Normalde filmleri ayrı ayrı anlatmayı düşünüyordum
ama bugün bir istisna. Uzakdoğu ülkeleri
arasında favorim Japonya olsa da sinema dünyasında çok parlak olduklarını
düşünmüyorum. Tabi ki muhteşem filmler var ama genel olarak değerlendirmek
gerekirse böyle. Uzakdoğu sinema
dünyasında benim ilk sırada Çin var. Ama söz konusu dram olursa tabi ki Kore
bir adım ileride olabilir.
Üç Numaramızda bir
Japon filmi var; Shinobi…
IMDB
Puanı: 6.9/10
Yapım:
2005 - Japonya
Tür:
Aksiyon , Dram , Romantik
Süre:
107 dakika
Yönetmen:
Ten Shimoyama
Bir zamanlar
yetenekleri ile kimsenin baş edemeyeceği insanlar vardı. Sadece savaşmak için
yaşayan bu gölgelerin savaşçıları “Shinobi” olarak bilinirdi. Iga ve Koga iki
köyün Ninja soylarıydı. Her iki boyun da farklı üstünlükleri vardı. Her iki
boyda 400 yıl boyunca Shinobi’nin gizemli sanatları ile sayısız Ninja yetiştirmişlerdi.
Yüzyıllar süren savaşlardan sonra topraklara barış gelir ve Shinobi boyundan
gelen bir adam ve bir kızın tanışmasıyla hikâyemiz burada başlar.
Filmde sık sık
vurguladıkları şey de Shinobi’lerin “sadece savaşmak” için yaşadıkları.
-“Biz birer silahız. Savaşmak için
yaratılmışız. Düşman olmazsa biz de olmayız.”
Efendilerin
efendisi dedikleri imparator ve diğer devlet adamları Shinobiler yaşamaya devam
ettiği sürece asla tam barış sağlanamayacağını düşünürler. Buna bir çözüm
olarak da adi bir plan kurarlar. İki köyün en iyi
beş savaşçısı birbiriyle savaşacak ve sadece biri kazanacaktır. Ayrıca bu
filmde vazgeçilmez isimlerden birini daha görüyoruz; Hattori Hanzo.
İlk kez Kill
Bill’de karşılaştığım bu isim daha sonra Japon yapımı veya Japon karakterlerin
yer aldığı filmlerde birçok kez zikredilmiştir. Peki nedir, kimdir bu Hattori
Hanzo?
Hattori Hanzo (1542 - Aralık 23, 1596)
Hattori Manasari olarak da bilinmektedir. Sengoku
döneminin ünlü samuray ve Ninja ustasıydı. Tokigawa Ievasu’’nun hayatını kurtardı
ve daha sonra birleşik Japonya’nın kurulmasına yardımcı oldu. Günümüzde ise
birçok konuda kullanılan bir kişilik olmuştur.
Hattori Yasunaga'nın oğlu olarak dünyaya
geldi. Matsudaira klanının hizmetinde bulundu. Daha sonra korkusuz
taktiklerinden dolayı Oni no Hanzo (鬼の半蔵 Şeytan Hanzo) olarak tanınacaktır. Bu isim ona ayırt
edilebilsin diye Watanabe Hanzo tarafından verilmiştir. Onun takma ismi ise
Yari no Hanzo (槍の半蔵 Mızrak Hanzo) idi. Hanzo'nun Mikawa eyaletinde doğduğu ve
büyüdüğü düşünülmektedir. Kendisi sık sık Hattori ailesinin merkezi olan Iga
eyaletine gitmiştir. İlk savaşına 16 yaşında katılmıştır. Bir yerden kaybolup
başka yerde görünme, psikokinezi ve önsezi gibi doğaüstü yetenekler kendisine
atfedilmiştir. 55 yaşında ölmüştür.
***
Ancak film bu ya, iki köyün liderlerinin torunları birbirine âşık olur. Bu yaşlı büyükanne ve
büyükbaba ölümüne savaşırlar. Gerçekten de ikisi de ölür.^^hahah Onlar ölünce bu iki
âşık genç köylerinin liderleri olmak zorunda kalır. (Elbette anne-baba çoktan ölmüştür. Ne bekliyorsunuz?
Savaşçı olmak için birinci şart
bu!) Ama elbette oğlan savaşmak istemiyordur. Bu işin aslını öğrenmek
için Sumpu Kalesine gitmeye karar verir. Diğer dört savaşçısıyla yola çıkar.
Kız da dört savaşçıyla onun peşine düşer. Ama bilmedikleri bir şey vardır.
Onlar yoldayken bir ordu köylerini yok etmek için yola çıkmıştır. Bu arada bence kız çok güzeldi hehe.
İkinci filmimiz
Çin ve Hong Kong’dan; Kong Fu Hustle…
IMDB
Puanı: 7.7/10
Yapım:
2004- Çin
, HongKong
Tür:
Aksiyon , Komedi
, Suç
Süre:
99 dakika
Yönetmen:
Stephen Chow
1930'larda
Çin değişik bir havadadır. Balta Çetesi tüm zengin mahallerini kontrol altına almıştır. Sadece fakir ve kıyıda köşede kalmış mahallelere dokunamamaktadırlar
Sing, Balta Çetesi'ne katılmak isteyen, ama bunun için pek bir şey beceremeyen
biridir. Bir nevi döneminin kaybedenidir. Bir gün arkadaşıyla haraç kesmek için
bir fakir mahalleye gidip kendilerini Balta Çetesi gibi tanıtırlar, ama baltayı
taşa vururlar. Balta Çetesi de onlardan kısa bir süre sonra mahalleye gelir.
Açıkçası filmin mizah anlayışı gayet hoştu. En azından ben çok güldüm eğlendim. Gördüğünüz gibi Chow hem senaryoyu yazıp, hem yönetmenliğini yapıp, hem de baş rolünde oynadığı bu film canınız sıkkınken zevkle izleyebileceğiniz bir kung fu filmi.
Ve ilk sıraya
koyduğum film Kore yapımı bir dram; Windstruck…
IMDB
Puanı: 7.1/10
Yapım:
2004- GüneyKore
, HongKong
Tür:
Dram , Komedi
, Suç
Süre:
123 dakika
Yönetmen:
Jae-young Kwak
Suçluları
yakalamaya çok hevesli yeni yetme polis memuresi Kyung, izinli olduğu bir gün
sokaktan gelen yardım yakarışlarına kulak vererek; kapkaçcının peşine
düşer.Kyung peşine düştüğü adamı yakalar fakat yakaladığı adamın yanlış adam
olduğunun çok geçmeden farkına varır..Evet, belki yanlış adamı yakalamıştır
ancak ondan hoşlanmıştır. Özür dileyeceği yerde, adamla yakınlaşmak için;
ortada anahtarı olmayan bir kelepçeyi geçirir kollarına...
Çok iyi bir
dramdı. Aslında başlarda sıradan olduğunu düşünmüştüm. Bir romantik komedi işte... Ama filmin detayları çok
hoşuma gitti. İlk yarı neyse de ikinci yarı gerçekten çok etkileyiciydi. Bir
defa gözlerim doldu, ki bu benim için müthiş bir duygu.
Secret Garden’da
Hyun Bin’in mektup yazdığı bir sahne vardır. 17 ya da 18. Bölümde… “Başka hiçbir adamı sevme. Sadece beni
düşünerek yaşa. Choi Woo Young abimle çok yakınlaşma. Bu bir emirdir. Tüm
yaşamım boyunca aldığım en bencilce karar bu olabilir ama bu cemiyet liderinin
bir kararı. Saygı göster. Her zaman muhteşem olan Gil Ra Im, gelecekte de,
muhteşem olmalısın. Seni delice özleyeceğim. Seni seviyorum. Seni seviyorum…” Burada Hyun Bin
hüngür hüngür ağlıyordu. Herkes de orayı izlerken çok ağlamıştı falan. Benimse
gözlerim bile dolmadı yani, o kadar odunum. Ayrıca Lee Jong Suk ağlarken sadece
üzülen (ama School’da sadece şu tepkiyi veriyordum: “Yine mi?”) ama Ha Ji Won
ağlarken gözleri dolan bir insanım. -bakınız As One-
More than Blue,
Daisy, My Sasy Girl ve A moment to remember gibi ünlü Kore dramlarının arasında
yerini çok rahat bir şekilde alır. Gerçi bana sorarsanız a moment to
remember’ın senaryosu çok sıradandı. –bildiğiniz yeşilçam işte- Ben diğer
ikisini çok severim ama windstruck benim için farklı bir yer edindi. İlk
sıramda oturmuş, gayet rahat, takılıyor. Bir de insanlar genelde ilk yarıyı
beğenmiş, niye acaba? Hiç anlamadım…
***
-“En azından “üzgünüm” diyemez misin?”
-“Senin adın “üzgünüm” mü? Ancak o zaman
üzgünüm derim.”
***
“Kız arkadaşımı tanıştırmama izin verin. O öyle biri ki benim için çok ağladı. Onun adı Kyung Jin, Yeo Kyung Jin. Onun adını söylerken bir garip oluyorum. Onda kimsenin elde edemeyeceği özel bir şey var.”
“Kız arkadaşımı tanıştırmama izin verin. O öyle biri ki benim için çok ağladı. Onun adı Kyung Jin, Yeo Kyung Jin. Onun adını söylerken bir garip oluyorum. Onda kimsenin elde edemeyeceği özel bir şey var.”
***
-“Merhaba, ben Myung Woo, şarjım bitmiş
olabilir ya da servis dışı bir bölgede olabilirim. Bip sesinden sonra
mesajınızı bırakın, ben sizi geri ararım.”
-“Hangi servis dışı alan bu? Geri dön! Çabuk
geri dön. Hayır hayır, dur. Ben sana geleceğim.”
***
“Yanında yokken rüzgârı hissedersen bil ki o benim.”
***
“Sen mi geldin Myung Woo? Burada mısın? Sen misin? Yoksa sadece rüzgar mı? Söyle! Söylesene Myung woo… Myung Woo… Rüzgar mı oldun? Gerçekten rüzgar mı oldun?”
***
“Sen mi geldin Myung Woo? Burada mısın? Sen misin? Yoksa sadece rüzgar mı? Söyle! Söylesene Myung woo… Myung Woo… Rüzgar mı oldun? Gerçekten rüzgar mı oldun?”
***
-“Gitmem gerek. Gitmeden önce seni bir kez daha
gördüğüme çok sevindim.”
-“Olmaz Myung Woo, gitme! Gidersen peşinden
gelirim. Gitme.”
-“Hayır. Zamanın daha gelmedi.”
-“Önünde yaşayacağın güzel bir hayat var.”
-“Hayır hayır.”
-“Benim yüzümden üzülme. Tekrar bir araya
geleceğiz. Hissedemiyor musun?
Tekrar bir araya gelince bu hayatta yaşadığın en mutlu anları bana anlat. Ve rüzgârda
fısıldamamı duyunca benimki gibi bir ruha sahip birisiyle tanışacaksın. Şimdi…
Kalbimdeki aşkınla gitmeme müsaade et.”
-“Myung Woo! Üzgünüm…”
-“Beni öyle çağırma. Benim adım Myung Woo.”
- “Artık üzülmeyeceğim. Her zaman yanımda
olduğuna inanacağım. Beni özlediğin zaman gelebilirsin, istediğin zaman. Rüzgar
olarak gelsen olur, rüzgar olarak gelsen de…
***
-“Kyung-jin, bugünlerde nasılsın? Artık acı çekmiyorsundur umarım. Her zaman yanındayım. Bir zamanlar ne dediğimi hatırla. Rüzgârda fısıldamamı duyunca benimki gibi bir ruha sahip birisiyle tanışacaksın. Hissedebiliyor musun? Hep yanındayım. Onunla bugün tanışacaksın.”
-“Kyung-jin, bugünlerde nasılsın? Artık acı çekmiyorsundur umarım. Her zaman yanındayım. Bir zamanlar ne dediğimi hatırla. Rüzgârda fısıldamamı duyunca benimki gibi bir ruha sahip birisiyle tanışacaksın. Hissedebiliyor musun? Hep yanındayım. Onunla bugün tanışacaksın.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder