Çarşamba, Mayıs 22, 2013

Ben Bir Sayborgum Ama Sorun Yok



Merhabaaaaaa!!!

Yazmam gereken diğer bütün yazıları –filmler, kitaplar ve albümler- kenara itip –ya da iteklemeye çalışıp- bu yazıyı yazıyorum. Karşınızda “I’m Cyborg but that’s OK.”



Orjinal Adı: Saibogujiman Kwenchana
Yapım Yılı: 2006
Tür: Dram, Komedi, Romantik, Bilim Kurgu
Yönetmen: Chan-wook Park
Oyuncular: Im Soo-jung, Bi Rain
Senaryo: Jeong Seo-kyeong, Chan-wook Park

Bu film en iyi 10 Kore filmi arasında gösteriliyor.
Ki bence en iyi Kore filmi. Tamam biraz büyük oynamış olabilirim ama gerçekten hatırladıklarım içerisinde en iyisiydi. Ya da tamam, en iyilerinden biri diyelim. Ne de olsa daha izlemediğim çok Kore filmi var. :D
               
Filmimiz başkarakteri olan kızımızın şizofren bir babaannesi varmış.  Ama durumu biraz ağırmış. –Kendini fare sanıyormuş- Sürekli turp yiyormuş. –Turpla kafayı sıyırmış- Neyse, asıl sorun şu ki mutasyona uğramış bu gen diğer nesillere de aktarıldığı için torunu da şizofrenmiş. –Anne de normal değil ama günlük hayatını idare ettirecek kadar idare eder işte- Anlayacağınız üzere kız kendini Cyborg sanıyor.

Tabi bunu bir akıl hastanesine postalıyorlar. Orada da diğer başkarakterimiz var; Rain.
Rain ise bir kleptoman gibi gibi. Onun sorunu ise sürekli bir şeyler çalıyor ama çaldığı şeyler daha soyut şeyler. Servis tekniği, hayali bel lastiği, güzel ses, kibarlık ve merhamet gibi…
               
 Favori repliğim ise: “Aktarım gerçekleşsin…”


                Filmin diğerlerinden en büyük farkı diğerlerinin değil de oradaki hastaların gözünden anlatıyor olması… (Diğerleri yerine normal insanların demeyi düşündüm ama kime göre, neye göre normal? Ben normal miyim mesela? Kendime bile “evet, normalim” diyemezken kime nasıl anormal diyebilirim? Ya da arkadaşlarım tarafından manyaklık listesinde ilk sıraya koyulmuşken…)

İzlerken zevk almak için öncelikle kesinlikle şu kafada olmamanız gerekli: “Bu nasıl oluyor ki? Çok saçma! Yok daha neler…” Sadece ayak uydurun, olan ya da olabilecek olan her şeyi onların istediği gibi izleyin. Ne kadar fantastik olursa olsun olanları gerçek kabul edin.

Daha sonra hastanedeki doktorlar gerçekten çok bilinçliler… Bütün davranışları son derece eğitimli ve duyarlı olduklarını göz önüne seriyor. Ya da hastalar… Hepsi gerçekten ilginç karakterlere sahip... O yüzden izlemesi çok zevkli oluyor. Bu filmi bu zamana kadar izlememiş olduğuma inanamıyorum. Gerçekten çok çok geç kalmış olduğumu hissettim. Siz de hala izlemediyseniz daha geç olmadan izleyin derim!



Bir de okuduğum bütün yorumlar hep Young-Goon ve Il-Soon arasındaki aşk –ki bence ne kadar aşk tartışılır-, dostluk, fedakarlıktan bahsediyordu. Ama nedense ben izlerken filmde bunlar çok az gibi gelmişti. “Algıda seçicilik”ten dolayı mı fark etmedim yoksa gerçekten az mıydı bilmiyorum ama bence filmin asıl göze çarpan Park Chan-Wook’un hayal gücü ve insan psikolojisi hakkında derin bilgisiydi. –Belki de düşünceleri-

Son olarak duyduğuma göre filmi kızı için yapmış. Kızı yaşı dolayısıyla diğer filmlerini izleyemiyormuş falan. Eğer gerçekten öyleyse, o yaştaki bir kızın psikolojisi asıl bu filmi izleyince bozulur be! :D

Not: Az önce bu filmle alakalı çok güzel bir yazı okudum. Ona da bir göz atmanızı şiddetle tavsiye ederim. Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Sevgiler…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder