Salı, Haziran 02, 2015

İlk Anı (Mim)


En son yaptığım mimdeki gibi esas konuya girmeden önce bir collection albüm hazırlamak istedim yine. Bu sefer başlığımı ise "Memory" olarak belirledim tabi ki. İçinde memory kelimesi geçen her şarkıyı koyarsam bu liste inanılmaz uzun olacağından şarkının adının yalnızca memory olmasına özen gösterdim. Umarım şarkıları seversiniz, farklı dillerden farklı tarzlarda şarkılar.

Barbra Streisand: Cats Musical'inden bir parça. Bu şarkının Sarah Brightman yorumunu da dinlemenizi de şiddetle tavsiye edeceğim. Hatta onu da buraya bırakıyorum.
Direct (feat. Holly Drummond): Müthiş bir introsu var, cidden sevdiğim bir şarkı. Slow şarkılara bayılırım diyenlerin kaçırmak istemeyeceği türden.
The Lacs: Bu şarkı da country rap sevenlere gelsin. 
Mayday Parade: Alternatif rock koymadan olur mu?
Changed Habits: Get the Sound sayesinde keşfettim ama kim ya da kimler hiç bilmiyorum.
VIXX: Şüphesiz grubun en sevdiğim şarkılarından biridir. Teşekürler Ravi!
Niel: Spring Love albümdeki favorilerim arasındaydı.
Shinhwa: Bu şarkıyı son albümlerinin önyayını olarak kullanmışlardı.17 yıllık bir grup söz konusu olduğundan duygulanmamak elde değil.
FT Island: Çıktığı zaman herkesin dilinde dolaşan bir şarkıydı. Ah şuan iki yıl öncesine döndüm, gece yürürken bu albümü dinlerdim. Ah özledim.
Dega: Bu son şarkı da Endonezya'dan hediyem olsun.


***

Şimdi mime gelelim. Hatırladığımız en eski anı ve rüyayı paylaşıyoruz. Bu güzel mim için Düda'ya teşekkür ediyorum, sağ olsun var olsun.

Anıya girmeden önce ise üzülerek rüyamı paylaşamayacağımı üzülerek söylüyorum. Çünkü efendim, on dakika uyusam bile birçok rüya gören bir insan olmama karşın hatırladığım en eski rüyalar mümkünse unutmak istediğim kabuslarım. Normalde arkadaşlarıma birçok rüya anlatırım, hatta neredeyse hepsi aksiyon içerikli abuk subuk rüyalar olduğundan "bu gece bir rüya gördüm" dediğimde "yaaa yine mi?" diye yaklaşıyorlar ki hakları da var, yok diyemem. Gel gelelim dediğim gibi olabildiğince eskiye gittiğimde sadece kötü rüyaları hatırlayabildim ve yine içimde o tuhaf duygular uyandı, onları daha fazla hatırlamak istemiyorum. Bu yüzden yalnızca anımı paylaşacağım.




***

Yeni bir milenyumun ilk sonbaharı... Üç buçuk yaşındayım ve ufacık bir çocuğum. O gün çok sevdiğim küçük dayım evleniyor ve ben de anneannemin yatak odasındayım. Ablam da yanımda ama ne yaptığından emin değilim, zihnimdeki karede onu netleştirmeye çalışsam da öylesine bulanık ki hiçbir işe yaramıyor. Aynadaki yansımama bakıyorum. Turuncu saçlarından kurtulalı belki bir yıl olmuş sarışın bir kız çocuğu. Gözlerim şimdikine kıyasla çok daha mavi ve bunu görünce üzülüyorum. Saçlarımın kahverengi ve gözlerimin yeşil olmasına diliyorum. Olmayı en sevdiğim, en fazla kendim gibi hissettiğim yerdeyim ama etraftaki tek sarışın olduğum için kendimi yabancı gibi hissediyorum. Dahası dışlanmış... On beş yıl sonra dileğim aşağı yukarı gerçekleşse bile yine de o dışlanmışlık duygusu ince bir sızı olarak yüreğimde var olmaya devam ediyor. Ve hala orası benim en sevdiğim, en fazla kendim gibi hissettiğim yer.

Ablam da ben de bembeyaz giyinmişiz. Ayağımda asla unutamayacağım o beyaz çoraplar var, ağız kısmı dantelli olan ve o kısmını dışarı kıvırdığımız. Yine de bu karede bu çoraplardan çok daha baskına olan başka bir nesne var. Şimdikiyle aynı boyda olan saçlarıma iliştirilmiş bir taç. Tarif edemeyeceğim bir rengi var ki zaten renk skalam geniş değildir. Şeftali çiçeği mi desem, kumsal kahvesi mi, soluk menekşe kırmızısı mı? Önemi yok... Zihnimdeki karenin merkezinde olan bu taca öyle çok sempati duymadığımı söylesem tuhaf mı olur? Açıkçası bu taca karşı ne tür hisler beslediğimi anlayamıyorum.

O gün çekilmiş üç resim var. İlk ikisinde gelin ve damadın yanındayım, taç başımda ve gülümsüyorum. Ama nasıl anlatsam? Bu fotoğraflara bakarken "bu ben miyim gerçekten?" diye sorguluyorum. Sinir bozucu buluyorum gülümseyen çocuğu. Hepimiz zaman zaman yadsırız resimlerdeki çocukluğumuzu. Ancak ben bu çocuğu sevemiyorum da, "bu ben miyim gerçekten?" diye soruyorum yeniden. İçten pazarlıklı geliyor ama nasıl olabilir ki bu? Üç buçuk yaş, kimseye kötü bir duygu beslediğimi de hatırlamıyorum, çok mantıksız. Neden böyle hissediyorum, benim sonuçta o çocuk? Ama bu değiştirmiyor düşüncemi, resme baktığımda... Yabancı olarak görüyorum onu ve ben de dışlıyorum. Her zaman olduğu gibi, beni en çok sevmeyen kişi yine benim.

Üçüncü resimde bahçedeyim ve tacım yok. Gülmüyorum. Ablam boynuma sarılmış -tabi bunun için eğilmesi gerekmiş çünkü feci kısayım- sevimli bir gülümseme sergiliyor. Yorgun gözüküyor, diğerlerine oranla karanlık bir fotoğraf, günün sonuna doğru çekilmiş olabileceğini düşünüyorum. Ayağımda kırmızı terliklerim var, bana büyük gelen ama çok sevdiğim terlikler. Koşarken düşüp kafamı yardığım terlikler. Yırtıldığında ağladığım terlikler. Bu üç resim arasında en sevdiğim resim bu, "bu belki ben olabilirim" diye düşünüyorum. Sanki benim kabul edip etmememle oluyormuş gibi. Başı hafif öne eğik, gülmeyen bu çocuk... Evet bu ben olabilirim. Ve bu fotoğrafı görenler çocuğun üzgün olduğunu sanabilir ancak ben biliyorum. Çocuk artık önceki resimlerdekinden daha mutlu.

İşte bu benim hatırladığım en eski anı. Yeni bir milenyumun ilk sonbaharı... Üç buçuk yaşındayım ve ufacık bir çocuğum. Şimdi olduğu gibi hem hüzünlü hem mutluyum. Ama o zaman için bile... masum olduğumu söyleyemiyorum.


***

10 yorum:

  1. Ellerine sağlık her zamanki gibi hoş bir yazı olmuş :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun zamandır bir şeyler yazmadığımı fark ettim sayende, kalemim körelmiş, ben teşekkür ederim :'')

      Sil
  2. Cok guzel olmus cidden :D
    Sanki benim yanimdaymissin gibi geldi :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmene sevindim, ondan daha çok yanında gibi hissetmene sevindim, teşekkür ederim bu güzel yorum için ^_^

      Sil
  3. Turuncu mu? Çok tatlı :)

    Okuyanı boşlukta bırakır gibi. Aslında boşluk da değil ama hafif bir his.Anlatamadım.

    Yazı gözümün önünde canlandı. O çocuğun son fotoğraftaki hali, terlikleri... Sarıp sarmalayasım geldi. Gel burayaaa \^_^/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi kendimi turuncu hayal edemiyorum ama :D

      Bunu oldukça geç bir saatte yazdım ve saat ilerleyince pek bir melankolik olurum, normalde bahsetmeyeceğim şeylerden bahsederim falan. Ben boşlukta olduğumdandır belki de :D

      Geliyoruuuuuuuuuum! :D

      Sil
    2. Melankolik yazılar güzeldir. Daha gerçektir ama bloglarda yorum atmak isteyeni saçmalatır, yazının havasını bozar yorumcu. Okuduğunu, sevdiğini belli etmek ister. Sonra da işte böyle şeyler ^_^'

      Sus keyaki :+

      Sil
    3. Açıkçası ben her türlü ciddi durumu itinayla sulandıran biri olduğumdan melankolik yazılara eğlenceli yorumlar yapılmasını canı gönülden desteklerim. :D

      Sil
  4. Bu mime bayıldımm! Ellerine sağlık çok güzel olmuş ve senin küçüklüğünü çok sevdim ^_^ İzin verirsen bende bu mimi alabilir miyim? :)
    Vee seni mimledim; http://ucayduygu.blogspot.com.tr/2015/06/mim-19-ben-kucukken.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabi kii! Zaten çok zeki(!) ben birilerini mimlemeyi unutmuşum çok iyi oldu bu :3 Ve çok teşekkür ederim, ayrıca mim için de çok teşekkür ediyorum, en kısa zamanda yapacağım ^_^

      Sil