Çarşamba, Kasım 25, 2015

hala yaşıyorum


Ve esas kampüsüme geçmek için bekliyorum...
Not: Bu on günde ara ara yazdığım bir posttur.


İnternetli son günümde size yazıp öyle gitmek istemiştim. Son yazışımdan bu yana neler oldu ki?

Edit: Ama olmadı, yazamadan gittim.

Öncelikle kur bitti evet, hepimize hayırlı uğurlu olsun. Son sınavım iyi geçtiği için muhtemelen bir hafta sonra upper olarak başlayacağım. Zaten 44 alsam geçiyorum onu da alırım herhalde diye düşünmekteyim. Ama tabi ki asıl mesele bu haftadan sonraki yedi haftayı yeni bir sınıfla geçirecek olmam. Herkesi tanıyorsun, anlıyorsun ve sonra bum! Şimdi esasında bayağı atarlıydım ben geçen hafta ama son günlerde takıldığım gruptan memnun olduğumu söyleyebilirim. Ama bu grupta da tek kızın ben olmam gibi sorunlar olduğu için birlikte yapılabilecek aktiviteler sınırlı. Hepsi iyi çocuklar ve güzel arkadaşlıkları var falan filan ama i need a girl... 

Diyeceğim o ki sıradaki treni bekliyorum ve umuyorum ki yeni sınıfımda kafama uygun bir kız bulabilirim ve belki böylece okulu, özellikle hazırlığı idare etmek biraz daha kolay hale gelebilir. İşte sınıf değişmekle ilgili en büyük umudum ve belki de tek umudum bu. Yoksa artık her gün ufkumu genişletecek açık fikirli insanlar ve entelektüel kişilikler falan beklemiyorum. Anladım ki üniversite dediğimiz şey gerçek anlamda lisenin devamıymış, her tipten insan bulunurmuş, yapmam gereken sabırla doğru insanları aramakmış. En azından bir tanesi kendi geldi beni buldu, sağ olsun. Ve onun sayesinde başka arkadaşların da görmediğim yönlerini görmüş bulundum ve bu yönleri çok sevdim. Bu insanlar iyi insanlar, iyi arkadaşlar ve görüşmeye devam edeceğim arkadaşlar. Ama yine de kafamızın birbirinden çok farklı çalıştığını noktalar var ve benim için kritik noktalar. Kısacası, hala aradığımı bulamadım be.


Ama biraz daha sabretmeye karar verdim, benim tüm yapabileceğim de bu. Yeniden sınava girmek bana gittikçe daha korkunç görünüyor ve istediğim bir bölüm de yokken hele. Evet, ben sinema okumak istiyorum. Sadece bu okulda okumayı pek istemiyorum ama sinemayı okuyabileceğim buradan daha iyi bir yerde yok. Okulun eğitiminin iyi olmasın karşın, bu eğitim dediğimiz şeyle uzaktan yakından alakası olmayan insanlar nereden gelmiş diye soruyor insan. Meselenin burslu ve ücretlilerle ilgili olmadığını lisede öğrendim ben. Yine de sürekli düşünüyorum, İstanbul hukuk nasıl olurdu, Boğaziçi nasıl olurdu diye...

Ablam IELTS'den 6,5 alırsam merkezi bilmemne sistemiyle Boğaziçi'ndeki kazandığım bölümü okuyabileceğimi söyleyince de kafam duman oldu. PDR ya da edebiyat falan değil ama felsefe... Bilsem ki en sonunda  eski bir tabancayla kendimi vurmayacağım, tereddüt etmezdim. Böyle hala Boğaziçi'ne gidebilme imkanımın olması iyi bir şey değil anlayacağınız, başka seçeneğim yok der devam ederdim bu okula ama şimdi... Ben de dedim ki en azından şu yedi haftayı da geçiriver, IELTS'i geçmek için zaten her halükarda çalışmam lazım. E hazır burada bedavaya eğitim görüyorum, bir yandan da gezip tozuyorum, Şubat'a kadar bekleyebilirim. Bu sırada biraz Boğaziçine gider takılırım oradaki arkadaşımla, ablamla; bakarım derslere, insanlara, ortama. Sonra hala istemiyorsam burada okumayı, Boğaziçi'nde yapabilirim gibi gelirse eh, evime gider azıcık daha çalışır, IELTS'i geçer ve önümüzdeki sonbaharda, sene kaybı olmadan Boğaziçi'nde başlarım.
Ama burada da şöyle bir soru çıkıyor karşımıza: hangi bölümde?   

-Bu noktada ise şöyle bir seçenek de karşımıza çıkıyor, zaten İngilizce'yi bu kadar öğrenmişken gir sınava yeniden ama bu sefer dilden gir ve İngiliz edebiyatı oku. Süper bir bölüm. Hatta ablama göre Boğaziçi'ndeki en iyi bölümlerden biri ve okulda sinema dersleri falan da varmış. Ama bu beraberinde YGS konularına çalışma sorumluluğunu beraberinde getiriyor ki burada error veriyorum. Zorluğundan mı? Yok canım ne münasebet, YGS dediğimiz olay sınavın en tatlı en kolay kısmı. Her ne kadar geçen sene zorluğuyla canımızı yakmış olsa da konularından bahsediyorum. Ama tembelim abi, ben felaket tembelim. Bu yüzden de bir halt olmaz benden. Böyle kara kara düşünür, sonra düşünmekten yorulur ve en sonunda hiçbir şey yapmam. Bu huyumu bildiğimden bütün mızmızlanmalarıma rağmen yine de bu okulda kalacak olduğumu düşünüyorum. Ama kim bilir? Belki İstanbul beni değiştirmiştir.


Not: Paul  Auster'ın "Görünmeyen"ini okuduğum şu sıralarda daha da güzel gelen bir şarkı.
Tüyap'a gittim! Son gün falandı, giderken vodafone koşusuna kapılıp sürüklendim ve neredeyse bütün toplu taşımalar iptal olduğu için sürünerek gittim belki ama gittim. Güzeldi, çok yorucuydu. Binmediğim toplu taşıma aracı kalmadı, İstanbul'u fethettim ve ertesi gün de sınav vardı ama olsun. Mr.Droll'un yaptıklarını anlatırdım ama dün akşamdan beri çok konuştum bu konuda yoruldum. Her neyse, aslında bu konudan bahsetmeyi çok isterdim ama anlatımın içinde geçecek özel isimler olmadan anlam eksik kalacak ve özel isimler de bu anlatımda geçen kişiler tarafından ifşa olmamam için mühim bir olay arz etmekte. Bu yüzden burada kesmek durumundayım. Ama şu kısmı anlatmadan edemeyeceğim. Şimdi biz bu Mr.Droll'un derneğine gittik Wpos'la. Erkekler jilet gibi giyinmiş takım elbiseler, kızlar desen o biçim falan. Bir bizim Mr.Droll günlük kıyafetlerle, bir de onun arkadaşları olan biz üç beş insan. Resmen böyle soylular ve burjuva gibiydik.


Hatırlıyorum liseye ilk başladığımda Morgana sayesinde bu grubu tanımıştım da bu şarkıya olan aşkım bambaşkaydı. Şimdi üniversitedeyim ama hala çok seviyorum bu şarkıyı. Kezalik grubu da...

Antalya'ya gittim geldim, oradaki şeylerle ilgili başka bir yazı olacak diye umuyorum. Geldikten sonra iki gece kadar Wpos'da kaldım. Ev arkadaşları çok şirin, özellikle oda arkadaşı favorim. Nasıl tatlı bir insandı o. Kaldığım ilk gece onun yatağında yattım, o ALES'e girmek için gitmişti. İkinci gece iki yatağı birleştirip üçümüz birlikte yattık ama çok hoştu yani. Ortaköy'e gittik sonra pazar günü. Bir buçuk sene olmuş son gidişimizin üzerinden, böyle anılar canlandı, aynı yerden kumpir yedik ve yine şiştik. Şurada şunu yapmıştık, burada bunu... Ne kadar güzel zamanlarımızdı. O zaman da bunu biliyordum, o lise yıllarını bir daha bulamayacağımın farkındaydım. Yine de şimdi bakınca daha bir çok özlüyorum mu ne sanki?


Ve işte pazartesi gecesi bunu yazıyorum. Yeni sınıfta ilk günü geçirmiş bulunuyorum. O bahçe manzaralı cam duvardan sonra bizi zemin kata tıkmışlar, camın olmayışını geçin klima bile çalışmıyor. Hani upper mı oldunuz, ölün o zaman tarzı bir şey. Neyse, her gün dört saat olduğunu düşünürsek, cuma üç, bunu çekebilirim. 

Yeni sınıfımızda yine ilginç insanlarla oldu ve yabancı öğrenci sayısı üç katına çıkmış, seneye herhalde yabancıları değil türkleri sayıcam. Şimdilik sadece babası yazar olan bir çocukla (ki kendisi kitaplarla pek ilgili değil, ticaret okuyacakmış ama iyi bir çocuk) bilgisayar mühendisliğinden bir çocukla (çok ısınamadım, egoist falan çıkar diye korkuyorum) tanıştım.(edit: aradan aylar geçti ve inanır mısınız o çocuk okuldaki en yakın arkadaşım oldu. edit2: şimdi aramız kötü konuşmuyoruz, neymiş bir insanı ilk görüşte sevemediysem en sonunda yine sevemezmişim.) Ben niye hiç konuşamıyorum ya? Hazırlıktan beri iyice bir konuşamıyorum, dilim dönmüyor. Eskisi kadar hızlı da konuşamıyorum, kimse bana rap yapıyorsun demiyor artık. Çok değiştim çok... O eski ben değilim.



Sınıfların değişmesine sevindiğime pişmanım evet, itiraf ediyorum. Seviye atlayınca her şey daha sıkıcı hale geliyor. Kaynaşma çabaları baş gösterdi gerçi ama ben pek ümitli değilim. Kaynaşırız da yani öyle aradığım şeyi bulamayacağım çok net görünüyor. Tabi ki hemen herkesi gözlemledim, eğer insanlar hakkındaki sezgilerim beni yanıltmıyorsa ki nadiren yanıltırlar, yok. Bununla birlikte sanırım çok da umursamıyorum artık. Pes ettim gibi gibi. Sınıfta boş boş oturup çıkışlarda da bizim tayfayla takılıyorum artık.

Bir arkadaşımın liseden arkadaşlarıyla tanıştım. Hem komik hem de duyarlı çocuklar. Her birini takdir etmemek mümkün değil, kendilerini iyi yetiştirmişler. Bununla birlikte daha beni tanıdıkları ilk günden ne kadar noob olduğumu anladılar. Kafa üstü düşerken son anda kurtulsam da dengesizliğim ifşa oldu bile. O kadar ciddi konuşmalar yaptıktan sonra bir anda bütün karizmanın uçup gitmesi saniyeler aldı. Hayat zor... ahah

He bu arada Boğaziçi'ne geçiş yapmayı düşünmekten vazgeçtim. Tabi ki beklendiği üzere ama bu geçmeyeceğim anlamına gelmez yine de. Sonuçta benden bahsediyoruz. Kim bilebilir ne olacağını? Neyse, şimdilik yeter bu kadar. Okula gitmem lazım. 

14 yorum:

  1. Albümleri yorumlamayacak mısın artık. Özledim ://

    YanıtlaSil
  2. Benim de hayallerimin vazgeçemediği okul Boğaziçi... Senin kadar farklı ve mümkün seçeneklerim yok ama :) Yine de bu benim hayalimse ve yıllardır unutamadıysam en azından onun için çabalamam gerektiğini düşünüyorum. Bu yıl tekrar sınava gireceğim bakalım ama üniversite okurken sınava hazırlanmak çok kolay değil :( Bence senin bilgilerin daha taze ve daha iyisin kalbin neyi gerçekten istiyorsa ya da bu seçenekleri kendine söylediğinde hangisi için daha fazla heyecanlanıyorsan onun için çalış derim :)
    Derkeen yazının sonunu okumuş bulundum :D Neyse o kadar yazmışım silmeyeyim, hakkımızda hayırlısı olsun ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sinema Televizyon kadar harika bir bölüm yok benim için onu biliyorum. O yüzden eğitimimi bir kenara koyup daha iyi bir öğrenci profili için bunu yapmak istemiyorum, ki hangi konularda iyi olduklarının yanında, olmadıkları alanları da göz önünde tutmalıyım. Bu yüzden olduğum yerde idare etmeye karar verdim. Silmemene sevindim :'')

      Sil
  3. Bence *o arkadaş*ı kendin arama. Emin ol hiç beklemediğin bir anda geliyor, yani benim öyle oldu :D
    Özledim doğrusu senin yazılarını, anladığım kadarıyla fazla müsait değilsin ki benim de öyle şu aralar..sınav haftası malum. Neyse ki yarın kurtuluyorum. Son sınavımız tarih ki sanırım ben hiç bir şey bilmiyorum....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim aslında çok şükür arkadaş yönünden bir eksiğim yok, bu konuda her zaman çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Bununla birlikte yine de aynı okulda olduğum bir arkadaş isterdim, ha var mı yok ama dediğin gibi akışına bıraktım artık, umursamıyorum.
      Sürekli bir yerlere koşturduğum için şaftım kayıyor, bloga yazmayı çok istesem de vakit bulamıyorum bulduğumda ise yorgunluktan ölmüş oluyorum. Kolay gelsin hepimize, hayat zor.

      Sil
  4. Ben İstanbul hukuktayım ya şimdi keşke bizim okula gelseydin belki senle arkadaş olurduk :( ama senin iyiliğini göz önünde bulundurursam şehir iyi ya derim. Ben de Boğaziçi manyağıyım, orada felsefe okumayı çok istedim ama cesaret edemedim maalesef. Yine de istediğin bölüm sinema olduğu için doğru yerdesin bence, vazgeçmen çok iyi olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yine bile oluruz yahu ne olacak, benim İstanbul Hukuk'ta arkadaşım var mesela. Ama hem hukuk hem de o kalabalık beni bozar. Boğaziçi güzeldir ama Sinema daha güzeldir diyorum ben de. Aslında bölümümü çok seviyordum hazırlık sıkıcı be. Onu da bir şekilde halledicez artık. :'')

      Sil
  5. Selam 😊
    Buraya ilk kez yorum yapıyorum sanırım. Aslında bloğunu 2-3 ay önce falan keşfetmiştim. Ondan beridir böyle ara ara girip eski yazılarını falan okuyorum. En son ilk posta kadar gittim sanırım ama böyle eski yazılara yorum yapmak garip geldiğinden ilk kez yapıyorum işte 😔 Boğaziçi benim de hayalimdi lisedeyken. Olmadı ama işte. Hoş olmayacağını biliyordum da neyse 😒 Yazın tercih yaparken de 2. sınıfta bir daha YGS ye hazırlanırım diye düşünmüştüm güya ama şu an o kadar dersin, projenin arasında bir de tekrar YGS LYS hazırlanma düşüncesi o kadar korkunç geliyor ki.. Yok yok ben böyle iyiyim. Çoktan unuttum bile. Boğaziçi psikoloji de neymiş? 😆
    Bu arada cidden bloğunu, yazılarını çok sevdim. Hatta yazılarını okurken şu süreçte DB5K aşkımı baya bir depreştirmiş *gözleri dolar* olabilirsin hani.. 😳 Bir de uzun zamandır aylık kpop değerlendirmesi yapmıyorsun sanırım.. Bekli de artık aylık değerlendirme işini bıraktın bilmiyorum ama eğer bırakmadıysan şöyle son 3 ayı elden geçiren bir yazı yazsan çok hoş olur hani. 😄

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam
      Eh devamını da beklerim o zaman :D
      Ay eskilere de yapabilirsin ya, üç yıl geçtikten sonra ne yazdığımı çoktan unuttuğum için birlikte eski benin dedikodusunu yapabiliriz haha
      Bu yapmadığım üçüncü ay olacak sanırım. Ben de bir sonbahar yazısı yazmayı çok istiyorum ama hani nasıl desem öyle bir koşturmaca içerisindeyim ki fırsat bulamıyorum. Yine de elimden geleni yapmaya çalışacağım :'')

      Sil
  6. Ay benim hazırlık dönemim aşırı sıkıcıydı iki tane mi ne arkadaşım vardı gerisiyle de etkinliklerde işte mecburen konuşuyodum neymiş de ingilizce sohbet edecekmişiz hiç sevmezdim o kaynaşma anlarını da zatensi benim sosyal fobik olduğum o zamandan belli :D

    İstanbul güzel Boğaziçi daha güzel yorumları okuyunca benim bile felsefe okuyasım geldi düşün nası bi manyağım. :D

    Özlemişim gene gelicem o zaman daha anlar daha ççok yazarım :))


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dersler dışında bir sıkıcılığı olmamasına karşın beklediğim zihinsel beslenme olmadı. Bizim arkadaş grubumuzda yabancı arkadaşlar da ingilizce konuşmak çok kasmıyor o zaman :D

      Valla şu yazıyı yayınladığımdan ironik bir şekilde bölümümle yani sinema ile aşk yaşadığımı söyleyebilirim, muhtemelen bu yüzden şuan kafamda bölüm değiştirme adına hiçbir şey kalmadı, sinema okuyacağıııımmmm beeeeeeeeeeeeeeeen :D

      Gel gel bekliyorum :'')

      Sil
  7. Epey şey kaçırmışım ama okuyorum işte yavaş yavaş ^^
    Üniversite hayatı karmaşık durumlara sokabiliyor insanı. Benimde şuan aklımdaki tek şey yatay geçişle daha iyi bir üniversitede bölümüme devam etmek ve umarım gerçekleştirebilirim bunu.
    Yorumlarda da gördüğüme göre bölümünde kalmaya karar vermişsin, başarılar o zaman. Kararların hep mutlu etsin seni inşaallah :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya sinema cidden girdap gibi bir şey elini versen kolunu kapıyor, ben de seviyorum şimdi sırf ortam için yapamayacağım bunu dedim.
      Çok teşekkür ederim, hepimiz için aynı şekilde olsun :'')

      Sil