Pazar, Ağustos 14, 2016

aidiyet (ya da işsizliğin can sıkıcı laneti)


tabi ki söyleyeceklerim modern çağın pisliklerini içerecektir. (modern çağ, günümüz toplumu... hım peki.) geçmişten gelen adam yazmıyor bu blogu, ben yazıyorum; oturduğum yerden boncuk boncuk , nefes bile almakta zorlandığım bu sıcakta, evimde, yatağımda oturmuş olan ben. yani öyle gizemli, mistik bir durum yok. bunu söylememin nedeni şu, bazen okurlar bloggerları ya da işte takip ettikleri neyse, kendi kafalarında bir karakter haline getiriyorlar ve olduklarından daha önemliymiş gibi. halbuki hepsi pijamayla yazıyor. bunu kimseyi küçümsemek için söylemiyorum elbet, niye söyleyeyim, ben de işte bana üç beden büyük erkek tişörtüyle yazıyorum, yalnızca sosyal medyada ya da internette ne görürseniz görün unutmayın, sadece insanlar.  artistlik yapıyorlarsa da kes lan traşı deyin yani acımayın. yalnız konuyu niye  buraya getirdim şuan, beynim eridi herhalde. ama yatakta yazmak güzel, william faulkner  ve michael morpurgo da yataklarında yazarlarmış. bir de sandalye sırtımı ağrıtıyor.

esas konuya dönecek olursak... neredeyse herkesin kendine dair farklı tanımları vardır. kimisi cinsiyet, kimisi ırk, kimisi din, ideoloji ya da yaşam tarzı olarak bir şeylere ait olduğunu düşünür ve kendini kadın, jamaikalı,  şintoist, obskürist ya da hippi olarak tanımlayabilir. ama tabi ki tek bir şekilde tanımlamak zorunda değilizdir, hem fenerbahçeli hem vegan olup hem de agnostik olabiliriz. hatta komünist bir müslüman olmak dahi mümkündür. (bkz.semir arslanyürek) hatta ırkçı komünist müslüman olmak bile. (bkz.ismet özel) her şeyden öte zaten insanın fıtratında vardır bir şeylere ait olmak isteği, olamadığında bazen kimlik, genelde aidiyet problemi yaşar, oradan oraya savrulur, herkese "hayır bi'kerem" der. kendi ne olduğunu bilmediğinden başkalarının bilmesine de tuhafına gider, nasıl falancısın sen der, kızar, küser ve köşesine çekilip kendisinin neci olduğunu ne olduğunu bulmaya çalışır.

aidiyet problemi akıl baliğ olduğunda ortaya çıkabileceği gibi ömrün sonuna doğru da çıkabilir. (tdk aidiyet için ilişkinlik, ilgi demiş, peki.) ikincisi düşük ihtimaldir çünkü hayatlarının sonuna gelmiş insanlar neye ait olduğunu değil neye ait olacağını düşünmekle meşguldür. genellikle ergenlik ve sonrasında "ne oluyor yaaa" sorularının başgösterdiği dönemde arayışa girilir, önce bir kimlik edinilir, ardından bir şeye ait hissedebilirse onda hayli inat edilecektir. yine de yaşlı bir insanın inatçılığı kadar değil. ancak nereye gitse "yok bana göre değil," diyen gençler, öyle demese bile kendini kimseciklerden sayamayan gençler önce sıkıntılı bir kimlik problemi süreci, hadi bunu çözdüler diyelim çünkü bu aidiyetten daha kolay çözülebilen bir sorundur, sonra da haliyle aidiyet problemi yaşarlar. birilerinin onları "sen bunlardansın, bucusun" gözüyle bakmasına ayar olurlar çünkü değillerdir işte, dileyelim ki katil olmasınlar.

evet, anlaşıldığı üzere ben de "kendini hiçbir şeye ait hissedemeyenler"e aidim. (evet kadınlar kısmına da. ve çocuklar. ve  gençler. ve yetişkinler.) tabi ki burada şu soru gelecek, demek ki bir yere aidim, öyleyse hiçbir şeye ait değil değilim. bir şeye ait olduğuma göre de hiçbir şeye ait olmayanlara ait olamam. nur topu gibi bir paradoksunuz daha oldu. epimenides, zenon, fermi, ateşten set, çay yaprağı, thesus'ın gemisi, shrödinger'in kedisi derken artık listeye bu da eklensin. yok yok. şaka yapıyorum tabi. bu yalnızca sokrates'in "tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir" başlığı altında incelenecek. (şimdi tekrar düşündüm de kedimin adını iyi ki erwin rudolf josef alexander schrödinger koymamışım. elbette. ona yalnızca şişi diyecektim.) bu paradoksumuzu şimdilik bir kenara koyacağım çünkü zaten eriyen beynimin burnumdan akmasını istemiyorum. bana daha lazım. ayrıca bu söylediğim şüphelerim gerçekliğinden de şüpheye düşürecektir sizi çünkü yalın gerçekler yalnızca gerçektir. (gerçek. evet, tabi. öyle bir şey varsa.)

bir de bir şeye ait görünmekten çekinenlerimiz var. bunların nedenleri çeşit çeşit olup durumları ekseriyetle aynı ya da benzerdir. bir şeye aitlerse de "yoo değilim," derler. kimi zaman bu ortamın getirdiği bir çekingenlikle söylenir kimi zaman farkındasızlıktan. (farkında olmamaktan daha güzel.) bu arkadaşların acilen ait oldukları şeyi sorgulamaları gerekmektedir, eğer soruşturma olumlu geçerse aidiyetlerinin arkalarında durmalı, olumsuz geçerse yeni bir arayışa girmelidirler. ya da hiçbir şeye ait olmadan da mutlu mesut yaşayabilirler. ama normal bir insan psikolojisi bağlanmak, ait olmak ister. kriz anında baston olarak kullanıp köprüyü geçebileceği bir şey. yoksa kriz anları uzar da uzar ve sonucunun ne olacağı bilinmez. (köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek doğru değildir, dayı olan ayı bir daha ayı olmak istemez ve elinizde dayı olmuş bir ayıyla yapabilecekleriniz sınırlıdır.)

hiçbir zaman düşüncelerimi ifade etmekte çok da iyi olmadım. yanlış yerlere gidebileceğini düşününce canım sıkıldı, yarım da kaldı. o yüzden bu yazıyı okuduysanız tenk yü so maç, anladıysanız oskar goz tu yu. ama yani öyle işte. acayip rüzgar esti bugün, uçuyorduk. (evet yazıya başladığım gün bugün değil.) neyse ben gideyim şimdi, evet unutun bunu iyisi.

konuyla ilgili daha oturaklı, açıklayıcı ve hepimiz kardeşiz temalı bir yazı için tık.


morpurgo'nun yatağı (cr:sabitfikir)

7 yorum:

  1. Bir de bir şeye ait doğanlar var. Küçüklüğünden itibaren dayatılan inançları saf bir imanla kabul edenler. İmanlarını sorgulamaktan kaçıp dururlar, yamalanmaktan halleri kalmamıştır kendilerinin de imanlarının da ama o iman sorgulanmaz yine de...
    Acaba paradoksların çòzüldüğü bir evren var mı? Sonuçta paradoksları okuyunca dumura uğrayan bizim insan beyinlerimiz :D
    Oskar'ım nerde? :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kimse bir şeye ait doğmaz bence. çevremiz bizi iteliyor ama bir bebeği arabanın içine koyarsan otoyola dağ evine koyarsan dağa ait olur. gibi geliyor bana.
      belki her şeyin bir paradoks olduğu bir evren vardır.
      burada, veriyorum hemen :D

      Sil
    2. Demek istediğim de o aslında. O kadar çok itilmişler ki o şeye, sorgulamaları da o kadar çok engellenmiş ki..
      Hayali bile beynimi yordu, ben almayayım canım o evrenden :D
      Tişikkirlir, tişikkirlir. Beni bu oskar'a layık yapan sevgili ttnet ve lenovo'ya sevgiler, kokulu öpücükler :D

      Sil
  2. Hem güzel bir yazı hem de çok güldürdü. İsmet Özel hala hayatta mı acaba? Aklıma queer teorisi geldi yazıyı okuyunca. Gerçi zaten aklımdayken okumuş da olabilirim yazını. Yine de ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mişın akomplişd o zaman veee hayatta. cinsel yönelim olarak değil ama neye ait olduğunu değil neye karşı olduğunu ortaya koymasıyla evet aslında, hayli benziyor. senin de eline sağlık

      Sil