önce başlığı postmodern çerçevede bir tiyatro örneği yapacaktım ama sonra çok iddalı olduğuna karar verdim. çünkü evet burada bütün bir post tiyatro döneminden bahsedecekten değilim, hatta tiyatroda postmodernizm de değil
konumuz. neyse, ne olmadığını söylerken ne olduğunu söylemiyorum. iyisi mi hemen şöyle sitede
ne okuyup gitmeye karar verdiğimizi görelim:
"Geleneksel ortaoyunu tiplerinden Pişekar
ve Kavuklu’nun çevresinden sahneye aktarılan oyunun birinci bölümünde memurumuz
düşle gerçek arasında ki ince çizgiyi kaybetmektedir. İkinci bölümde eski
zamanlarda vali olmak isteyen birinin uğraşsız emeline ulaşması ironik bir
biçimde anlatılırken, üçüncü bölüm; bir patlıcan mevzusuyla menfaatlerin dört
nala koşumunu seyirciye göstermektedir. Oyunun geriye kalan bölümlerinde ise;
öğretmen- öğrenci, amir –memur, patron- işçi hatta iki sevgili arasında düzene
sitem, güldürü öğeleriyle sıralanmakta, eşek olarak ölen birinin insan olarak
dirilmesi güldürmekte, bir memurun hayatının eskiden ne kadar zor olduğu tüm
oyun boyunca ele alınmaktadır."
yazanın coşkun ırmak
yani öyle bir geçer zaman ki dizisinin senaristi olduğunu bilmek bana ne
kazandırdı bilmiyorum. ya da bir sürü kitabı olması ki bu noktada hiçbiriyle en
ufak bir karşılaşma yaşamamış olduğumu gördüm. ne beklemeliydim? hiçbir fikrim
yoktu ve çok hafif kar yağan bir günde tiyatroya gittim. (bunu söyledim çünkü
hava çok tatlıydı) orkestrada kimi görsem beğenirsiniz? eski müzik hocamı,
adını hatırlayamadım ama bize keman çalardı, mozart genelde, onu hatırlıyorum.
ordaysa perküsyondan sorumluydu. bir an genç hissettim ama çok sürmedi.
beş oyuncu sahneye gelip
seslerini açmak suretiyle hahahoho yaptılar ama bu da oyunun bir parçasıydı ki
o zaman bundan emin olamasam da -sonuçta daha yeni başlamıştı- bir
üstkurmacanın varlığından şüphelenmiştim. oyun ilerledikçe zaman zaman kızların
"düzgün oyna be" diye adamlara ayar verişi, önce geleneksek kavuklu
ve pişekar rolünde çıkan iki oyuncunun "biz bunu beceremeyiz" deyip
cübbeleri çıkarması,kız kılığındaki gencin yere düşüp balon göğüslerinden
birinin yarıya inmesi ve sonra "fazla memesi olan var mı?" diye
sorması, seyircilerin arasına girmeleri, orkestrayla sık sık muhatap olmaları,
paşa olan kızın nişanların şıngırtısına kendini kaptırması ve bunun gibi zilyon
tane şey seyirciye tiyatroda olduğunu bir an olsun unutturmuyordu. tamam
abarttım arada kayışlar kopuyordu ama çok geçmeden yeniden dürtülüyorduk.
adında memur
geçmesinden bile içinde politik anlamlar yüklü olduğunu tahmin edilebilir
sanıyorum ama sandığımdan çok daha
fazlaydı. o eski memur ve işçi hikayesinin yanı sıra güncel olaylara da
göndermeler vardı ama o konuyu burada deşmeyeceğim. hani hiç sanmıyorum ama
benim "fazla" yorumlarım yüzünden kimse zan altında kalsın istemem. hislerime göre ırmak'ın bu tiyatroyu yazarken kafasında bu
yoktu sanki, yani tabi ki orijinal metni görmedim ve adamı da tanımıyorum ama
oyuncular ne kadar iyi olursa olsun -ki kızlar pek iyi değillerdi, bunu
itiraf etmem gerek- bazı tiratların havada kaldığını hissettim. öyle düşünmemin
sebebi de tam olarak budur.
ortalama bir oyundan çok fazla
şarkı türkü faslı vardı ve sonuçta sesleri fena olmasa da işleri şarkı söylemek
olmadığı için bir süre sonra sesleri dayanılmaz oldu. (hani sesin kötüyse kısık
söyle bari, arkadaşlarının arasında kayna, ne diye bağırıyorsun?) bir süre
sonra artık sessizlik arzulamaya başladım. yine de asıl canımı sıkan bu değildi,
elbette ben de çok defa güldüm ama salondakilere kıyasla yarı yarıya bile
değil. neden? çünkü hep kaba komedi, oyuncuların görünüşleriyle konuşma
şekilleriyle oynayarak kurulmuş bir komedi vardı. ve ben de nasıl bkm'yi güldür güldür ya da kural-cemcir ikilisinin işlerindeki bu fiziksel
komediye saydırmışsam burada da sessiz kalmadım. (içimden tabi) bana göre bir
kolay yoldan yapılan ucuz komedi ve gülmüyorum. doğaçlama gelişen fazla meme
olayına bayağı güldüm ama, o da doğaçlama olduğu için ve aslında yine bedensel içeriği olsa da kafa işiydi.
sonuç olarak gittiğim
için pişman mıyım? hayır. ama daha iyisi olabilir miydi? çok daha iyisi olurdu.
Ne yalan söyleyeyim, çok merak ettim ben oyunu :)
YanıtlaSilO kadar merak etmene değmez bence yaa :)
Sil