüksek
satış rakamları sayesinde dört kat platin plak ile ödüllendirilmiş. 2006’da
Eyes Open’ı çıkarmışlar, o da yine bir satmış pir satmış.
Şu anda grubun 5 üyesi var. Gary Lightbody (ana vokal)
Paul Wilson (bas gitar) Jonny Quinn (bateri) Nathan Connely (gitar) ve Tom
Simpson (Klavye).
Nathan zaman zaman geri vokal olarak, Gary gitar çalarak,
Jonny perküsyon çalarak, Paul de vokal olarak iş görebiliyor. –Paul deyince
benmişim gibi oldu, tuhaf hissettim- Bu arada Gary biraz tuhaf biri. Tuhaf
yani.
Called Out in the dark, Chasing Cars, Chocolate, Fallen Empires,
In the End, Just Say Yes, New York, Open your Eyes, Run, You could be happy,
What if the storm Ends sevdiğim şarkıları. Ama aynı Two Door’da olduğu gibi
Snow Patrol ne yapsa severmişim gibi geliyor. En en sevdiğim parçaları ise This
is Everything You are… Muhteşem…
Birçok MV’sini sevsem de saçma olanlar da yok değil. Ama
bizim önceliğimiz şarkılar, o yüzden heyheyhey modundayım, umurumda olmuyor
yani. Tabi ki bütün bunlar Gary’nin tuhaf biri olduğunu gerçeğini
değiştirmiyor.
Gary Lightbody |
3-Arctic Monkeys
İşte
ismini duymuş olma ihtimaliniz çok daha yüksek olan başka bir grup! Yine
Birleşik Krallık, yine bir indie rock grubu… İrlanda ve İskoçya’dan sonra sıra
İngiltere’de…
Bir
zamanlar evleri yan yana olan iki çocuk varmış, Noel gelince ailelerinden
hediye istemişler: bir gitar! Bunların diğer arkadaşları ise davul çalıyormuş
ama ne çalma iki notayı bir araya getiremiyormuş. Çocukluk hevesi bu ya,
sol’dür, do’dur bir şeyler uydurmuşlar. Yıl olmuş 2003, ilk konserlerini
vermişler. Hem de tam 13 kişiye! Bir sene sonra falan bir arkadaşları
demolarını nete koymuş, derken patlayıp gitmiş. Herkes Arctic Monkeys’i
konuşmaya başlamış, gazeteler e radyolar işin haber kısmına bakmışlar. Webden
ünlü olmuşlar ama konserleri tıklım tıklım oluyormuş. 2005 Mayıs’ta kendi imkanlarıyla
ilk plakları olan “Five Minutes With Arctic Monkeys” den 1000 tane satmışlar.
Egoları pek bir tavan yapmış olmalı ki röportajlarında, plak şirketlerine saç
savurup, “Buraya kadar onlarsız gelebildik, artık neden ihtiyacımız olsun ki?”
demişler.
Ama
bu işlerin böyle gitmeyeceğini anlayınca Domino Records’la anlaşmışlar ama
ergenler ya, altında kalırlar mı? “Biz onların amatör ruhlarını beğendik.”
Falan demişler. Tabi 725.000 poundluk çeki ben aldım zaten değil mi?
Vikiden alıntı bölüm: İlk
single’ları “I Bet You Look Good on the Dancefloor”, 17 Ekim 2005’te yayınlandı
ve çıktığı gün 38,922 adet satarak İngiltere’de bir numara oldu. İkinci
single’ları “When the Sun Goes Down” (ki sitelerinde “Scummy” ismiyle
yayınlamışlardı), 16 Ocak 2006’da çıktı ve 40 tane fazla, yani 38,962 tane
satarak yine bir numara oldu.
Albüm
kayıtları Eylül 2005’te bitmişti. 30 Ocak 2006’da çıkması planlanan albüm,
“yoğun talep” nedeniyle bir hafta erkene alınıp 26 Ocak’ta yayınlandı. Yine de
şarkıların tümü de bir şekilde internette kolaylıkla bulunabilmesine rağmen
“Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not” çıktığı gün 118,501, ilk
haftasında da 363,735 adet satarak İngiltere tarihinin bir günde ve bir haftada
en çok satan albümü rekorunu kırdı. Albüm Amerika’da da indie bir grubun bir
haftada en hızlı satan ilk albümü rekoru kırdı. İngiltere’deki kadar etkileyici
değil tabii. Albümün ismi ise 1960’ların İngiliz filmi Saturday Night &
Sunday Morning’den alıntıdır. Hatta albümde ki bir çok şarkının da, filmi
anlattığı söylenir.
Grubun 4 üyesi var Alex Turner (Vokal, Gitarist) Jamie Cook (Gitarist) Matt Helders (Baterist) Nick O’Malley (Bassist) Aklıma gelmişken indie rock yapan Arctic Monkeys’in bir çok bestesini yapan Alex ergenken rap dinliyormuş. (Roots Manuva ya da gerçek adıyla Rodney Hylton Smith)
Bu da Alex Trimble, |
bu da Alex Trimble. Evet, bence de hiç inandırıcı değil. |
En sevdiğim şarkılarını henüz seçmedim. Mardy Bum, R
U Mine, Fluorescent Adolescent, Evil Twin, Black Treacle, You&I, Suck and
See, I bet you look good on the dance flor, Don’t Sit Down, The Hellcat
Spangled Shalala, Humbug, Favourite Nightmare, Corner Stone… Bilmiyorum
seçebilir miyim?
***
Harika bir fotoğraf değil mi? Yine Gary... |
---Sonuç olarak; bu iç grubu da ayıla bayıla dinliyorum. Ve
herkese ama herkese tavsiye ediyorum. Şu an saat çok geç olduğu için bu yazıyı
muhtemelen 5-6 saat sonra yayınlayacağım. Ayrıca içmiş gibiyim. Ama bu gerçeği
değiştirmez çünkü onlar gerçekten iyi müzik yapıyorlar!
Saygılar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder