Pazartesi, Eylül 28, 2015

Yeni Evimden Bağlanıyorum


Şuan bugün kendi ellerimle kurduğum yatağımda oturuyorum, bir çarşaf bile yok. Sırtımı duvara yasladım, polarım biraz nemli kuruması için yatağın başına asılmış. Bilgisayar çantam, içinde yastığımın olduğu poşet hemen yanımda duruyor. Gömleğim sandalyenin, kotum kitaplığın üstünde. Peki çoraplarım nerede? 

Turşu'yla her zaman bir çatı katında kalmayı düşlemiştik ve şimdi ben bu hayali onsuz gerçekleştiriyorum. Fazla trajik oldu, o benden çok daha rahat halbuki. Özellikle ev tam da şu haldeyken.

*bilmem kaç saat sonra*

Şu "hal" meselesini biraz aşalım. Yataklardan biri kırık, yerde en az yirmi tane irili ufaklı valiz var, halı yok, olmamasın gereken bir masa ve koliler var.

*bilmem kaç dakika sonra*

Kırık yatağı yeni parçalarla kurup kolilerin bir kısmını başka odaya taşıdıktan sonra geldim. Şuan oda arkadaşlarımdan biri dolabını siliyor, bir dakika diğeri de dolabını siliyor. Hey, az önce böyle değildi. Her neyse, ikisi de üçüncü sınıftaymış, biri daha gelmedi. Evet yanlış anlamadınız, bir odada dört kişi kalıyoruz!!! Bunu öğrendiğimde geçirdiğim şoku hala atlatabilmiş değilim. Üç kişiye bile nasıl alışacağım derken... Diğer odada üç kişi kalıyorlar, peki tamam, buna katlanabilir(miyi)m.

Evin çok büyük olmasına karşın -çatı katındaki iki daireyi birleştirmişler- sadece iki odanın yatak odası olmasını çok ironik bulsam da bu konuda yapabileceğim bir şey olmadığı aşikar. Çay içelim diyor arkadaşlardan biri, o geçen sene burada kalmış, şimdi misafir. Radyo televizyon okuyor, geçen gelişimde tanışmış, hemen ileriye dair çekim planları kurmuştuk ama o da hazırlık okuduğu için burada kalamadı. Neyse, bir çay içip geliyorum.

*bilmem kaç saat sonra*

Bir çay derken neyi kastettim bilmiyorum. Ama bilirsiniz, muhabbet uzar gider işte. Şuan ölesiye midem bulanıyor, kusmak üzere gibiyim. Muhtemelen bütün gün bir şey yemediğimden dolayı ama bütün yiyecekler tiksinti uyandırıyor. Görmeye bile dayanamıyorum. Aç karına bir şeyler de içince durum iyice vahimleşti.

Saat daha on bir buçuk ama insanlar odalarına geçti, yatma gibi niyetlerle. Eh tabi herkesi yarın okulu var, 9-10'da başlayacak dersleri. Neden sanki bunlardan biri de ben değilmişim gibi davrandığımı sormayın. Bu saatte yatmam, bir de uyumam mümkün değil. Neyse ki bizim odadakiler daha yataklarının çarşafları bile serilmemiş olduğundan kafam rahat. Yine de çok geçmeden yatacaklarını seziyorum. O zaman bana da bir köşeye çekilip kitabıma dalmak kalır. Neden bir köşeye çekilip bu yazıyı bitirmek kalmaz? ÇÜNKÜ BENİM DE OKULUM VAR.

Bu gerçek yüzüme bir Osmanlı tokadı gibi çarpıyor. Belki de hiçbir şey yiyemem ve manyakça mide bulantısının sebebi budur. Bilemiyorum. Hayat zor.

Bir de edebiyat okuyacak bir okuldaşım var, ikindi gibi onunla müşerref olunca çok sevindim. O sırada Wpos'u eve getirmiştim, pek konuşamadık ama bayağı sevdim. Şimdilik evin ahalisinden memnunum, sadece en büyük olan arkadaş -onun hakkında bilgi sahibi değilim ama 92'liymiş- bana ıııııı rahatsız hissettiriyor? Favorim olmaktan uzak diyelim. Önyargılı olmak istemiyorum ama ısınmayınca ısınamıyor işte insan. Aynı odada kalmasak bile bu yeterli değil. Neyse ki haftanın 3-4 günü kalıyormuş, her zaman değil. Bir de en sıkıntılı olduğu ne biliyor musunuz? Espri anlayışı... Gerçekten komik değil demek istiyorum.

Yatağı kurarkenki performansımdan sonra ve tabi ki kitaplığın arkasında platformu çakmam, marangoz ilan edilmiş durumdayım. Bir de radyocu -bölümden kasıt radyocu- arkadaşla yaptığımız için ikea takımı olarak anılıyoruz, reflüye kadar pek çok ortak noktamız var. Bir günde sosyal açıdan ne kadar ilerleme kaydettim. Zaten daha önce de dediğim gibi -bir dakika, ne zaman dedim ki?- kendimi kasmaya niyetim olmadığın ikinci dakikadan itibaren saldım çayıra mevlam kayıra tipi davranışlarıma geri döndüm.  Kusura bakmasın kimsecikler, en ufak bir süre bile olmadığım biri gibi davranmaya tahammülüm yok, davrananlardan da hoşlanmam.

Odamdan bahsedeyim biraz diyeceğim ama çok da bir esprisi yok. Bir tane ranza var, iki normal. Ben ranzada yatmıyorum tabi ki. Odanın kapıya en uzak köşesinde, pencerelerin arasında yatağım. Ama bugün salonda yatacağım -çünkü yapmaya üşeniyorum. Dört buçuk dolap, iki kitaplık bir de yukarıda da bahsettiğim burada olmaması gereken bir masa, iki de sandalye var. Ev gerçekten dağınık, zamanla her şeyin düzeni oturacaktır muhakkak ama o zamana kadar buna mahkumum.

Diğer odalardan bahsedecek olursam... Banyoya bayıldım, acayip büyük, mutfak da öyle. İkisi gerçekten süper. Çatı katının o kendine has havasını saymıyorum bile. Salon devasa, oradan da çok hoşlaştım... Kısacası odam hariç her yer çok geniş ve ferah ve sevilesi. Peki bu büyük evde neden dört kişi aynı odada kalıyoruz biz?!! Radyocu diğer arkadaş da bilgisayarını alıp bizim odaya -yani ışığın yandığı tek odaya geldi- haydi bakalım... Üçüncü sınıflardan biri saçını tarıyor, diğeri telefonundan bir şeyler izliyor ve hala yatağını sermemiş olması ümit verici -daha çok kalabilirim.

Ben geceleri ne halt yiyeceğim çok merak ediyorum, en ufak bir sese hatta nefese bile uyanan ben dört kişiyle aynı odada nasıl uyuyabilirim? Kendimi yastığımı çarşafımı alıp salona geçerken görür gibiyim. Benim gibi insomniası da olan birinin süreceği yaşam merak uyandırıcı. Üstelik ders programım bu kadar yoğunken. Bir de nöbet meselesi var tabi, müthiş bir aşçı olduğumdan insanlara yumurta pişirmeyi düşünüyorum, bol protein içerikli bir menü değil mi? Bir de temizlik meselesi var tabi, yedi kişi biz bu devasa evi nasıl temizleyeceğiz? Edebiyatçı arkadaşın da benim gibi ilk senesi olduğundan kafamızı bu meseleye fena takmış durumdayız.

Arkamı duvara verdiğimden sırtıma feci ağrılar giriyor ve odadaki bir ya da birden fazla sivrisinek de cabası -henüz ayırt edebileceğim kadar samimileşmedik. Bunu deyince aklıma geldi de... Evde bir Manisalı, bir Kırşehirli, bir buçuk Batmanlı -buçuk çünkü İstanbul'da yaşıyor- bir de Bursalı var. Düşünüyorum düşünüyorum... Ha bir de Afyonlu ama o burada kalmayacak, bugünlük böyle. Kısacası Türkiye'nin her bir yerinden temsilcimiz bulunmakta. Şimdi burada olmayan ama önümüzdeki hafta gelmesi beklenen üç de kişi var. Bugün edindiğim malumatların bir çoğunu sizinle paylaşıyorum gördüğünüz gibi. Siz de çok merak etmiştiniz ya zaten.

Midem o kadar çok bulanıyor ki istifrağ ederken çok zorlandığım halde şuanda bunu ciddili istiyorum. Tek sorun çıkaracak bir şey olmaması. Yoksa sanırım çoktan ortalığı kirletmiş olurdum. Saat on ikiyi geçti, dışarıdan valiz sesi geliyor, radyocu internete bağlanamamaktan  mağdur, sinek dolanmaya devam ediyor, midem çok kötü, odadaki varlığını fark etmekte zorlandığım üçüncü sınıf dişlerini fırçalamaya gitti -fark edemiyorum çünkü herhangi bir iş yaparken tamamen hareketsiz durduğundan dağınıklık arasında kayboluyor. Gerçi az önce odanın içinde bir kaç tur atıp gülerek "şimdi beni fark edebiliyor musun?" diye sordu ama çok geçmeden yeniden stabil bir pozisyona geçti.

İlk adım mı yoksa ikinci adım mı kullanılacak diye ihtilaf oldu. Ben de ne söylerseniz bakarım dedim, alışkınım çünkü bu tarz şeylere, ne derslere bakıyorum, hey hoop ismail abi.

Şimdi kitap okumaya gidiyorum ama önce uğramam gereken bir banyo var. Radyocu mutfağa geçti, şimdi yalnızım ama hala banyoya gitmem gerekiyor. Bazı şeyler ertelenemez.

18 yorum:

  1. Yapacak bir şey yok ben de okulun ilk haftaları gitmek dahi istemiyordum ama zaman geçiyor insan bir şekilde ortama adapte oluyor ;sana ne kadar herkes senin gibi boşuna endişeleniyorsun denilse de insanın bir kulağından giriyor öbüründen çıkıyor.Keşke miden için içebileceğin bir ilaç falan olsaydı en azından o konuda rahatlardın :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sabah okula yürürken ayaklarım geri geri gidiyordu, çok fena, çok da yorucu. Sorsan bana yarın gitmek istemem, üstelik ilk günden ödev verdiler. Mide bulantısı kadroluya geçti sanırım ben de, havasından mı suyundan mı bilmem...

      Sil
    2. bana da öyle olmuştu zamanla alışırsın :D Hem şehirin ödevleri meşurdur daha çokkk yapacaksın onlardan ha bir de elementaryden başlasan dahi ilk dakikadan daha ingilizce konuşan ve ingilizce konuşmanı bekleyen hocaları candır :P

      Sil
    3. Doğu kampüsünde olmasam hayat çok güzel olurdu da malum ana baba günü gibi, bir de ilk günler olduğu için... Ya valla okumaktan vazgeçeceğim yakında :D Elemantary olsam yine keyif çatardım bir süre en azından :D

      Sil
  2. Ooo bir ctv öğrencisi olarak fazla fazla meslektaş kokusu aldım bu yazıda :D Lakin sanırım şehir uni. Yazmadın ya da başka bi yurda gittin bak şimdi bi merak ettim okulunu :) Yarın için de şimdiden bol şanslar!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eh hazırlık okuduğumu göz önünde bulundurmayacak olursan sayılır? :D Şehir yazdım, yurtta değil, öğrenci evinde kalıyorum, bu çevrede okuyan bir kaç öğrenciyle işte. Sağ ol, şanslı bir gün olduğunu söyleyebilir miyim bilmiyorum kötü de değildi yaaaa

      Sil
    2. ooo görüşelim o zaman hatta belki de karşılaştık ama tanışmadık dudaninfenerin@gmail.com'a mail atsana tanışalım bir tabii sen de istersen :D

      Sil
    3. Evet ben de diyecektim onu sana, çıkmış aklımdan geliyorum hemen :D

      Sil
  3. Onceden soyledin mi bilmiyorum-gozumden kacmis olabilir djdje- ama hangi bolumde okuyordun?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahah önemli değil, Sinema ve Televizyon

      Sil
  4. umarım iyi olur senin için bu 'yeni hayat'. aynı şeyi yaşamaya birkaç gün sonra başlayacağım ben de, bazı farklarla. yurtta kalmak gibi mesela :D en zoru bence şehir değiştirmek hele de gideceğin yer istanbul olunca. bilmiyorum ya acayip bir korku var içimde, milyon tane tanımadığım insan, bir sürü zor ders, hakkında hiçbir şey bilmediğim bir şehir... endişelerimi dinlediniz :D resmen dolmuşum :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten bir anda o kadar çok yeni kişi tanıdım ki isimlerini, kim olduklarını hatırlamakta zorluk çekiyorum. Ha tabi bir de deli gibi ödevler çıktı piyasaya, daha ilk haftadan bu kadar yorulduysam diyorum... Ama inan her şey bir şekilde düzene giriyor, insan bir şekilde alışıyor...

      Sil
    2. umarım benim için de aynı olur, yani zaman kötü olmayan bir şekilde geçsin yeter, öyle harika günler falan beklemiyorum

      Sil
    3. Ben beklentiyi biraz yüksek tutmuşum sanırım...

      Sil
    4. Şehir'e gitsem ben de yüksek tutardım büyük ihtimal. Sınava bir ay kalıncaya kadar Şehir Siyaset istiyordum, birkaç fikir değişikliği yaşayıp yazmamaya karar verdim ama önceden Şehir'i düşününce bile mutlu olurdum

      Sil
    5. Ödevlerin dağ gibi yüksekliğinden başka bir geri dönüt alamadım şimdilik ama göreceğiz. Bilmiyorum belki de iyi yaptın...

      Sil
    6. Umarım senin kararın senin için, benimki de benim için iyi olur diyeyim :')

      Sil
    7. Öyle olmasını umalım :')

      Sil