Çarşamba, Ekim 04, 2017

perdeden üç oyun

geçen sene birden devlet tiyatrolarına sardım -her yıl başka bir şeyin sapıklığına koşuyorum. tamam biraz abarttım, sadece yedi oyuna gittim aslında. çoğu yalnız başıma, bazen ablam ya da arkadaşlarımla. hiç beğenmediğim de oldu bayıldığım da.  şimdi yeni sezonda da oynayacağını gördüğüm üç oyunu yazacağım, belki ilginizi çeker diye. (eğik yazılar devlet tiyatrolarının sitesinden alıntıdır.)

yaşamak denen bu zahmetli iş


30 yıldır leviva ile evli olan yona, bir gece karısını terk etmeye yeltenir. buna sebep olan sıkıntı ve bıkkınlık, onların özelinden, belki de yüzyıllardır kanayan bir yara olan “evlilik” ve yaşam üzerine yapılan bir sorgulamaya dönüşüverir. kim için yapılır evlilik? kadın ve erkek evlendikten sonra bir adanmışlıkla yaşamak zorunda mıdır? bağlılık, gerekli ve olumlu bir etki midir, yoksa muhatabını sardıkça boğan bir canavar mı? hep hayatı ıskalamaya mahkum muyuz? yaşamak denen bu zahmetli iş, tüm bu sorgulamaların odağında duran çarpıcı bir kara mizah örneği.

aradan uzun zaman geçtikten sonra bile şüphesiz izlediklerim arasında en iyisiydi. üç oyuncu var ama gerçekten fazlasıyla yetiyorlar. kadın oyuncu bu sene gördüğüm en iyi oyuncuydu. zaten ülkü duru, bu performansıyla "yılın kadın oyuncusu" ödülünü de almış. o kadar gerçek o kadar samimi bir oyundu ki. kahkahalar attım, ağladım da. herkese çokça tavsiye edeceğim bir oyundu. gitmeden evvel cassie-zd ile konuşmuş ve tavsiye almıştım, bu oyunu çok övmüş, muhakkak gitmem gerektiğiniz ve küçük sahnede izlemem gerektiğini söylemişti. gerçekten de orada izledim ve bütün kalbimle teşekkür ediyorum.


ikinci dereceden işsizlik yanığı


bir cumhurbaşkanı, başbakan’ın kafasına anayasa fırlatırsa, tesadüf bu ya, siz de o gün askerden dönmüş bir üniversite mezunu olarak iş aramaya başlasanız nasıl bir sürecin içinde bulurdunuz kendinizi? güzide memleketimizin insan kaynakları uzmanlarının “modern metotlarla” hazırladığı başvuru-eleme-cevap bekleme badirelerini aşmaya çalışmak bir yandan, eşe dosta, aileye karşı işsiz konumunda olmak öte yandan, kendi başvuru kriterlerinizi tabana vurdurmak ters kroşeden gelirken nasıl olur da sağlıklı, ilkeli, tuttuğunu koparan bir vatan evladı olarak kalırsınız? ya da kalabilir misiniz? durum bu kadar tuhafken doğal olarak yaşananlar da absürd olacaktır. hem keyifli, hem de canınızı yakacak bir kara komedi. 

tek kişilik gösteri -bunu başta belirtmekte yarar var.

çoğu zaman tiyatroya yalnız giderim, sinemaya da. böylece ne istersem onu izlerim, yanımdaki beğendi mi sıkıldı mı ne hissediyor diye gerilmem. ancak o zaman irfan sürekli beni tiyatroya götür diye ağlıyordu -abartıyorum denemez- ve onu da götürdüm. gerçi ben götürmesem başka arkadaşımız çağıracakmış; oldukça tuhaf bir şekilde üç senedir sık sık oynanan bu oyunu izlemek için aynı akşama bilet almışız. (daha önce perdedeki oyunlar hakkında falan konuşmuştuk, hangileri rezildi, hangisini tavsiye ederiz şeklinde ama nadiren konuştuğum birisi. çap'a kabul aldığımı bana haber veren kişi. böyle bakınca, ayda iki kez falan görüyorum, o kadar da yabancı demesem iyi olur belki - bana hep "siz" der, hoşuma gitmiyor değil. kendisine küçük bey diyelim, benden büyük ama bu ona uyuyor.) üstelik komik olan çıktığımızda hepimizin "bu neydi ya?" "çok kötüydü çok" diye ağlaması. gerçi sonradan irfan beğendiğini söyledi ve ben de o zamanki kadar korkunç olduğunu düşünmüyorum. yalnızca fazla uzamıştı ve yüzeysel gelen espriler canımı sıkmıştı. ama benim gibi sürekli işsizlik üzerine kafa yoran biri için -insanın gelecek planında olunca tabi- güzel bir deneyimdi yine de diyebilirim. eğer beklentiniz yüksek değilse eğlenebileceğiniz, biraz da işsizliğin acılı kısmını paylaşabileceğiniz bir oyun olur.


cehennem


cehennem, düşüncelerimizi kodlayan, yaşamı gerçeklikten koparan ve şiddet dürtüsünü tetikleyen sanal dünyanın gelecekte duygularımızı da ele geçirme boyutlarını bilimkurgu atmosferinde tartışıyor. 

bilim kurgu ve tiyatro. insan gerçekten bağdaştıramıyor, kitaplar, fimler, çizgi romanlar, çizgi diziler. bunların hepsi çok anlaşılabilir. en azından benim için öyleydi ve izlediğim ilk bilim kurgu temalı bir tiyatroydu. oyun başladığından çeviri olduğu için diyaloglar çok canımı sıktı -hep sıkar, çeviriden nefret ediyorum. ama sonrasında kelimenin tam anlamıyla kendimi kaybettim. o kadar kaptırmışım ki o en can alıcı sahnesinde -izlediğinizde hangi sahneden bahsettiğimi anlayacaksınız- hığaaa diyerek ellerimle ağzımı kapattım, şoklar geçirdim. gerçekten çok iyiydi, konusu, olay örgüsü, karakterler, sorguladıkları; hepsi inanılmazdı. (yine tesadüf bu ya, küçük bey'le bir görüşmemizde şöyle demişti "dün akşam bir oyun izledim, inanılmazdı. cehennem..." ben de "yaaaaa harikaydııı" diye atlamıştım tabi. sonra o da diğer arkadaşlara "o zaman... siz çıkın, bizim konuşacak çok şeyimiz var," gibi bir şey söylemişti. tabi bunlar hep mealen, yoksa aradan geçmiş aylar aylar nasıl hatırlayayım? ama böyle etkilenmiştik işte oyundan.) 

eğer yeni oyunlara gidersem -şimdilik gözüme avrupa'yı kestirdim ve şu herkesin ayılıp bayıldığı profesyonel'e gitmeye de çok kararlıyım- veya gittiklerimden yeniden oynananı görürsem yazacağım efendim. saygılarımı sunuyorum. 


4 yorum:

  1. Her yıl belli arkadaşlarımla devlete, yine belli başlı arkadaşlarımla da özel tiyatroya giderim. Fakat bunu hep yılın başında planlar ve ona göre uygun olduğumuz bir zamanı ayırırız hepimiz. Bu yıl (yani okul dönemi) benim için çabucak başladığından olsa gerek, daha hiç plan yapamadım ve geç kaldığımı hissediyorum dolayısıyla. En çok cehennem'i merak ettim. Sonra yaşamak denen bu zahmetli iş'i. İkisinin de programına bakıp gitmek istiyorum. En azından bu şekilde bir başlangıç yapabilirim. Hem de öneriyle gittiğim için güzel başlangıçlar olacağına inanıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hiiiiiç geç kalmış sayılmazsın çünkü daha yeni yeni doldu sahneler. ikisi de 24'ünden itibaren oynamaya başlıyor tabi bilet satışları öncesinde, yani bol bol zaman var. ben de daha hiç gitmedim bu dönem "avrupa"yla açılışı yapmak istiyorum mümkünse. kasımdaki festival'e de bir bakış atabilirsin bu arada güzel oyunlar var, biletler yarın çıkacakmış satışa

      Sil
  2. Süpersin :). Bence de hep git hep yaz.

    Sinema konusunda da hak vermiyor değilim, gerçi benim son iki yıldan beri yalnız sinemaya gitmeyi öğrendiğim düşünülürse yine de sayılıyorum dimi :).

    Eğer İstanbul'da olsaydım ilk oyuna kesin gider, üçüncüsüne çekinerek giderdim konusu itibariyle :). Yani kısaca iki oyunu da merak ettim :).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bir şeyleri paylaşmak da güzel ama yalnız gitmenin rahatlığı da çok başka, sayılırsın tabi :')
      üçüncüsüne de gitmeni şiddetle tavsiye ediyorum, herkes için konuşamasam da senin seveceğine emin gibiyim

      Sil