Pazar, Eylül 29, 2013

Amok Koşucusu ve Havadan Sudan

Bir arayan soranım bile yokkk! Birisi de neredesin sen dememiş, küstüm geri gidiyorum sadksadgfsaj
Şaka bir yana Sin “Ne biçim bloggersın sen, en son 19 Eylül’de yazmışsın” diyene kadar ben bile farkında değildim, kabul. O yüzden kızmıyorum. Hadi yine iyisiniz. :D

Peki ben bugünlerde başka ne yapıyorum?
İNEKLİYORUUUUM!!! Hayatım boyunca ilk kez ders çalışıyorum. Yani bildiğiniz test kitabını açıp soru çözüyorum. Hem de ben! Aslında şöyle bir bakıldığında pek fazla çalıştığım söylenemez ama eh, başlangıç için bana fazla bile bu. :D Ayrıca bilgisayarıma format attırdığım için tam 5 gün elimi sürmedim. :D Bu zaman zarfında hem yemek hem de uyku düzenim yerle bir oldu, psikolojim bozuldu falan. Eh, nasıl bir bağımlıyım siz düşünün artık. :D


Son iki haftada neler okudum ona bir bakalım. "Şifrelerin Matematiği: Kriptografi" isimli bir kitabı geçen hafta bitirdim. Bir sürü muhtemelen hayatımda hiç işime yaramayacak bilgi öğrenmiş oldum. :D Ama güzel kitaptı, hakkını yemeyelim.

Ondan sonra "Taaşşuk'u Talat ve Fitnat"ı ikinci kez okudum. Tabi ki çok beğendiğim için değil, üzerinden fazla zaman geçtiği için. Çok gülüyorum, o zamanların çerezlik kitaplarından işte.
Bu kitap bittikten sonra da Khaled Hosseini'in "Ve Dağlar Yankılandı" kitabını yarıladım, ona devam ediyorum şimdi. Adam yine döktürmüş ve benim psikolojimi bozmak konusunda kararlı sanırım. Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş'le yaptığı yetmemiş gibi. En az onlar kadar güzel gidiyor. Ah bir de zamanım olsa, evimi özlüyorum inanın.

Bir de bu arada bir Amok Koşucusu okudum ki bunu okumayı ertelemekle hata yapmışım gerçekten. Stefan Zweig'ın yine muhteşem bir kitabı. -Tabi "Satranç" bir yana diğerleri bir yana ama harika yani.- Kitapta 7 hikaye var. Ve bu yedisinin ortak özelliği... Evet hepsi ağır dram ama onun dışında bir şeylerden bahsediyorum ben. Neyse, söylemiyorum ki tadı kaçmasın. Ben de beğendiğim bölümleri paylaşayım.


BİR ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜ

Yaşamının sevinç kaynağı, yani aldatmaca, onun yüreğini yeniden tutuşturdu. Fırlatılıp atılan, yerde kıvrılıp kalan ve üzerine basılarak ezilen bir mumun ışığı gibi değil, rastgele tutuşturulan, alev alev yanan bir sevinç yangını gibi gelecekti sonu. Uçuruma dans ederek düşecekti.

***

Özlediği ünü, ölümüyle sağlamaya çalıştığı unutulmazlığı adının arkasına ekleyemedi; onun ölümü, önemsiz olayların tozunun toprağının altında kaldı. Çünkü tarihin akışı, zorlanmaktan hoşlanmaz, kahramanlarını kendisi seçer, ne kadar zorlasalar da davetsiz gelenleri hiç acımadan geri çevirir; kaderin arabasından düşen olursa onu artık çekmemek gerekir.



MADALYA

Daha fazla ilerlemeyi göze alamamıştı, ölünün gözleriyle karşılaşmak, kanlı bir paçavra olarak, nispet yaparcasına karanlıkta duran kendi asker elbisesini görmek istemiyordu, bu simgelerde ölümün varlığını hissetmek istemiyordu. Bir din adamı kadar inançla cebindeki onur madalyasını sıkı sıkı tuttu. Bu onun sevinci, feryadı, umuduydu.

BEZGİNLİK

Acısını parçalara ayırmaya başladığı için gitgide sakinleşti. En derin acının verebileceği acımasız bir soğukkanlılıkla küçük parçalara ayırdı onu. Bu alın yazısı yalnızca kendisine mi özgüydü? Daha binlerce insanın aynı yazgıyı paylaştığını, kendi başından geçenlerin her gün rastlanan bir trajedi olduğunu biliyor ama yine de şimdiye kadar hiç kimsenin bunu böyle sert bir biçimde yaşadığını düşünmüyordu. Bir bezgin?

AMOK KOŞUCUSU

“Kadının bu gevezeliğinde sinirli ve dağınık bir hava var, bu beni de huzursuz ediyor. Neden bu kadar çok konuşuyor diye geçiriyorum içimden, neden kim olduğunu söylemiyor, neden peçesini kaldırmıyor. Ateşi mi var? Hasta mı? Deli mi?”

***

“Bana ihtiyacı olduğu için benden nefret ettiğini biliyordum, ben de ondan…”

*** 

“Sarhoşluktan öte bu… çılgınlık, insanın öfkeden gözünün dönmesi… insanın korkunç, delice bir saplantıya kapılması…”

*** 

“El yordamıyla… el yordamıyla ilerledim… ve orada... orada, pis bir şiltenin üzerinde… acıdan iki büklüm olmuş… inleyen bir insan parçası vardı… o vardı…”

 ***

“Siz, yabancı; burada şezlonga uzanmış yatan, dünyayı gezen yabancı; bir insanın ölmesinin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Bedeninin bükülmesini, moraran tırnakların boşluğa saplanışını, gırtlaktan gelen hırıltıları, her uzvun mücadelesini, dehşet verici sona karşı direnen parmakları, gözlerin anlatılmaz bir dehşetle açılmasını gördünüz mü, böyle bir şeye tanık oldunuz mu, böyle bir şey yaşadınız mı, siz avare adam; bir görevden söz edercesine yardımdan söz eden siz dünya gezgini?”

AY IŞIĞI SOKAĞI

“Bu adamın gölgesini yanımda hissediyordum, ayaklarımın dibinde bir hayalet gibi tir tir titriyor, kah yayılıyor, kah donuk sokak lambalarının sallanan ışığında büzülüyordu. Söyleyecek bir şey bulamıyordum, ne avutabiliyordum onu ne de soru sorabiliyordum ama sessizliğinin benim üstüme yapıştığını hissediyordum, ağır ve bunaltıcı bir sessizlikti.”

LEPORELLA

“O monoton ezgi, kırık dökük bir tonda, şarkıya alışık olmayan o dudaklardan gizli saklı, güçlükle dökülüyordu; yine de dokunaklıydı, tuhaftı. Crescenz, çocukluğundan beri ilk kez şarkı söylemeyi deniyordu, boşa geçen yılların karanlığından bin bir güçlükle gün ışığına çıkan bu notalarda insanın içine dokunan bir şey vardı.”

LEMAN GÖLÜ KIYISINDAKİ OLAY

-“Hayır Boris, bu olmaz. Sınır demek yabancı bir ülke demektir. Senin geçmene izin vermezler.”
-“Ama ben onlara bir şey yapmam ki! Silahımı bıraktım. Hz. İsa adına onlardan rica edersem karımın yanına gitmeme neden izin vermesinler ki?”
-“Hayır, seni bırakmazlar Boris. İnsanlar artık Hz. İsa’nın ne dediğini dinlemiyorlar.”

Hepsi ayrı ayrı etkileyici hikayeydi. Hatta iki hikaye de ben eklemek istiyorum oraya. Biri benimki biri de GD'ninki olacak. Her yönüyle trajik bir hikaye oluşturabilir, iç karartıcı ruh tasvirlerinin devamını getirebilirim. Neyse... Şimdilik bu kadar. Görüşmek üzere o zaman... Ciao!

6 yorum:

  1. Yok beee arayan soran olmaz mı hiç? Kaç gündür niye bu kızçe bir şey yazmıyor diyordum, bugün okuluna bağlamıştım sebebi :D
    O Jason'ın Roar coverındaki başlangıca bittim ^^ Gitarla gözleri aynı anda kırpışı pek hoştu :D Bu arada ilk defa Led Apple dinledim ^^
    Starkim’in resmi web sitesini hackleyip “Jason Kore’nin Bruno Mars’ıdır.” beklerim yazmanı, potansiyel var sende :D
    WINNER yazını iple çekiyorum, bende onu yazacak güç yok, en iyi sen yaparsın
    "Şifrelerin Matematiği: Kriptografi" çok ilgimi çekti, çançiçeği bayılır böyle şeylere, hemen yarın alıyım inşallah ^^
    Ve Dağlar Yankılandıııı!!! Bugün sipariş verdim, 2-3 güne bağrıma basarım herhal <3 İki kitabıda her gördüğüm insana ödünç vermeyi teklif ediyorum, sıra buna da gelicek :D
    O nasıl bir okul ve pansiyon o.O Kiyaaaa topluluğunu görmezden gelme, indir onları aşağıya, psikolojik şiddet uygula, iyice psikopat oldum ben :D :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ehuheh zaten ben de "olsa olsa juni" vardır diyordum :D :D
      İlk defa Led Apple mı dinlediiiiiiiiin??? :OOO Yanımda olsan oturtup zorla ne var ne yok dinletirdim :D
      WINNER yazısı bir destan haline gelebilir yalnız benden söylemesi :D
      ODTÜ Matematik bölümünün hazırladığı, ince bir kitap, gönül rahatlığıyla okuyabilirsin :D
      Khaled Hosseini'i ilk gördüğümde uzun bir sorgu sual çekmeyi planlıyorum aslında asjfdashgf
      Dizi-film saatleri var da, Kore fanları da çok olunca Kore Dizisi izliyorlar :D Zaten çocukların gerçek isimlerini farklı söyleme kararı aldık :D :D

      Sil
  2. Adamın geçmişine inmek lazım zaten :D Erindim Led Apple'ı dinlemeye, yüreğim dayanmıyor yaşlandım artık :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitapta bir İdris karakteri var zaten, ben onun direk Khaled olduğunu düşünmüyor değilim ashdgfkasjtfds
      Yaşlandım yüreğim dayanmıyor derken? :D Neyse ben seni uygun bir zamanda Leda yapacağım :D

      Sil
    2. Dayanmıyor, onun adını öğren bunun şununu öğren :D elimdekilerle yetiniyorum bende, sınırlı sayıda yeni grup kabul ediyorum :D

      Sil
    3. Zateb hepi topu 5 tane üye var asdfgdjhgdj Kişisel olarak bir grup sıralaması yaptığımda Led Apple ilk beşe girer desem? :D :D

      Sil