Cuma, Mayıs 09, 2014

Yazamayan Adam Hikayesi


Bir hikayeyi yazarken seversiniz. İlk okuyuşunuzda hala seviyorsunuz ama düzeltilmesi gerektiğini biliyorsunuzdur. İkinci kez okuduğunuzda beğenmezsiniz. Belki on kere geçersiniz üstünden ve hikaye yeniden gözünüzde güzelleşmeye başlar. Çok iyi olmadığını bilirsiniz ama benimsemişsinizdir artık, sizden bir parça olmuştur. İşte bir hikaye ancak o zaman "sizin hikayeniz" olur. Yazmak sahip olmak için yeterli değildir. Ne çok hikaye vardır benim yazdığım ama bana ait olmayan...


Bir buçuk ay sonuçları bekledim, zaman girince araya unuttum gitti. Aklıma her geldiğinde umudum biraz daha kırılmış buldum kendimi. Önce umursamaz bir tavırla "girerim herhalde ya..." diye düşünürken zamanla bu söyleniş "kesin giremeyeceğim..." oldu. Ama insanın içinde hep bir umut vardır, bilirsiniz. Kendinizi ne kadar kötüye hazırlamaya çalışsa da hayal kırıklığı kaçınılmazdır. Üzgün olmadığımı, umurumda olmadığını söyleyemeyeceğim. Çünkü umurumda ve gerçekten üzgünüm. 


Çok uzun zamandır bir şeyler karalıyor olmama rağmen çok az bir süredir yazdıklarımı paylaşabiliyorum. Her zaman daha erken olduğunu düşündüm. Henüz okumam gereken yüzlerce kitap vardı. Dolmadan taşamazdım ve öyle diğer yüzlerce yazardan biri olmak da istemiyordum. Okuyucum olup olmaması önemli değildi, ben iyi yazmalıydım. Sadece bunu düşündüm. İyi yazmalıyım... Bunun için belki 40 yıl beklerim, önemi yok. Bu hayatta uğruna yaşamaya değer bir amaç bulmak istedim. "Aradığım mükemmelliğe ulaşmak" bu şekilde benim hedefim oldu. Belki hiçbir zaman ulaşamayacağım ama bu da önemsiz bir ayrıntı. Umut etmek güzeldir çünkü, insanı ölümden kurtarır.  


Ve işte tam da bu yüzden üzgünüm. Diğer insanların ne düşündüğünü biliyorum; "Önünde daha uzun yollar ve yıllar var..." Henüz on yedi yaşındayım demek isterdim ama ufak bir yaştan bahsetmiyoruz, hayır. Otuz yedi demekle on yedi demek arasında bir fark yok benim için. İnsanlar bunu anlamıyor işte, tipik bir ergenlik bunalımı olduğunu düşünüyorlar. Ama insan oturduğu yerde yaşlanmaz. Sadece okuyarak da tecrübe kazanılmaz. Yaşamadan bilinmez bazı şeyler ve insanlar nedense küçük yaşta da tecrübe edinilebileceğine inanmaz. Çünkü rakamlarla yaşar yetişkinler, kaç yaşında diye sorarlar, babası kaç para kazanıyor? Eğer yüksek bir rakam çıkmazsa cevap veren ağızdan, küçümsemek gerekir.


Pek çok şey kazandım ve pek çok şey da kaybettim. Pek çok şey öğrendim ve pek çok şey de unuttum. Pek çok kez öldüm ve pek çok kez dirildim. Şimdi buradayım, yaşlıyım, yorgunum, hastayım ve önümde uzun yıllar da yok. Bu yüzden sabırsızım ve acele etmek durumundayım. Bu hayattan neredeyse hiçbir beklentim yok. Elimdekilerle yetinmeyi ve onlarla mutlu olmayı öğreneli çok oldu. Bir yanım bunu hak etmediğimi düşünüyor. Kıl payı kaçırılmış bir derece olduğunu söylediler. Komik... Bunun bir teselli olabileceğini mi sanıyorlar? Şununcu ya da bununcu olmak hiçbir konuda umurumda olmadı, ödül ve ceza sistemlerine karşı çıkıp durdum hayatım boyunca. Kendimle yarıştım, başkalarıyla karşılaştırıldığımda duymazdan geldim. 


Tek bilmek istediğim nasıl yazdığımdı. Ne seviyedeydim, ne yapmam gerekirdi? Gerçekten mümkün müydü amacıma ulaşmam? Hikayemi okuyup ne düşündüler bilmiyorum ama en azından sorularıma bir cevap vermelilerdi. Farklı bir tarzda ilerlerken düşündüm bu ihtimali, belirli bir olay örgüm yoktu ya da toplumsal bir mesaj vermiyordum, hayır. Ben durum hikayesi yazmak istiyorum ve yazdım. Kelimelerimi özenle seçmem gerekiyordu ve seçtim. Biri beni eleştirsin istedim... Ama kimsenin ruhu duymadı bunların gerçek birer soru olduğunu. 


Dönüp "Bu bana ne kattı?" diye soruyorum ve cevap derin bir sessizlik. Bu bana ne kattı? Bu diğer yarışmacılara ne kattı? Üzgünüm çünkü zamanımı boşa harcamış gibi hissediyorum. Üzgünüm çünkü hala nerede olduğumu bilmiyorum. Üzgünüm çünkü ölmeden önce amacıma yaklaşabilecek miyim yoksa şimdiki gibi nerede olduğumu bilmeden sürüklenip gidecek miyim, belirsiz...


Bu hayatta belki en nefret ettiğim şey bilinmezlik. Ve bu da benim hikayem.



8 yorum:

  1. Yazının başında bahsettiğin kişi sanki benim. Yıllarca yazdım hiçbir yere varmadan. Belki bir hayale yazdım belki kendime belki ruhuma bilmiyorum. Defalarca şiirlerimi, hikayelerimi düzelttim ama geriye dönüp baktığımda yeterli değilim dedim hep. Okudum çok okudum günde 2-3 kitap okudum bazen. Bu kadar çok okumak için hızlı okuma tekniklerini öğrendim.Dediğin gibi önce dolmak sonra taşmak istiyordum. Kendimi hep bir kuyuya benzettim bir gün taşacak bir kuyu. Dersler umrumda değildi yazmak kendimi anlatmak istiyordum.Sonra sadece gözlem yapmak yetmedi yazdıklarım için bu sefer filmler izlemeye başladım. İzledikçe sevdim onlara da aşık oldum aynı okumaya aşık olduğum gibi aynı yazmayı delicesine sevdiğim gibi. Ve bir karar verdim sinema tv okuyacağım yazacağım ve yazdıklarımı en etkili biçimde filme alacağım bütün ekibimle. Bu yüzden dersler hakkında en ufak bilgisi olmayan ben çalıştım hemde çok çalıştım ve çok yüksek bir derece yaparak sinema tv kazandım. Gene de kimse beğenmedi hep söylendiler. Ama amacım kimseyi mutlu etmekte değildi zaten.Yazını okurken yaşadıklarım geldi gözümün önüne. Kendim yazımmış gibi benimsedim. Ellerine sağlık :D Yorumum uzun ve sıkıcı biliyorum ama yazmasam içimde kalırdı ^o^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen uzun yorum görmemişsin ve sıkıcı da değildi. Şuan olmak istediğin yerdesin, o açıdan bak ve sen mutluysan pek de bir önemi yoktur diğer şeylerin. İlerlediği yolun doğruluğundan eminse geri dönmeye yeltenmemeli insan. Bu yüzden bir şeyler vazgeçmiş değilim ben de ama bir noktada hayal kırıklığı kaçınılmaz oluyor.

      Ve güzel senaryoları olan filmler çek olur mu? İzleyecek çok insan olacaktır şüphesiz.^^

      Sil
    2. Sıkıcı olmadığına sevindim.Umarım güzel senaryoları olan filmler çekerim.Sinema çok kişinin oluşturduğu bir sanattır ve bu yüzden yazarlıktan daha farklı ve her gün yeni bir şey keşfetmek çok ama çok güzel. Tabi ki her insan umutsuzluğa düşüyor ama dediğin gibi pes etmemek ve kimseyi umursamadan hayallere koşmak lazım çünkü insan o zaman gerçekten mutlu oluyor. :D

      Sil
    3. Söz konusu bir insan olduğunda sıkıcı olmaz :')
      Eh bunun içinde insanın kendi kendine köstek olmaması da lazım tabi. Benim en büyük sıkıntım özgüven eksikliğim maalesef. :D

      Sil
    4. At o ürkekliği üzerinden çünkü gerçekten iyi yazıyorsun. Naçizane bir şey söyleyeyim sana bende çok faydası oldu belki sana da faydası olur bu ürkekliği atmada. Benim okulum ingilizce bu nedenle hazırlık okudum. Hazırlığın bana kattığı en güzel şey başka bir dilde hikayeler, denemeler, makaleler yazmak oldu. Fark ettim ki aslında ben anadilimde çok iyiymişim; dilime hakimmişim ve bu bana çok büyük özgüven kattı. Sadece özgüven değil başka dilde bir şeyler okumak ve yazmak ufkumu da genişletti. Eğer yabancı dilin varsa denemeni öneririm :D

      Sil
    5. Hahhaah aklıma İngilizce şiir yazma denemelerim geldi, o zaman ben de anlamıştım biraz ama çok değili azıcık sadece. :D
      Özgüven eksikliğim sebebi büyük bir muamma çünkü liseye kadar çok girişken biriydim. Sonra niyeyse sahne fobim oluştu, tanımadığım insanlarla konuşmakta çok zorlanıyorum falan. Ve buna neden olabilecek hiçbir şey yok. Ya da var. Bilemedim. Hayırlısı. :D

      Sil
  2. Yağmur... Şuan nasihata, beylik laflara pek tahammül edeceğini düşünmesem de, yine de uzun zamandır bir şey çarpıyor gözüme sende. "İstemek!" Yazar olmayı istemek... Bu istek ağırlık yapıyor mu omzunda merak ediyorum? Çünkü bir zaman öncesine kadar bende "Çizmek istiyor"dum. Çünkü kalemim körelmişti, çocukluğumdan kalan hayal gücüm hoyratça ezilmişti yetişkinliğe hazırlık dünyasında. Ve manevi bir yük oldu bu bana, olmama gereken bir şeyi olmayı başaramamış gibi hissetmiştim. Büyük ihtimalle durumlarımız benzer değil ama çıktığı kapı aynı olacak... İnsanlar bir şey olmaz, o şeyle var olurlar. Sen zaten bir yazarsın. Sanatçılara has o ilahi kıvılcım, insanı doğduğu andan itibaren takip eder. Eğer zaten bir yazar olduğunu kabul edersen hem maneviyatın hafifler hem de kaleminin üzerindeki ağırlık kalkar diye düşünüyorum.

    Buraya özel mi kaçtı bilmiyorum ama, seni sevdiğimden bunu söylemeden geçemedim.
    Utandım *.*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yoo sakinleştim çoktan. Bende ani parlamalar vardır ama çok çabuk sönerim.
      Çizim deyince aklıma geldi. Küçük yaştan beri çizmeme rağmen hiç ressam olmak istememiştim. Ailem yeteneğim olduğunu düşündükleri için bu konuda çalışmamı çok istediler ama ben bu sırada müziğe, kemana yöneldim. Kemana başladığımda da ünlü bir virtüöz olmak falan istediğim yoktu. Derslerimde başarılıydım ama doktor mühendis mimar ya da başka herhangi bir şey olmak da istemedim. Okulun basketbol takımında da yer aldım ama hiç sporcu olmak da istemedim. Bunları niye anlatıyorum? Şimdiye kadar "yazar" olmak dışında hiçbir şeyi gerçekten istemedim. Ve çok iyi biliyorum ki yazarlık dışında beni tatmin edebilecek bir şey yok. Kendimi bir "yazar" olarak göremem. Ya da belki yazarla edip arasındaki farktan yola çıkmalıyım. Herkes yazar ama herkes edip olamaz. Ben edip olmak istiyorum. Ve hayır, henüz değilim. Kendimi kalem tutan bütün ellerle değil karşılaştırmıyorum, yazdıklarını severek okuduğum ediplere yetişmek istiyorum. O zamana kadar ben sadece isteyebilirim. Bu sırtıma benim yüklediğim tek yük, zaman zaman ağırlığı altında ezilsem de bunu taşımayı seviyorum. :'')

      Utanmaaa! ^.^ Çok teşekkür ederim ama daha iyi hissettim. :')

      Sil