korkmayın. öncelikle hiç korkmayın. çince şimdiye kadar gördüğüm en kolay gramere sahip dil olabilir -şuan rusçayla kapışıyor. linguistic ilgimi çektiğinden dil yapılarına, fonetiklerine, dil ailelerine aşinalığım var. (linguistic için dilbilim demişler ama tdk'da dilbilim diye bir madde yok. dil bilim de yok.)
"çince’yi şarkılarda olduğu sürece seviyorum ama konuşma dilinde sevmiyorum. ayrıca 2500 tane harf var, git işine diyesim geliyor. çince öğrenene kadar latin dilleri ana dilim gibi olur." (12.09.2013) evet üç yıl önce bunu demiştim ve sonra kendimi çince öğrenirken buldum. ama olay uzaktan göründüğü gibi değil, bir yanlış anlaşılma var.
çince iki farklı şekilde öğrenilebilir; biri ilk akla gelen orjinal alfabeyle yani kanji'yle birlikte başlayarak öğrenmek diğeri daha yaygın olan şekilde pinyin'le başlayarak öğrenmek. (pinyin: kanji'deki karakterlerin latin alfabesinde ünlülerin üzerinde tonlama işaretleriyle gösterilmesi). bizim okuldaki hocamız pinyin öğretiyordu ama ben elimden geldiği kadar kanji olarak da yazıyordum öğrendiklerimizi. ilk başta hiçbir yere varamayacağımı düşündüm bu şekilde, aklımda hiçbir şey kalmıyor gibi geldi. sonra elim alıştıkça çok da hızlı ve güzel yazar oldum, ne yazdığımı anlamasam bile. aynı birinci sınıftaki bir öğrenci gibi yani.
bir gün xingchi (benim çinli mail arkadaşım) bazı çince karaktler göndermişti, neye yazmış bu diye anlamaya çalışırken karakterleri hatırladım ve aslında 你好吗 (nasılsın?) gibi basit bir şey yazmış olduğunu anladım. o zaman gerçekten bütün o çabalarım boşuna değildi, kafamdan yazmaya çalıştığımda hatırlayamıyordum ama görünce okuyabiliyordum. bunun üzerine yazmaya devam ettim ama yazabilmek için değil, okuyabilmek için.
şimdi benim çince yazmaya ihtiyacım yok, en azından elimle. çinceyi okuyup anlayabilmek, konuşabilmek benim için yeterli. zaten klavye üzerinde yazmak çok kolay ama bunu şimdi açıklamayacağım çünkü durumu karıştırabilir. onun yerine çince'nin nasıl bir dil olduğunu anlatayım.
bir kere tek heceli bir dil olduğu için bizimki gibi ekler habire değişip durmuyor. bildiğimiz üzere türkçe sondan eklemeli bir dil. mesela gitmek fiili üzerinden bir örnek:
ben giderim : wǒ qù
sen gidersin : nǐ qù
o gider : tā qù
ya da bizde tekil şahıs çoğul şahısa geçerken her kelime farklı şekilde değişirken onlar tek bir eki tekili çoğula değiştirmek için kullanıyorlar
ben - biz : wǒ - wǒmen
sen - siz : nǐ - nǐmen
o - onlar : tā - tāmen
ayrıca almancadaki gibi bir die das der artikel mevzusu olmadığı gibi bay ve bayana göre kullanımlar değişmiyor. sonra korecedeki gibi büyüklerinle böyle konuş küçüklerinle şöyle diye de ayrılmıyor. sadece nǐ (sen) yerine nín (siz) demek tabi ki bizim dilimizde de olduğu gibi saygılı konuşma biçimidir ve yabancılarla konuşurken tercih edilir ama gördüğünüz üzere bu zor bir kullanım değil.
bu bağlamda ezberlemeniz gereken tek şey bizim hocanın "im" dediği bana göre artikel gibi olan miktar bildiren kelimelerdir. gel gelelim bunların da sayısı az değil ama genel olarak hepsi için gè kullanmak mümkün. biraz daha özele indiğimizde mesela kitap dergi gibi eşyalar için běn kullanılır, kalıcı bir nüfustan bahsederken kǒu (ör. aile), kalem ya da yemek çubuğu gibi çubukumsu maddelerden bahsederken zhī , vesaire. ki bu da çok mühim bir mesele değil, zaman geçtikte içgüdüsel olarak benimsenecek şeyler. (ilgilenenler için geniş kapsamlı bir liste)
tonlama meselesine gelecek alırsak evet, dört adet tonlamamız var.
mesela ma üzerinden üçünü gösterelim:
马 mǎ : at
妈 mā : anne
骂 mà : lanet
bir de ma'da olmayan bir tonlama var onu shen üzerinden gösterelim:
神 shén : god
ama ek olarak da görev gören karakterler tonlamasız kullanılabilir, mesela
吗 ma : soru eki
şimdi durum karışık gözükebilir, ben bu tonlamaları nasıl ayırt edicem, bütün bu karakterleri nasıl ezberleyeceğim? ama hayır durun bekleyin. iki nedenimiz var, birincisi her karakterin bütün tonlamaları yok veya olsa bile yaygın kullanımda değil. ikincisi bu tonlamaları türkçedeki eş anlamlı kelimeler gibi, cümlenin geneline bakarak yorumlamak mümkün. elbette kolay değil ama mesela 你好吗?Nǐ hǎo ma? Sen iyi misin? (Nasılsın?) denildiğinde kimse buradaki ma'yı tonlaması olsun olmasın farklı bir anlamda almaz. tabi ki daha karmaşık cümlelerde tonlama problem olmaya başlıyor ama yine de çok dert edilecek bir şey değil. buna örnek olarak ben xingchi'yle pinyin'i tonlamasız kullanarak bazı şeyler yazdığımda (önce kelimeler, sonra cümleler) bunları anlamada hiç sorun yaşamadı. elbette onun anadili çince, bu normal. ama o da bana tonsuz yazdığında anlayabildim. yine de dediğim gibi daha uzun ve karmaşık cümlelerde işin rengi biraz daha değişiyor.
çincenin fonetiğiyle devam ediyoruz. telaffuz konusunda zorlanılabilecek bazı noktalar var, şimdi onları göstereceğim. biz alfabeyi "a, be, ce, de, ... ve, ye, ze" şeklinde okuruz. onlarda ise durum "bo, po, mo, fo, de, te, ne, le, ge, ke, he, ji, qi, xi, zhi, chi, shi, ri, zi, ci, si, yi, wu" diye.
"bo, po, mo, fo" yazıldığı gibi okunuyor. burada dikkat etmemiz gereken "e" olarak yazılanın "ı" olarak okunması, çince'de "e" sesi yok. yani bu "dı, tı, nı, lı, gı, kı, hı" demek oluyor. "gı, kı, hı" biraz boğazdan olmalı ama çok abartmadan tabi. "yi" yazıldığı gibi ve "wu" hafif bir "ü" hissiyle okunuyor.
türk olduğumuz için telaffuzunda zorlanmayacağımız üç ses işe şunlar:
ji : ci
qi : çi
xi : şi
zorluk derecesini biraz arttıran sesler:
zhi : cı
chi : çı
shi : şı
ri : rı
ama en zor kısım (ben dı, tı, sı deyip geçerim genelde):
zi : z ile d arası bir ses
ci : t ile s arası bir ses
si : sı gibi bir şey
bazı karakterleri telaffuz etmek hayli zor olabilir ama cümle içinde kullanırken çok daha rahat oluyor, o yüzden bunun da çok endişelenilmemesi gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
son olarak çincedeki cümle yapısı ve zamanlar hakkında da konuşup bitireceğim
hemen hemen neredeyse sıralama aynı İngilizce'deki gibidir:
我要学习韩语. wǒ yào xuéxí hányǔ.
i will learn chinese. ben çince öğreneceğim.
sadece zaman belirten sözcüğün yeri farklıdır, çince'de (türkçe'de olduğu gibi) hep başa gelir:
明天, 我要学习韩语. míngtiān, wǒ yào xuéxí hányǔ.
tomorrow, i'll learn chinese. yarın, ben öğreneceğim çince.
soru cümlesi de farklı ama kolaydır:
这是谁的书? zhè shì shuí de shū?
this is whose book? (whose book is this?) bu kimin kitabı?
这是我的书. zhè shì wǒ de shū.
this is my book. bu benim kitabım.
çince'de dört zaman var: geniş, geçmiş, şimdi, gelecek.
fiili olduğu gibi kullanırsak geniş zaman; wǒ qù. i go. ben giderim
"le" geçmiş anlamı verir, fiilden sonra gelir; wǒ qùle. i went. ben gittim.
"xiànzài" şimdi demektir, fiilden önce gelir; wǒ xiànzài qù. i'm going. ben gidiyorum.
"yào" istemek ve -ecek eki, fiilden önce gelir; wǒ yào qù. i will go. ben gideceğim.
bu kelimeleri bütün fiiller için kullanmak mümkün yani üç kelimeyle bütün zamanlar cepte.
evet, şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. ekleme veya düzeltmelere, sorulara açığım. en olmadı tek dönem kredi doldurmak için alınabilir, kolay bir ders ve hızlı ilerleniyor. kanji'yle uğraşmayacağınız sürece çantada keklik. taken for granted. 理所当然 Lǐsuǒdāngrán.
not: ki aslında kanji de zor değil; anne, kızkardeş, büyükanne karakterlerinde hep kadın karakteri (nü) ortaktır. öğrenmek, öğrenci, öğretmen, okul karakterleri birbirine çok benzer ve öğrenci-okul karakterlerinin içinde çocuk karakteri bulunur. hepsi birbiriyle bağlanarak büyüyor. üç bin kadar karakter var ama bin tane bilseniz bile rahatça okuduğunuzu duyduğunuzu anlarsınız.
mükemmel: insanlar + iki |
karışıklık: dil + gizem |
göç: büyük + yürümek + batı + durmak |
söz vermek: kelimeler + adam + ot + yaşam + toprak |
Temel ve basit mantığı derli toplu anlatmışsın, eline sağlık. (Tawannnanna şevke geldi :)) ) Belki ben de bir gün Çince ve anılarımla ilgili bir şeyler yazarım. Doğal olarak ilerledikçe araya teknik detaylar ve gramer,vs... ile bazı istisnalar girecek ancak temel seviyede öğrenmek isteyenler için ideal.
YanıtlaSilValla dil bilimci falan değilim ben de ama bir kaç dil çalışmış biri olarak bir iki gözlemimi aktarmak isterim; Türkçe'deki ç,ş,c,j büyük nimet. Kullandığımız için seslerdeki farkı anlamamız ve telaffuz etmemiz kolay oluyor ancak ana dili ingilizce, fransızca (çeşitlendirilebilir) olanlar için durum daha zor. "shi" yı dahi telaffuzda çok zorlandıklarını gördüm.
"iang","iong" falan, onların telaffuzlarına çok gülüyordum başlarda, çok kasıntıymış gibi geliyordu ama "ian" ile arasındaki fark ( xian - xiang gibi) oturunca insan daha da bir rahatlıyor. "cai" demekten bir aralar nefret ediyordum ama zamanla işte.
"Korkmayın" çok doğru bir söz. Karışık gelebilir, zor gelebilir ama keyifli. Sadece bana göre Çince, Japonca, Rusça (buna da mecburen yeni başlamak zorunda kaldım) gibi dilleri öğrenenlerin aklında tutması gereken bir nokta var. O da bu dilleri biliyorum diyebilmenin zor olduğu. Yani ana dilim gibi ingilizce konuşuyorum, almancam çok iyi gibi tanımlamalar yapmak çoğu zaman mümkün değil. ( İstisnalar elbette var, uzun süre buralarda yaşayanlar, üniversitede bu dilleri öğrendikten sonra bir süre bu ülkelerde bulunanlar gibi. Hatta, Çin' de çince eğitim veren bölümlerde okuyanlar - misal adam çince tıp eğitimi alıyor - gibi...) Zaten kurumlar, okullar, şirketler Çince biliyor musun derken bunu ayırıyor, okuma, yazma, konuşma, dinleme olarak ya da farklı sınıflandırma dereceleri var. Bunun dışında, hayatta kalacak kadar öğrenmek zor değil, başlayınca gerisi geliyor zaten. Dil işi keyif işi sonuçta. Her dilin kendi mantığı var. HSK1 ve HSK2 kelimeleri yeterli olur yavaş yavaş.
Bu arada konuşurken falan yılmamak lazım, şu gözler birbirini anlamayan Çinliler gördü. Lehçeler, tonlamalar kişiden kişiye değişiyor sonuçta, normal karşılamak lazım. Çin'de televizyon kanallarında altta yazılı metin de geçiyor ki adamlar baksın diye :)) Karakterler ayrı bir konu ama ona girmeyeyeim artık ^^
Öğreniyor olduğuna sevindim, bırakmayacağını tahmin ediyorum çünkü arada atıp tutsam da çok eğlenceli bir dil :))
başlamak isteyen biri için en temel bilinmesi gerekenler nedir diye düşündüm, yani benim için bir dilde bunlar galiba. yaz da dinleyelim, öğrenelim, eğlenelim, kesin bir okuyucun var burada.
Silistisnalar her dilin kaçınılmazı ama en azından ben kendi açımdan bakınca akademik düzeyde bir çince öğrenmek istemem şimdilik. dediğin gibi hayatta kalacak kadar, basitleştirilmiş versiyonunu okuyabilecek kadarı yeterli gibi.
ben de babaannemi anlamazdım, eski kelimeler kullandığından değil ağız farkı işte. konuşma kısmını çok takmıyorum galiba hahah
çok güzel bir yorumdu, eline sağlık