by linda aquaro |
daha fazla yazmak istiyorum. her gün değil belki evet, bunun mümkün olmadığını kabul edelim ama en azından her hafta yazmak istiyorum. bunu düzenli hale getirmek için kendime baskı mı kurmalıyım acaba?
bugünlerde kafamda neler var diye şöyle bir evirip çeviriyorum. tabi ki tabi ki dersler ve hangi sınavdan ne kadar alırsam a düşürebileceğim. bunlara ve ders çalışmam gerektiğimi düşünmeye ayırdığım zamanı çalışmaya ayırabilsem her şey güzel olurdu.
spotify'ı fazlasıyla aktif kullandığımı fark ettim. ama insanın kendisine listeler yapması çok tatlı oluyor, bunlara isim vermek (genelde okuduğum kitapların ismini veriyorum.) yeri gelmişken profilimi buraya bırakayım, yeni şeyler keşfetmek isteyenler varsa çok tatlı olur hem de ben de kim ne dinliyor görmeyi ve böylece yeni şarkıları dinlemeyi çok seviyorum. https://open.spotify.com/user/yagmurdurgun
aldığım iki dersten birini pek sevmiyorum çünkü konular tanzimat, abdulhamit, ittihat terakki ve bunların hepsi ingilizce, yani comittee of union and progress, yani duyunu umumiye değil public debt administration :/ o da istanbul erkek lisesinin binasındaymış o zaman. diğerini çok seviyorum çünkü konular cumhuriyet sonrası türiye siyaseti, her ne kadar o da ingilizce olsa ve chp değil republican peoples party desek de. ilkinden başarılı olmayı beceremiyorum çünkü sevmiyorum işte, ikincisi ise güzel gidiyor. şimdiye kadarki bütün üniversite hayatımın özetidir ve bence başarının sırrı harbiden de sevmekten geçmektedir. pazartesi bu iki dersten finalim olacak, perşembe eve döneceğim.
artık deli gibi kitap okumak istiyorum. okulum ekim'de açılacak, şimdiden bile yapabilirim okuma listemi. keşke okuduğum her şeyi burada yazabilsem, geçen seferki beş haftalık programımda on iki kitap okudum ama hiçbirinden bahsetmemiş bile olabilirim (bir yazıya başlamışım ama öyle kalmış) ve bu çok üzücü. pek fazla film izlemediğim için zaten onlardan bahsetmemem anormal değil. bir de sinema öğrencisi olacağım (utan, utan, utanmayan insan olur mu lan?!) umuyorum ki bu sefer listeyi de yorumlarımı da yazabilirim.
uzun zaman önce bir adsız'cığım zaaf ve takıntılara dair bir yazı okumak istemişti, aaa neden olmasın demiş ve bir kaç şey yazmıştım. şimdi öncelikle insan olmanın başlıca getirilerinden biri saçma olmaktır. hemfikirsek evet, artık okuyabilirsiniz.
takıntı bir: soğuk sade soda, çay, soğuk çay, fazla şekerli olmayan bir şeyler içmek. örneği şuan bu satırları yazarken diğer yandan maden suyu içmekteyim. en büyük dezavantajı sürekli çişinizin gelmesi. (çayı da azıcık soğusa bile içemiyorum, çok sıcak olması lazım.)
takıntı iki: ortamdaki en sessiz, içine kapanık insanla uğraşmak, onunla konuşup durmak, habire soru sormak, başının etini yemek. (bkz. üniversitedeki en iyi arkadaşım olan mümtaz'la nasıl tanıştık?)
takıntı üç: yemek açısından olanları söyleyeyim. makarnayı sadece haşlayarak yerim ve mayonez-ketçaptan hiç hoşlanmam. et zaten yemiyorum. baklava vb. tatlıları sevmiyorum. hazır süt midemi bulandırıyor. meyveleri kabuklarıyla yerim. pulbiber, karabiber canlarımdır.
takıntı dört: yeni yeni ortaya çıkan bir şey, evdeysem ve işim yoksa kek yapmak.
takıntı beş: yemek yerken bir şey okumak ya da dinlemek ya da izlemek.
zaaf bir: güzel ses. iki cinsiyet için de şöyle pes seslere zaafım var. ya da şöyle pürüzlü sesler ama reggae şarkıcısı tadında.
zaaf iki: espri yeteneği. sanırım bu zaafım bir sürü gevşek(sansürlenmiş versiyon) arkadaşım olmasına sebebiyet veriyor.
zaaf üç: kaliteli edebiyat. iyi kitap. iyi kitapçılar. daha önce de dediğim gibi bir anda yazarlara şairlere ilan-ı aşk edebilirim. ay sen ne tatlısın agucuk bugucuk diyebilirim.
zaaf dört: türkçe sövememek. o anda aklıma küfür gelmiyor. fuck off elimde olan tek şey.
zaaf beş: kediler. normalde sert, soğuk bir insan izlenimi veriyormuşum. ama beni kedilerle gören birisi içimdekini anlar. insanlıktan çıkıyorum. korkunç sesler çıkarıyorum, asla kullanmayacağım kelimeleri (bkz. aşkım, bebişim, annesinin gülü) kullanabiliyorum. özellikle kucakta uyuyan kedi. her yerimi çizik içinde bıraksa ve türlü türlü yaramazlıklar yapsa da şöyle gelip kucağımda uyuduğu anda puf, bütün öfke gidiyor.
zaaf altı: ağzına geleni söyleyenler ve hiçbir şey söylemeyenler.
aklıma walt whitman'ın şiir kitabı leaves of grass geliyor bu şarkıyla.
(song of myself, part 16)
i am of old and young, of the foolish as much as the wise,
regardless of others, ever regardful of others,
maternal as well as paternal, a child as well as a man,
stuff'd with the stuff that is coarse and stuff'd with the stuff that is fine,
one of the nation of many nations, the smallest the same and the largest the same
...
a learner with the simplest, a teacher of the thoughtfullest,
a novice beginning yet experient of myriads of seasons,
of every hue and caste am i, of every rank and religion,
a farmer, mechanic, artist, gentleman, sailor, quaker,
prisoner, fancy-man, rowdy, lawyer, physician, priest.
i resist any thing better than my own diversity,
breathe the air but leave plenty after me,
and am not stuck up, and am in my place.
günler geçti, finaller bitti, ben evime döndüm ve hatta okuma listemi yaptım. (ama hala bisikletçi kumpası'nı bitiremedim) içinde esneklik payı olmakla birlikte şuan masamda dizili duran kitapların listesi şöyle:
albert camus - başkaldıran insan
philippe sollers - venedik karnavalı
william golding - kule
mihail bulgakov - köpek kalbi
per petterson - at çalmaya gidiyoruz
herman hesse - gertrud
james joyce - sanatçının genç bir adam olarak portresi
selim ileri - bir denizin eteklerinde
peyami safa - yalnızız
yorgo seferis - bir şairin günlüğü
goethe - gönül yakınlıkları
hasan ali toptaş - kuşlar yasına gider
muhyiddin şekur - su üstüne yazı yazmak
13 kitap ve benim 35 günüm var. yaz okulu öncesindeki 35 günlük tatilimde 12 kitap okuduğum için mümkün olduğunu düşünmekle birlikte yalnızız'ı okumakla ilgili şüphelerim var (çünkü daha önce okudum ama hatırlamıyorum), yine de klasikleri yeniden okuma kararıma bir yerden başlamalıyım.
bu listeden merak ettiğiniz bir kitap varsa yorumda belirtmeniz yeterli, onu okumayı öne çekip hakkında bir değerlendirme yazısı yazacağım.
Öncelikle bu güzel spotify listeleri için teşekkür ederim. İlk adımımı Korkuyu Beklerken ile yaptım ve şimdilik buna takılı kalmaktan korkuyorum.
YanıtlaSilZaaf 6 favorim oldu. Onun dışında ben de çayı sımsıcak içenlerdenim. Fakat takıntıların genel olarak çok masum. Sen bir de benimkileri bir bilsen...
Yalnızız benim de her elime alırken ürktüğüm bir kitap. Bir kere okumak yetmiyor ama onu ikinci bir kere okuyamam herhalde. Yine de değerlendirmeni merak ediyorum. Diğer merak ettiklerim de şöyle, Başkaldıran İnsan, Bir Şairin Günlüğü, Kuşlar Yasına Gider ve At Çalmaya Gidiyoruz. Su Üstüne Yazı Yazmak'ı okumuştum ama çok hatırlamıyorum doğrusu. Belki bir kez daha elime almalıyım.
Dilerim ben de daha çok kitap okurum ve dilerim okuma listeni başarıyla sonlandırırsın. Şimdilik, iyi tatiller! :)
bir işe yaradılarsa ne güzel ne güzel
Silmuhakkak masum olmayanlar da vardır da şimdi aklıma gelmedi.
peyami safa sevdiğim bir yazar mı? açıkçası buna evet diyemem ama tuhaf bir çekiciliği var anlam veremiyorum. su üstüne'yi ablam bayağı beğendi, kendisi oldukça okuyan biri ama roman nadiren. o yüzden iyice merak ettim. elimdeki biter bitmez yalnızız'a başlayacağım
ikimiz de mutlu olacağımız okumalar yaptığımız bir tatil geçirelim! teşekkürleeerr
Kedi görünce içindeki yeni sevgili yapmış ergen kız açığa çıkan tek kişi olmadığıma gerçekten çok sevindim. Bu rahatsızlığın çözümünü bulmak için Tibet'e gitmeyi düşünüyordum. Literatürümde bulunmayan, biri benden söylememi istese söylemeyi beceremeyeceğim kelimeleri kedime mide bulandırıcı derecede tiz bir sesle yağdırırken yakalayıp utanıyorum kendimden. Bu konuda yalnız olmadığımı bilmek güzel.
YanıtlaSilSen yine de Tibet'e git bize bir çözüm bul getir. Çünkü gerçekten çok korkunç bir hal alabiliyorum. (Kediler de muhtemelen bizim çatlak olduğumuzu düşünüyorlar, insanlar zaten) Acaba bilinçaltımızda ne var?
Sil