Merhabaaaaaa!!!
Yazmam gereken diğer bütün yazıları –filmler, kitaplar ve
albümler- kenara itip –ya da iteklemeye çalışıp- bu yazıyı yazıyorum. Karşınızda “I’m Cyborg but that’s OK.”
Orjinal Adı: Saibogujiman Kwenchana
Yapım Yılı: 2006
Tür: Dram, Komedi, Romantik, Bilim Kurgu
Yönetmen: Chan-wook Park
Oyuncular: Im Soo-jung, Bi Rain
Senaryo: Jeong Seo-kyeong, Chan-wook Park
Yapım Yılı: 2006
Tür: Dram, Komedi, Romantik, Bilim Kurgu
Yönetmen: Chan-wook Park
Oyuncular: Im Soo-jung, Bi Rain
Senaryo: Jeong Seo-kyeong, Chan-wook Park
Bu film en iyi 10 Kore filmi arasında gösteriliyor.
Ki bence en iyi Kore filmi. Tamam biraz büyük oynamış
olabilirim ama gerçekten hatırladıklarım içerisinde en iyisiydi. Ya da tamam,
en iyilerinden biri diyelim. Ne de olsa daha izlemediğim çok Kore filmi var. :D
Filmimiz başkarakteri olan
kızımızın şizofren bir babaannesi varmış.
Ama durumu biraz ağırmış. –Kendini fare sanıyormuş- Sürekli turp
yiyormuş. –Turpla kafayı sıyırmış- Neyse, asıl sorun şu ki mutasyona uğramış bu
gen diğer nesillere de aktarıldığı için torunu da şizofrenmiş. –Anne de normal
değil ama günlük hayatını idare ettirecek kadar idare eder işte- Anlayacağınız
üzere kız kendini Cyborg sanıyor.
Rain ise bir kleptoman gibi gibi. Onun sorunu ise sürekli
bir şeyler çalıyor ama çaldığı şeyler daha soyut şeyler. Servis tekniği, hayali
bel lastiği, güzel ses, kibarlık ve merhamet gibi…
Favori repliğim ise: “Aktarım gerçekleşsin…”
Filmin
diğerlerinden en büyük farkı diğerlerinin değil de oradaki hastaların gözünden
anlatıyor olması… (Diğerleri yerine normal insanların demeyi düşündüm ama kime
göre, neye göre normal? Ben normal miyim mesela? Kendime bile “evet, normalim”
diyemezken kime nasıl anormal diyebilirim? Ya da arkadaşlarım tarafından
manyaklık listesinde ilk sıraya koyulmuşken…)
İzlerken zevk almak için
öncelikle kesinlikle şu kafada olmamanız gerekli: “Bu nasıl oluyor ki?
Çok saçma! Yok daha neler…” Sadece ayak uydurun, olan ya da olabilecek olan her
şeyi onların istediği gibi izleyin. Ne kadar fantastik olursa olsun olanları
gerçek kabul edin.
Daha sonra hastanedeki
doktorlar gerçekten çok bilinçliler… Bütün davranışları son derece eğitimli ve
duyarlı olduklarını göz önüne seriyor. Ya da hastalar… Hepsi gerçekten ilginç
karakterlere sahip... O yüzden izlemesi çok zevkli oluyor. Bu filmi bu zamana
kadar izlememiş olduğuma inanamıyorum. Gerçekten çok çok geç kalmış olduğumu
hissettim. Siz de hala izlemediyseniz daha geç olmadan izleyin derim!
Bir de okuduğum bütün yorumlar hep Young-Goon ve Il-Soon arasındaki aşk –ki bence ne kadar aşk tartışılır-, dostluk, fedakarlıktan bahsediyordu. Ama nedense ben izlerken filmde bunlar çok az gibi gelmişti. “Algıda seçicilik”ten dolayı mı fark etmedim yoksa gerçekten az mıydı bilmiyorum ama bence filmin asıl göze çarpan Park Chan-Wook’un hayal gücü ve insan psikolojisi hakkında derin bilgisiydi. –Belki de düşünceleri-
Son olarak duyduğuma göre filmi kızı için yapmış. Kızı yaşı dolayısıyla diğer filmlerini izleyemiyormuş falan. Eğer gerçekten öyleyse, o yaştaki bir kızın psikolojisi asıl bu filmi izleyince bozulur be! :D
Not: Az önce bu filmle alakalı çok güzel bir yazı okudum.
Ona da bir göz atmanızı şiddetle tavsiye ederim. Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Sevgiler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder