Şubatta okuduğum 14 kitabı da yazdım. Ama bu sefer daha da kısa tutmaya çalıştım. Mart ayında da bu sayıdan düşmezsem güzel olur ama sınavlarım var, bilemiyorum o yüzden.
Hipnozcu
Martı’yla bütün dünyaya adını duyuran Richard Bach’ın
Martı kadar olmasa da ünlü kitaplarından biri Hipnozcu. Keşke bu kelimenin
telaffuzu daha hoş bir karşılığı olsaymış diye düşündüm. Ya da ne bileyim hypnotist kelimesi de
dilimize hipnotist diye geçseymiş. Her neyse…
Richard Bach’ın eserlerinde göze çarpan şey uçmak
konusudur ki bir pilot olan Bach’ın eserlerinde kendinden izler görmemek
imkansızdır. Hipnozcu da yine bir pilot olan ama uçuş eğitmenliği yapan James
Foster’ın hikayesini anlatmakta.
“İnsanlık tarihinin
en çok okunan kitaplarından 'MARTI'nın yazarı RICHARD BACH'tan kışkırtıcı
sorularla örülü, sarsıcı bir roman. Neden buradayız ve nereye gidiyoruz?
İnsanlığın gerçek doğası uzay ve zamanla mı çevrili?
Yoksa yanılsamalarla dolu bir dünyada mı yaşıyoruz?
Peki, bir gün bu yanılsamaları gerçeklik olarak kabul etmekten vazgeçersek ne olur?
Sınırlarınızı zorlayacak kadar cesur musunuz?
En karmaşık konuları bile kristal berraklığına taşıyan Richard Bach, Martı'dan yıllar sonra Hipnozcu'yla dehasını bir kez daha gösteriyor. Bilince, farkındalığa ve kendini tanımaya dair bu etkileyici romanda, kendi iç yolculuğunuza çıkacak ve serüvenin sonunda her düşüncenizin ve sözünüzün çok daha derin anlamı ve önemi olduğunu fark edeceksiniz.”
İnsanlığın gerçek doğası uzay ve zamanla mı çevrili?
Yoksa yanılsamalarla dolu bir dünyada mı yaşıyoruz?
Peki, bir gün bu yanılsamaları gerçeklik olarak kabul etmekten vazgeçersek ne olur?
Sınırlarınızı zorlayacak kadar cesur musunuz?
En karmaşık konuları bile kristal berraklığına taşıyan Richard Bach, Martı'dan yıllar sonra Hipnozcu'yla dehasını bir kez daha gösteriyor. Bilince, farkındalığa ve kendini tanımaya dair bu etkileyici romanda, kendi iç yolculuğunuza çıkacak ve serüvenin sonunda her düşüncenizin ve sözünüzün çok daha derin anlamı ve önemi olduğunu fark edeceksiniz.”
Kitabı bir günde bitirdim ama zaten ince bir şeydi.
Okurken varlık ve gerçeklik konusunda şüpheye düşen insanların kesinlikle
okumaması gereken bir kitap olduğunu düşünüyordum. KAÇIN BU KİTAPTAN!!! Ama
bitirdikten sonra okuyucu James Foster’ın vardığı sonuca inanırsa sorun
olmayacaktır. Benim yapacağım türden bir finaldi ve iyiydi. Kitabı kesinlikle
yarım bırakmayın ve gerçeklikle ilgili ciddi sıkıntılarınız varsa siz yine de
okumayın. :D
Mihmandar
“Bir İskender Pala romanı”
Genelde filmlerde bunu yaparlar ya “bir blah blah filmi”
bence bunu kitaplarda yapmak daha uygun. Öncelikle kitabın kapağından gireyim
mi? Benim pek hoşuma gitti. Niyeyse böyle şeyleri seviyorum.
Kitaba gelince… Eyyub El Ensari’yi anlatmakta olan bir
kitap, adı üstünden “Mihmandar” ama dahası var. Sık sık anlatıcı değişiyor,
karakterden karaktere gidiyorsunuz. Altın Çekirge Hamit, ölümcül bir casus
olarak yetiştirilmiş Genna, “Rum Ateşi”nin mucidi bilim adamı Kallinikos,
manastıra kapatılan eşi Genna ve diğer kahramanlarıyla genişletilmiş, tek bir
olayda, karakterde sınırlı kalmamış roman.
Cimri
Komik olacak biraz ama Moliere’den bahsediyoruz zaten,
olsun bırakın da. Bu kitabı okuduğum diğer kitaptan sıkıldığım için araya
sıkıştırıp okudum. Daha önce radyoda dinlemiştim çünkü o yüzden ikinci kez
okumuş gibi hissettirdi, yine de Moliere’i seviyorum –ne de olsa benden sadece
iki gün önce doğmuş- ve gülüyorum da. Hele finaldeki o imkânsız ötesi
tesadüflere kahkahalarla… Yeşilçam yanında halt yemiş. Neyse, okumadığınızda
bir şey kaybedeceğiniz bir kitap olmasa da tiyatro, komedi sevenler için ideal
bir kitap.
Dönüşüm
Kafka’nın belki de en ünlü kitabı. Arkadaşıma okuması
için tavsiye ederken elime aldım, oldukça ince de bir kitap olduğu için ikinci
kez okuyuverdim. Ey gidi Gregor Samsa… diye düşündüm. İlk okuduğum zamanlar
geldi. Hatta daha da önce Gregor Samsa adını ilk duyuşum, o zaman çok küçüktüm
bir böceğe dönüşmek benim için bir şey ifade etmiyordu.
Her neyse, kitaptaki dönüşüm ve olaylar öylesine yorum
açık ki kişiden kişiye değil, kişinin kendi içinde bile değişkenlik gösteriyor.
Benim en sevdiğim yorumlardan biri “toplumun farklı olana yaptığı muamele”yi
anlattığı düşüncesidir.
Kafka bastır bastıra demiş ki kapakta “böcek” olmasın, ki
kitapta da direk olarak “insect” kelimesini kullanmamış. Yani Samsa bir böceğe
dönüşüyor evet ama Kafka bunun somutlaştırılmasını istememiş. Anlaşılması gereken
sadece dönüşümün getirdiği iğrenme duygusu. Yine de pek çok basımının üstünde
bir adet böcek resmi bulunmakta. Antik Batı Klasikleri ya da Can yayınları
dışında tabi…
Tarihi Değiştiren Kadınlar
Uzun zaman önce okuduklarımı ikinci kez okumaya son
vermiştim ama bu ay biraz istisna oldu. Unutuyorum lanet olmasın unutuyorum!
Ayrıca yine geçen ay yazarı Ali Çimen’le de tanıştım ama
elimde olan dört kitabı da evdeydi, imzalatmak için 5. Gerekti. :D Açıkçası
kendisinden pek hoşlaşmadım, arkasından pek bir dalgasını geçtim falan ama
okumaya devam edecek gibi görünüyorum.
Kitapta her şey güzel hoştu da iki kişinin sadece yer
almasını doğru bulmadım. Biri Kanlı Kontes adıyla bilinen Elizabeth Bathory,
diğeri de Ilse Koch. Bu iki kadının tarihi değiştirdiğini düşünmüyorum, çok
fazla insanın kanına girdiklerini düşünürsek bunlar sadece dünya tarihinde bir
lekedir. Onun dışında güzel bir kitaptı, bilgi edinmek için ideal...
Saklı Kitap
Kitap 28 Şubat sürecinde savrulan bir genç kızı anlatıyor.
Türk yazarlar konusunda biraz tutucuyum, edebi yazmaya çalışırken kasıyorlar
gibi hissediyorum ve bu beni inanılmaz rahatsız ediyor. Bu kitapta da rahatsız
olduğum şey buydu. Onun dışında kitapta belli bir zaman yok, geçmiş ve gelecek
karışmış, bu ise beğendiğim özelliğiydi. Sondaki mektup da iyiydi. Yine de
genel olarak kitap beklentimin altında kaldı. “Açılın ben yazacağım!” diye
coştum, duygularım taştı. :D
Böyle Bir Sevmek
Günümüzde en ünlü şairlerden biri olan Atilla İlhan’ın bu
kitabını arkadaşım hediye etti. Sevdiğim şiirlerini zaten defterime yazmıştım
ama yine de bende bir kitabı olması iyi oldu. Üstelik son bölümde de 5-6 tane
de Politika’da yazdığı yazılardan vardı, pek sevindim onları görünce. En
sevdiğim şiirlerinden biri olan “İhtiyarlar Balladı” ile bitireyim.
“onlara ün mü gelir
bazı bir ses mi duyarlar
yumuşak bir kedere ufalır bakışları
idam mahkûmlarıdır aslında ihtiyarlar
ölüme koşullanmış bütün davranışları
yorgun öksürükleri oturup kalkışları
yaşayıp durmaktan gizlice utanırlar
her gece artık gitmek vaktidir sanırlar
geçmiş günlerinden bir destek aranırlar
uysal bir gülümseme tek sızlanışları
idam mahkûmlarıdır aslında ihtiyarlar
ölüme koşullanmış bütün davranışları”
yumuşak bir kedere ufalır bakışları
idam mahkûmlarıdır aslında ihtiyarlar
ölüme koşullanmış bütün davranışları
yorgun öksürükleri oturup kalkışları
yaşayıp durmaktan gizlice utanırlar
her gece artık gitmek vaktidir sanırlar
geçmiş günlerinden bir destek aranırlar
uysal bir gülümseme tek sızlanışları
idam mahkûmlarıdır aslında ihtiyarlar
ölüme koşullanmış bütün davranışları”
Veronika Ölmek İstiyor
Bu kısımda da “bir Paulo Coelho romanı” diyorum. Simyacı’yla
popüler olsa da en sevdiğim kitabının o olduğunu söyleyemem. Bir de sanırım
Güney Amerika’lı yazarlar hep bana çalışıyorlar. :D
Veronika genç, güzel ve akıllı bir kızdır ama hayatından
memnun değildir. Bir gün intihar etmeye kalkışır, başarılı olamaz ve gözlerini
bir akıl hastanesinde açar. Ancak günleri sayılıdır. Kitap bundan sonrasında
hastanedekilerin düşüncelerini anlatır ve toplumsal yargılara değinir.
Finali tam da tahmin ettiğim gibi olmasına karşın harika
bir eserdi. Ama her zaman dediğim gibi “finalin nasıl olacağını bilmenin bir
önemi yoktur, önemli olan finale kadar giden yolun nasıl işlendiğidir.”
Kesinlikle harika işlenmişti. Ah Coelho, neden bu kadar harika yazıp, beni
depresyona sokuyorsun ki?
Karınca Huzura Varınca
Dursun Gülek’in Kültür Sohbetleri serisinden bir kitap. Bunu arkadaşımdan aldım, elinde görünce ilgimi çekmişti. Bir türlü bitirmediği için de başının etini yiyip durdum ama okuyunca anladım ki “hıı bitmiyormuş” dedim. Beş gün elimde süründü kitap, isyan ettim. Normalde hedefim aylık 8-10 kitap ve bunun için de bir kitabı en fazla 3 günde bitirmem gerek.
Kitabın o kadar sürünmesinin nedeni aslında bir bütünlüğe
sahip olmayışı idi. Konudan konuya atlıyordu. Misalden mesele geçiyordu. Zihni
dağınıklar için güzel aslında ama dağınık zihnini toparlamaya çalışanlar için
biraz sinir bozucu. Yine de güzeldi, ediplerden, padişahlardan söz açtı.
Karaların ve denizlerin hakimi Kanuni Sultan Süleyman
aynı zamanda "Muhibbi" mahlasını kullanan büyük bir şairdi. Önemsediği,
fakat karıncaların bürüdüğü bir ağacı kesmek için Şeyhülislam Ebussuud
Efendi'ye bir tezkire yazar ve konuyu sorar:
“Ağacımı bürüyüptür karınca
Günahı var mıdır anı kesince”
Şeyhülislam aynı yolda cevap verir:
“Yarın Mahşer yerine (kim) varınca
Hakkını alır Süleyman'dan karınca “
Dursun Gürlek hazine dairelerine giriyor, saray bahçelerinden güller deriyor, geçmiş zaman güzelliklerini yansıtan bu tablolardan isteyen herkese veriyor. Ayrıca yorgunları ve dargınları Osmanlı çınarının altında dinlemeye çağırıyor.
“Ağacımı bürüyüptür karınca
Günahı var mıdır anı kesince”
Şeyhülislam aynı yolda cevap verir:
“Yarın Mahşer yerine (kim) varınca
Hakkını alır Süleyman'dan karınca “
Dursun Gürlek hazine dairelerine giriyor, saray bahçelerinden güller deriyor, geçmiş zaman güzelliklerini yansıtan bu tablolardan isteyen herkese veriyor. Ayrıca yorgunları ve dargınları Osmanlı çınarının altında dinlemeye çağırıyor.
Söz konusu kitap Çınaraltı Sohbetleri’ni de kütüphanede
bulduk. Bir ara elden geçireceğiz artık.
Korku
Benim canımcığım Stefan’cığım, Zweig’cığım’ın kitabı olur
kendisi. Diğerleri gibi uzun bir öykü aslında bu da. Eh çeviri de Behçet
Necatigil’e ait olunca daha bir ilginç hale geliyor. Kapağı dokuluydu, o yüzden
eline alan bırakmak istemedi. Zweig’ın her bir şeysini seviyorum, bu da yine
çok iyiydi. Kahramanımız olan Irene’yle birlikte korku sizi de sarıyor. Finalde
cidden şaşırttı beni, kendime gelemedim.
Korku, ünlü İtalyan yönetmen Rossellini'ye de
esin kaynağı olmuş, Ingrid Bergman'ın başrolünde oynadığı aynı adlı filmle
beyazperdeye uyarlanan küçük bir başyapıt. Behçet Necatigil'in kusursuz
Türkçesi ile, Stefan Zweig'ın kaleminden bir solukta okuyacaksınız. Daha ilk
sayfada doruğa çıkan gerilim, sürpriz finale dek irtifa kaybetmeksizin sürüyor.”
Çanlar Kimin İçin Çalıyor
Pek çokları gibi benim de hayatıma “Yaşlı Adam ve Deniz”
ile giren Ernest Hemingway’in hacimli bir eseri. Kitap İspanyol iç savaşını
anlatıyor. Faşistlere karşı savaşan, aslında bir prof olan Robert Jordan
patlayıcılar konusundaki bilgisi yüzünden bir köprüyü patlatmakla
görevlendirilir. Kitap bu süre içindeki birkaç günü anlatıyor. 400 sayfadan
fazla bekledim köprünün patlatılmasını da neyse. Dahası Robert Jordan burada
bir kıza aşık olur.
Le Monde’un 100 yılın 100 kitabı listesinden bir kitap. (Ayrıca
bu listedeki sadece 8 kitabı okumuş olmanın ezikliğini yaşıyorum gençler.) 1943
yapımı bir filmi de onu da izleyeceğim müsait bir zamanımda. Bunun dışında iki
sene kadar önce Metallica dinlerken –o zaman daha çok dinlerdim- bu ismi
duymuştum, For Whom The Bell Tolls kitabın bir bölümü üzerine yazılmış bir
şarkıymış. Vay vay vay… Dahası kitabın adı da bir vaazdan alıntıymış.
"Ada değildir insan,
bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır
okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten
bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan
eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma
çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor." -John Donne
Bağımlılık: Sanal veya Gerçek
Üç bölümden oluşan, bilim ışığında hazırlanmış bir kitap.
İlk iki bölümü Prof.Dr.Nevzat Tarhan, üçüncü bölümü ise Uz.Dr.Serdar Nurmedov
hazırlamış. Her türlü bağımlılık hakkında uzun uzun bilgi vermişler. Ben en çok
ilk bölümü sevdim, iki ve üç çok da ilgimi çekmedi ne yazık ki. Halbuki ben
kendimi uzun zaman önce bilgisayar bağımlısı ilan etmiştim ve böylece okumak
çekici görünmüştü. Ama çok da etkilendiğimi söyleyemem. Yalnız internet değil
bilgisayar bağımlısıyım ben. Bu ayrıntıya dikkat edelim lütfen. :D
Uzun zamandır Nevzat Tarhan Kitaplığı dizisine el atmayı
düşünüyordum ve açılışı böyle yapmış oldum. Ama sanırım kendim almaktansa
ablamınkileri yürüteceğim hehe. :D Bunu da zaten Çanlar Kimin İçin Çalıyor’la
birlikte kütüphaneden aldım.
Yazar Olmak İstiyorum
ilk gördüğümde böyleydi... |
“Ömer Sevinçgül geliyor” düşüncesiyle yıllar sonra ikinci kez okunmuş bir kitap. Okuduklarımı unuttuğum için yenilerini okuyamıyorum Allah’ım ya… Neyse, bu kitabın yazılma hikayesini anlatmıştım, yine anlatayım. Sevinçgül yazar olmaya karar verdiği sıralarda kendine rehber olacak bir kitap aramış taramış bulamamış. Çok sinirlenmiş ve söz vermiş yazar olursa böyle bir kitap yazacağına. Böylece bu kitap ortaya çıkmış. İki alıntımla bitirmek istiyorum, bunlar dikkate almam gerektiğini düşündüğüm iki şey:
“İlkin muhatap
sorunu çıkar karşına. Bir tercih yapmak zorundasındır. Yukarı doğru çıktıkça
azalan bir okur piramidi vardır önünde, sen hangi katmanı seçeceksin?”
“Usta yazar
okuyucuyu bir fikir bombardımanıyla sersemletmez. Bilir ki böyle bir yazı
kurudur, muhatabı sıkar. Bu yüzden duygulara yer verir. Kalbin en ince
tellerine dokunmakta maharet sahibidir.”
Sana Yeni Bir Dünya Gerek
Yine bir Ömer Sevinçgül kitabı. Aynı Seni Seven Biri Var,
Seni Sana Bırakmazdım gibi bir kız ve bir erkek kahramanımızın maillerinden
oluşuyor kitap. “Kahraman” diyorum, bu kitapta onu belirtmiş Sevinçgül. Erkek
olan şikayet ediyor “Bazıları beni bu kitabın yazarı sanıyor halbuki ikimiz de
onun kahramanlarıyız. Benim kendi duygularım, düşüncelerim olamaz mı?” diye.
Bol bol “Ölüm” hakkında konuştukları bir kitap olmuş. Bir
de bir yerde 5-6 tane kitap adı verdi, not almıştım ama kaybettim. Aklımda
sadece bir tanesi kaldı, Miguel de Unamuno’nun Yaman Adam’ı…
Her neyse sevgili gençler, bu yazıdan bu kadar.
Görüşmek üzere...
Her neyse sevgili gençler, bu yazıdan bu kadar.
Görüşmek üzere...
Yaklaşık iki güne bir kitap...iyiymiş:)
YanıtlaSilYaz gelsin de alacağım bunun intikamını:P
Moliere...Favorim:)
Şu Dönüşüm kitabını da bir ben okumadım herhalde :) O da yaza;)
Şu 100 Yılın 100 şeysini de merak ettim şimdi ona bakmaya gidiyorum ve benim kaçını okuduğumu yazacağım tabi ki eziklik neymiş gör diye:)
Bingo: 0
Son iki aydır her şeyi bir kenara itip kendimi kitaplara verdim, baktım liste pek uzun ve gelecekte okumak için fazla zamanım olmayacak, okuyabildiğim kadar okuyorum.
SilO listeden okumaya karar verirsen Gülün Adı'nı veya Cesur Yeni Dünya'yı ilk sıralara koy, geri kalan 92 hakkında bir fikrim yok ama. :D Bir de Nobel Ödüllülere sardım ama o listeden kaç okuduğumu hiç sorma bence çünkü yüz küsur eserden ben sadece 3 tane okumuşum. Yine süperim de neyse geçiyorum bu rezilliklerimi. :D
Ve yarınki sınavın için iyi şanslar!!! İstediğin yeri kazanırsın inşallah, olmazsa da hayırlısı buymuş de, üzülmemeye bak^^
Kitaplar güzel gibi Korku yu merak ettim . gelelim sebebi ziyaretime .. mimledim mimledim :D benden önce mimleyen var mı bilmiyorum ama olsun ben de mimledim :)) kolay gelsin :)
YanıtlaSilStefan Zweig favorilerimdendir^^
SilAhaha teşekkür ederiiiim, yok yok merak etme^^ Yalnız bir sorum olacak, iki tane mim yazmışsın ya, hangisini yapmam gerekiyor? Evet, biraz cahilim ama mazur gör^^ :D
söylemeyi unuttum ikisinide yapmanı istesem :D olur mu ki? :))
SilTabi ki^^ En kısa zamanda yapacağım. :D
Silselamlar:)
YanıtlaSilVeronica Ölmek İstiyor bende çok merak uyandırdı:) alacağım ve beğenirsem bana çok güzel bişey katmış olacaksın:) teşekkürler şimdiden!
Çok iyi bir seçim! Coelho'nun en iyi kitaplarından biri bence. Ve herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm kitaplardan biri. Ne demek, ben teşekkür ederim :'')
Sil