Cumartesi, Mart 23, 2013

kemancı kemane kemanist



Beni tanıyanlar için çok da şaşırtıcı bir durum değil. Ben ki her şeye el atıp, hepsini de yarım bırakan bir insanım. Ölesiye nefret ediyorum bu huyumdan. Ama işte. Bir yıldır kemanla haşir neşirim. Bu ilk bırakışım değil aslında, üç oluyor. Dolayısıyla 3 öğretmen değiştirdim demek. İlk öğretmenim kesinlikle en iyisiydi. Hata kabul etmez, müsamaha göstermezdi. Fazla açık sözlüydü. Bir defasında şunu söylemişti:
-“Seni çok bir virtüöz yapacağım. Sadece sabretmeni istiyorum.”

Bu sözden anlayacağınız üzere acayip aceleci biriyimdir. Hızlı yürür, hızlı konuşurum, çabuk sever, çabuk vazgeçerim. Biraz ayran gönüllü biraz(!) da maymun iştahlıyım. Belki benim için en zor şeyi istemişti; sabır. Edemedim. 12 derste 3 teli bitirdim ve ayrıldım. Bir yaz geçti. Ekim’de yeniden başladım. Bu sefer zurnanın zırt dediği yerdi.

Baştan başlamak istedim ama yeni hocam kabul etmedi. Çalabiliyormuşum, buna gerek yokmuş. Bu hocam feci hırslı, agresif ve dırdırcıydı. Anlayacağınız üzere kadındı. Benim sahne fobim var. Şimdi diyeceksiniz ki hangi cesaretle başladın o zaman? Çocuk aklı falan da diyemiyorum. Zira insan bir yılda büyüyemez. (gayet de büyüyebilir.) Hocanın karşısında çalarken elim titrerdi. (Geçen hafta da dahil.) Evde gayet normal çalabildiğim bir şeyi çalarken… Çok fena bir durum ya… Eğer biri içerden “Bu güzel oldu.” Derse bile o saniyeden sonra çalamazdım. Birinin beni dinlediğini bildiğim için…

Sonra baktım olmuyor. Böyle böyle anlattım hocaya, benim durumum bu. Aman Allah’ım! Ne oldu dersiniz? Hoca aşka geldi, beni sahneye çıkartmayı kafaya yoktu. Yok, bir gösteri varmış da, yok keman çalacakmışım da... Ben öleyim o zaman. Muhakkak bayılırdım. Anlatamadım hocaya. Tek çarem kalmıştı. Ayrıldım. (2.kez) Yeniden başladığımda bu seferki hocam genç mi gençti. Henüz üniversite 2.sınıfta müzik öğretmenliği okuyan bir öğrenciydi. Ona da en baştan başlamak istediğimi söyledim. O da kabul etmedi. En son kaldığım parçadan devam ettik. Sonra… Sıkıldım. Derse gitmemek için bahaneler arandım ve buldum da. Tam beş hafta üst üste gitmedim. Hadi bakalım yeniden dedik. Bir ders daha ve bugün üçüncü kez kemanı bıraktım. Kemanımı, notalarımı, kitaplarımı gardırobun üzerine koydum ve derin bir nefes aldım.

Keman çalmayı seviyordum. Ama müzik rahatlamak için yapılır. Gerilmek, depresyona girmek için değil. Hiçbir sınav beni sıradan bir keman dersi kadar germedi. Ki sınavlarda da çok gerilen bir insanım. Geçen kağıda adımı bile yazmayı unutmuşum. Ama dediğim gibi, müzik gerilmek için yapılan bir şey değildir.

Bütün bu olaylarda annem her zaman ama her zaman beni destekledi. Bu yüzden ona minnettarım. Buraya kadar gelebildiysem onun sayesinde. Ve bırakmak istediğimi söylediğimde de gayet anlayışla karşıladı. “Seni geriyorsa boş ver, çalma.” Dedi. Konu açılmışken… Ey insanlar, analarınızın değerini bilin. Uzak kalınca anlıyorsunuz. Annesine hiç de düşkün olmayan, sürekli yalnız yaşamak isteyen biriydim. Şimdi yalnız yaşıyorum sayılır. Ve annemi istiyoruuuum. Evet, buraya duygusal isyanlarımı da saçtıktan sonra konumuza geri dönelim. Geçen haftalarda bir anda müthiş bir piyano çalma arzusuyla doldum ama hayır. Bu sefer Kültür Merkezinin danışmanı beni kazma kürekle kovalar. Zaten iki ay sonra onu da bırakırım. Bir daha hiç boşuna geremem kendimi. Ve şimdi düşünüyorum. Ben, sahne fobisi olan insan… Bu iş nasıl mantığına sığdı da bu işe başladın?

Hatırladım.

Kendimi bildim bileli resim çizerim. Çiz çiz çiz… Bir de insanda çöpe atamama gibi bir huy olunca dosyalar nasıl birikiyor tahmin edemezsiniz. Sonra annem –ablamın da ısrarıyla- bari yeteneğim bir işe yarasın diye beni kursa yazdırmak istedi. Gittik. Kültür merkezinin müdürüyle konuştuk. Adam:
-Müzik aleti düşünmez misiniz?” dedi. Ben içimden “İsteriz isteriz, keman isteriz.” Diye sayıklıyorum. Çünkü aylardır annemin başının etini yemişim. Ben kemana başlamak istiyorum diye. Beni tanıyan annem kabul etmedi en başlarda. Annem:
-“Resme yeteneği olduğu için biz şimdi…” falan derken adam küt diye:
-“Mesela keman?” dedi. Gitti hemen keman yayını eline aldı, kolumu ölçtü. Parmaklarımı kontrol etti.
-“Bunu kemana yazalım.” Dedi. Annemle ben tabi şoktayız. Ne yapıyor bu adam diye… Bir anda annem de tamam dedi. Sonra gittik keman aldık falan. Her şey acayip hızlı gelişmişti yani. Aslında benim çok da suçum yokmuş.(!)

Şimdi yeniden resme sardım. Kemana başladığıma resim çizmeyi de bırakmıştım. Niyesini de hiç bilmiyorum. Bilinçli olarak da değil. Belki yakın bir zamanda resim kursuna başlarım. Kim bilir belki kafama eser yine kemana başlarım. Bu sefer beni kabul etmezler gerçi. Neyse, başka kurs mu yok canım? 

2 yorum:

  1. Ben klasik batı müziği seçmiştim daha geniş çaplı olduğu için ama benim o kadar uzun sürmedi derslerim :D Sen Türk Sanat Müziği mi seçtin ki acep? Keman gerçekten zor. Daha doğrusu çalışma istiyor ki ben -hem de ben!- tembellik kelimesinin vücut bulmuş haliyim :D
    Ben de bahsettiğim resim kursuna gittim ama iki ders sonra bıraktım :D iki arkadaşımla birlikte ayrıldık aslında çünkü öğretebileceği bir şey yoktu hocanın. Önümüze objeleri koyuyor sonra çiziyorduk, gelip bakınca "çok orantılı olmuş bu, hadi şimdi gölgelendirelim" diyordu ve tek söylediği şey buydu. -.-
    Ben de anime çiziyordum bir ara :D ama sonra bıraktım ve evet! Taemin. Çok mesut oldum şu an :D

    YanıtlaSil
  2. Allah'tan bana sordular var ya :D Biz de biraz farklıydı arkadaşım Fikrimin ince gülü çalarken ben Mazas çalıyordum :D Çok uyumlu(!) bir ikili oluyorduk :D
    Cumartesileriydi benim dersim ve benim tek çalıştığım gün de cumartesiydi :D Ama geçerdim :D Bir gün Cuma da çalıştım ve o derste çok kötü çaldım :D Ben de çalışmamam gerektiği kanısına vardım^^hahah

    YanıtlaSil