tabi ki söyleyeceklerim modern çağın pisliklerini
içerecektir. (modern çağ, günümüz toplumu... hım peki.) geçmişten gelen adam
yazmıyor bu blogu, ben yazıyorum; oturduğum yerden boncuk boncuk , nefes bile
almakta zorlandığım bu sıcakta, evimde, yatağımda oturmuş olan ben. yani öyle
gizemli, mistik bir durum yok. bunu söylememin nedeni şu, bazen okurlar
bloggerları ya da işte takip ettikleri neyse, kendi kafalarında bir karakter
haline getiriyorlar ve olduklarından daha önemliymiş gibi. halbuki hepsi
pijamayla yazıyor. bunu kimseyi küçümsemek için söylemiyorum elbet, niye
söyleyeyim, ben de işte bana üç beden büyük erkek tişörtüyle yazıyorum, yalnızca sosyal medyada ya da internette ne görürseniz görün unutmayın, sadece
insanlar. artistlik yapıyorlarsa da kes
lan traşı deyin yani acımayın. yalnız konuyu niye buraya getirdim şuan, beynim eridi herhalde.
ama yatakta yazmak güzel, william faulkner ve michael
morpurgo da yataklarında yazarlarmış. bir de sandalye sırtımı ağrıtıyor.
esas
konuya dönecek olursak... neredeyse herkesin kendine dair farklı tanımları
vardır. kimisi cinsiyet, kimisi ırk, kimisi din, ideoloji ya da yaşam tarzı
olarak bir şeylere ait olduğunu düşünür ve kendini kadın, jamaikalı, şintoist, obskürist ya da hippi olarak
tanımlayabilir. ama tabi ki tek bir şekilde tanımlamak zorunda değilizdir, hem fenerbahçeli
hem vegan olup hem de agnostik olabiliriz. hatta komünist bir müslüman olmak
dahi mümkündür. (bkz.semir arslanyürek) hatta ırkçı komünist müslüman olmak
bile. (bkz.ismet özel) her şeyden öte zaten insanın fıtratında vardır
bir şeylere ait olmak isteği, olamadığında bazen kimlik, genelde aidiyet
problemi yaşar, oradan oraya savrulur, herkese "hayır bi'kerem" der.
kendi ne olduğunu bilmediğinden başkalarının bilmesine de tuhafına gider, nasıl
falancısın sen der, kızar, küser ve köşesine çekilip kendisinin neci olduğunu
ne olduğunu bulmaya çalışır.
aidiyet problemi akıl baliğ olduğunda ortaya çıkabileceği
gibi ömrün sonuna doğru da çıkabilir. (tdk aidiyet için ilişkinlik, ilgi demiş, peki.) ikincisi düşük ihtimaldir çünkü
hayatlarının sonuna gelmiş insanlar neye ait olduğunu değil neye ait olacağını
düşünmekle meşguldür. genellikle ergenlik ve sonrasında "ne oluyor
yaaa" sorularının başgösterdiği dönemde arayışa girilir, önce bir kimlik
edinilir, ardından bir şeye ait hissedebilirse onda hayli inat edilecektir.
yine de yaşlı bir insanın inatçılığı kadar değil. ancak nereye gitse "yok
bana göre değil," diyen gençler, öyle demese bile kendini kimseciklerden
sayamayan gençler önce sıkıntılı bir kimlik problemi süreci, hadi bunu çözdüler
diyelim çünkü bu aidiyetten daha kolay çözülebilen bir sorundur, sonra da
haliyle aidiyet problemi yaşarlar. birilerinin onları "sen bunlardansın,
bucusun" gözüyle bakmasına ayar olurlar çünkü değillerdir işte, dileyelim
ki katil olmasınlar.
evet, anlaşıldığı üzere ben de "kendini hiçbir şeye
ait hissedemeyenler"e aidim. (evet kadınlar kısmına da. ve çocuklar. ve gençler. ve yetişkinler.) tabi ki burada şu soru gelecek, demek ki bir
yere aidim, öyleyse hiçbir şeye ait değil değilim. bir şeye ait olduğuma göre
de hiçbir şeye ait olmayanlara ait olamam. nur topu gibi bir paradoksunuz daha
oldu. epimenides, zenon, fermi, ateşten set, çay yaprağı, thesus'ın gemisi,
shrödinger'in kedisi derken artık listeye bu da eklensin. yok yok. şaka
yapıyorum tabi. bu yalnızca sokrates'in "tek bildiğim hiçbir şey
bilmediğimdir" başlığı altında incelenecek. (şimdi tekrar düşündüm de
kedimin adını iyi ki erwin rudolf josef alexander schrödinger koymamışım.
elbette. ona yalnızca şişi diyecektim.) bu paradoksumuzu şimdilik bir kenara
koyacağım çünkü zaten eriyen beynimin burnumdan akmasını istemiyorum. bana daha
lazım. ayrıca bu söylediğim şüphelerim gerçekliğinden de şüpheye düşürecektir
sizi çünkü yalın gerçekler yalnızca gerçektir. (gerçek. evet, tabi. öyle bir
şey varsa.)
bir de bir şeye ait görünmekten çekinenlerimiz var.
bunların nedenleri çeşit çeşit olup durumları ekseriyetle aynı ya da benzerdir.
bir şeye aitlerse de "yoo değilim," derler. kimi zaman bu ortamın
getirdiği bir çekingenlikle söylenir kimi zaman farkındasızlıktan. (farkında
olmamaktan daha güzel.) bu arkadaşların acilen ait oldukları şeyi sorgulamaları
gerekmektedir, eğer soruşturma olumlu geçerse aidiyetlerinin arkalarında
durmalı, olumsuz geçerse yeni bir arayışa girmelidirler. ya da hiçbir şeye ait
olmadan da mutlu mesut yaşayabilirler. ama normal bir insan psikolojisi
bağlanmak, ait olmak ister. kriz anında baston olarak kullanıp köprüyü
geçebileceği bir şey. yoksa kriz anları uzar da uzar ve sonucunun ne olacağı
bilinmez. (köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek doğru değildir, dayı olan ayı
bir daha ayı olmak istemez ve elinizde dayı olmuş bir ayıyla yapabilecekleriniz
sınırlıdır.)
hiçbir zaman düşüncelerimi ifade etmekte çok da iyi
olmadım. yanlış yerlere gidebileceğini düşününce canım sıkıldı, yarım da kaldı. o yüzden bu yazıyı okuduysanız tenk yü so maç, anladıysanız oskar goz
tu yu. ama yani öyle işte. acayip rüzgar esti bugün, uçuyorduk. (evet yazıya başladığım gün bugün değil.) neyse ben gideyim şimdi, evet unutun bunu iyisi.
konuyla ilgili daha oturaklı, açıklayıcı ve hepimiz kardeşiz temalı bir yazı için tık.
morpurgo'nun yatağı (cr:sabitfikir) |
Bir de bir şeye ait doğanlar var. Küçüklüğünden itibaren dayatılan inançları saf bir imanla kabul edenler. İmanlarını sorgulamaktan kaçıp dururlar, yamalanmaktan halleri kalmamıştır kendilerinin de imanlarının da ama o iman sorgulanmaz yine de...
YanıtlaSilAcaba paradoksların çòzüldüğü bir evren var mı? Sonuçta paradoksları okuyunca dumura uğrayan bizim insan beyinlerimiz :D
Oskar'ım nerde? :D
kimse bir şeye ait doğmaz bence. çevremiz bizi iteliyor ama bir bebeği arabanın içine koyarsan otoyola dağ evine koyarsan dağa ait olur. gibi geliyor bana.
Silbelki her şeyin bir paradoks olduğu bir evren vardır.
burada, veriyorum hemen :D
Demek istediğim de o aslında. O kadar çok itilmişler ki o şeye, sorgulamaları da o kadar çok engellenmiş ki..
SilHayali bile beynimi yordu, ben almayayım canım o evrenden :D
Tişikkirlir, tişikkirlir. Beni bu oskar'a layık yapan sevgili ttnet ve lenovo'ya sevgiler, kokulu öpücükler :D
:) Güzel yazı.
YanıtlaSilteşekkür ederim efenim
SilHem güzel bir yazı hem de çok güldürdü. İsmet Özel hala hayatta mı acaba? Aklıma queer teorisi geldi yazıyı okuyunca. Gerçi zaten aklımdayken okumuş da olabilirim yazını. Yine de ellerine sağlık.
YanıtlaSilmişın akomplişd o zaman veee hayatta. cinsel yönelim olarak değil ama neye ait olduğunu değil neye karşı olduğunu ortaya koymasıyla evet aslında, hayli benziyor. senin de eline sağlık
Sil