yine vize haftasından yine ders çalışmam bir günden
sevgilerimle...
dün bir belgesel izledim. dündü sanırım. bugün günlerden ne?
her neyse, yakın zamanda bir belgesel izledim. "genç pehlivanlar"
isimli bu belgesel film iki bin on beş yapımı. yönetmeni daha önce muhtemelen
sizin de adını duymadığınız biri, mete gümürhan. documentary making dersi
kapsamında izletildi ve yönetmen de söyleşi için geldi. (söyleşi sırasında
elden ele gezen yoklama kağıdı, hocanın vay efendim niye kimse gelmedi "herkes
derse geliyor şimdi niye bu salon boş, beni mahcup edeni ben de mahcup
ederim" söylemi sonucunda ortaya çıkan komik bir sahnedir)
amasya güreş merkezi yatılı okulu’ndaki 26 çocuk,
geleceğin güreş şampiyonları olabilmek için birçok zorluğa göğüs geriyor. genç
pehlivanlar’ın kahramanı olan bu çocuklar, bir yandan da erkek egemen bir
ortamda ergenliğin bildik sıkıntılarını yaşıyorlar. yönetmenin müdahale
etmeden, yakından gözlemiyle, çocukların arkadaşlıkla rekabet arasında geçen
gündelik hayatlarına tanık oluyoruz. (kameraarkasi.org)
dersim vardı gösterim
sırasında, dersi eksem ekmesem mi, izlemeye değer mi değmez mi derken, hoca
yoklamayı ilk ders alınca sıvıştım. hadi bakalım deyip salona girdim. son
zamanlarda yaptığım en iyi seçimlerden biri olabilir. o kadar beğendim ki bunu
anlatmanın bir yolu yok. yönetmen gelip de konuşmaya başladığında ben başka bir
dünyadayım ve büyük ölçüde de "bu filmi bu adam mı çekmiiiiş"
kafasındaydım. film o kadar bizdi, o kadar bendi ki onu çeken adamın
hollanda'da doğum büyümüş olması türkçe'yi adam gibi konuşamaması (aksanı yoktu
ama o tipik sorunsal, kelimeler akla gelmiyor) falan... hani böyle istedim ki o
filmdeki hocaların aksanıyla konuşan böyle buram buram anadolu kokan bir herif
gelsin salona. ben de diyeyim ki abi
budur işte, biz buyuz... hiç de havalara giremedim. öyle söndü bütün coşkum.
yine de çok, çok güzeldi film. bütün salon defalarca kahkahalara boğulduk,
diğerlerini bilmem ama ben yine bol bol ağladım da.
söyleşi esnasında
arkadaşımızın aslı özge'nin köprüdekiler ve hayat boyu filmlerinin yapımcısı
olduğunu da öğrendim. önce bir "hııı peki o zaman görüşürüz" havasına
girsem de ben hayat boyu'nu izlemedim ve köprüdekiler'de güzel filmdi ve hayat
boyu'nun da fragmanı iyiydi. auf einmal'den daha önce bahsetmiştim, pek
hoşlaştığım bir film olmamış, fikir güzel olsa da beni bir hayli baymıştı.
sanki bizim buralarda takılsa daha mı iyi olur ne? neyse, konu yine aslı
özge'ye geldi. asıl kahramanımıza dönelim. gümürhan'ın yapımcılığını yaptığı çoğu
kısa olmak üzere daha birçok film var ama bu yönetmenliğini üstlendiği aynı
zamanda yazdığı ilk film. (gerçi kendisinin söylediğine göre ilk başta alsında
iki kardeşin öyküsüymüş ama süreç içinde çok farklı bir yere gelmiş tabi.)
benim fikrimi soracak olursanız bu film yönetmeni aşmış ve kendi dünyasını
kurmuş. uluslarası berlin film festivalinde special mention of the
generation ve kplus ınternational jury ödülü aldı. az önce bahsi geçen hocamızın
da dediği gibi bu batılı(?) arkadaşların çekmiş olduğu bir belgesel
sayılabileceği için (mete gümürhan da kendisini avrupalı olarak tanımladı bir
ara, muhtemelen çok da bilinçli değildi) oryantalist bakış açısından kendini
sıyırmış olması filmin en güzel özelliklerinden biri. tabi ki voiceover ya da
bunun gibi belgesel klişe teknikleri de yoktu. çocuklar harikuladeydi, kesinlikle hiçbir senaryo yok, tamamen doğal gelişen olaylar hepsi. cidden çok iyiydi her şeyiyle, zaten hep belgesel çekmek istiyorum, iyice ateşledi beni. lütfen lütfen lütfen ben de bir gün böyle bir şey çekebileyim!
Lütfen lütfen lütfen ileride bir belgesel çek ve ben de gururlana gururlana "Ben bu muhteşem belgeselin yonetmenini tanıyorum (tamam azcık *azıcık* atmış olabilirim bdhdjdh) diye hava atayım 😂
YanıtlaSilniye öyle diyorsun beni tanıyan bir çok insanın bilmediği şeyler yazıyorum buraya :D lütfen lütfen çekeyim :D
SilMerak ettim bak bu belgeseli :)
YanıtlaSilLütfen belgesel çek bir gün :))
film işi de hoş ama öteden beri belgesel olayına ilgim ayrı :'') en olmadı mezuniyet projesi olarak yani :D
Sil