![]() |
Arik Brauer, The Rainmaker of Mount Carmel, Vienna 1964 |
diye sormuştu sel, geçen lise grubu oturıyorduk. hayır dedi wpos, hala aynı bokuz. aynı anda evet, dedim bense. değiştik. gerçek bu, özümüz değişmemiştir, dedi sel. öz ne ki? ben bazı değerlerin evrenselliğine inanırım ama bunun dışında ne kişiye ait bir ortak öz ne de bütün insanlığa, inanılası gelmiyor. neden korkuyoruz değişmekten? apaçık bir farklılık gözler önünde, neden buna rağmen "özüm aynı" diye düşünmek istiyoruz bilmiyorum. yani gerçekten bilmiyorum. insan kim olmak isterse o olur.
tatlı bir giriş şarkısı
dört yıl evvel, hazırlık okurken gittiğim film akademisindeki senaryo hocası bir şeyler yazdırmıştı bize. şimdi onu görünce ne kadar değiştiğimi bir daha anladım. on yedimde kendimi bulduğumu, bundan sonra pek değişmeyeceğimi sanıyordum. büyük değişimler yok elbette yine de ama nasıl ölçeriz bilmiyorum.
hayatımda değişiklik yapan insanlar:
buna cevabım ortaokuldaki matematik öğretmenim ve babam olmuş. çok ilginç. evet lise dönemimde hocamın bana söyledikleri kafamda yankılanıp duruyordu ama yıllar geçtikçe onu tamamen unuttum. babam cevabı daha da ilginç çünkü evimizde baskın ebeveyn hep annem olmuştur. ama belki babamın pasifliğinin beni etkilediğini düşünmüş olabilirim. yine de bu çok dolaylı. karakter olarak ona benzediğim için belki bu çıkarımı yaptım.
şimdi herkesin yanına eklenecek birisi daha var elbette. aşık olmak değil sadece uzun süreli bir ilişki ve tabi ki o kişi hayatımı çok değiştirdi şüphesiz.
hayatımda değişiklik yapan keşifler:
"mutlu olmayı öğrendiğimi fark etmek, kim olmak istediğimi fark etmek, aslında kendimi sevmediğimi fark etmek" yazmışım.
mutluluk hala büyük bir keşiftir benim için. hala bazı anlarda durup aslında mutlu olduğumu farketmeye devam ediyorum. ve her defasında o keşif hissini yaşıyorum. ne kadar kötü giderse gitsin işler, o kadar da kötü değil.
kim olmak istediğim de hakeza öyle. ve dışarıdaki değiştiremeyeceğim hayat şartlarını da bir kenara koyarsak olmak istediğim kişiyim diyebilirim. kendimle ilgili sorunlarım ise devam ediyor, bazı konular çözülse de yenileri ortaya çıkıyor. yine de eskisi kadar kendime takıntılı olmadığımı düşünüyorum. boş yapıyorum yani artık, salıyorum. benim ignore kabiliyetlerim çok yüksektir bu arada. duymak istemediğimi duymam, görmek istemediğimi görmem.
bunun dışında yeni keşiflerim şunlar:
ilişkiler çok zoooooooorrrrrrrr
insanın aşık olduğu insanla zaman geçirmesi çok güzeeeeeeelllllll
hayatımda değişiklik yapan kararlar:
"pişman olmadan yaşamak istediğim" yani evet hala bunu istiyorum, bunun anlamı "hiçbir şeyi yapmaktan korkmadan yaşa" demek.
"hukuk değil sinema seçmiş olmam." bu kesinlikle hayatımı değiştirdi. dünyanın en mutsuz insanı olabilirmişim onu farkediyorum. çok şükür sinemayı da politikayı aldığım felsefe ve sosyoloji derslerini de okulumu da seviyorum. üniversite hayatımdan memnunum.
"her şeyin bir süreç olduğu" bununla neyi kastettiğimi anlayamadım ama doğrudur yani dkfjhrfkdjsn
yeni olarak elbette erkek arkadaşım olabilir. ve şuan kesin olmasa da politikadan akademiye devam etmeyi düşünüyorum bu olabilir. (ama çok kaale almayın her ay değişiyor.)
bildiklerim:
"her şarta adapte olunabilir." hala bu bilgimden eminim.
"listeler asla sona ermez." bundan kesinlikle eminim khjfk
"başta kendim olmak üzere asla kimseye güvenemem." sanırım bu bayağı değişti. ama her zaman şüphe içinde yaşayacağımı da üzülerek görüyorum. sadece şimdi bunun üstesinden çok daha iyi geliyorum. at at arkaya atttt! -bundan kaçınmaya çalışmanın en önemli sebebi bu şüphenin sevdiklerime zarar verdiğini görmem.
yeni bilgi: hiçbir şeyi asla yapmam demeyin. aşık olduğunuzda sevgilinizi alıp arjantine kaçın.
inandıklarım:
"duygusal verilen kararların yanlış olma ihtimalinin yüksek olduğu" demişim ama artık buna pek katılmıyorum, yüzde elli elli diyelim. o aralar fazla pozitivisttim. özellikle insanlar konusunda sezgilerimi duygularımı takip etmek iyi oluyor. kendime karşı dürüst olmak, diğer insanlara karşı dürüst olmak. hepsi bir bütün.
"yalnız kalmanın bana acı vermeyeceği ya da vereceği acının beni memnun edebileceği" evet sayın seyirciler burada bir mazoşist kendini ifşa etti. yalnız kalmak bana acı verir. net. noktaaaa. bu kendimle baş başa kalmayı sevmediğim anlamına gelmiyor, aksine, bayağı seviyorum. ama mutlak bir yalnızlık çok korkunç ve beni de üzer. bunu itiraf etmekten neden bu kadar çok korkmuş olduğuma şimdi anlam veremiyorum. neden bu kadar güçlü ve yetkin olmaya çalıştığımı da bilmiyorum. zayıf olmak aciz olmak başka insanlara ihtiyaç duymak dünyanın en kötü şeyi filan değil.
"insanların beni mutlu edemeyeceği" yalaaannnnnnnnnnnnnn. ediyorlar. sevdiğim insanlarla gayet de mutlu oluyorum. elbette kırılıyorum üzülüyorum. kesintisiz bir mutluluk olmasa da eğer insan beklentilerini değiştirmeyi bilirse sorun yaşamıyor.
yeni inanç: ne kadar sinirli ya da üzgün olursak olalım karşımızdaki insanı seviyorsak onu kırmaktan çekinelim, ona göre konuşalım.
nefret ettiklerim:
"insanları anlayamamak" yani evet bu ciddi bir sorunumdu. hala anlayamadığım insanlar var ama sanırım artık umurumda da değil akjfdfhkd
"insanların beni anlamaması" herkes zaman zaman yaşar bu sorunu, abartmaya gerek yok.
"sevgi konusundaki takıntım" aaah, evet, bu hala var sanırım. gerçi burada sevdiğim insanlara karşı aşırı bağlı oluşumdan mı bahsetmişim yoksa onlardan aynı bağlılığı sevgiyi ilgiyi beklememden mi bilmiyorum ama sanırım ikisi de biraz sorun. yine de nefret de etmiyorum canım o kadar değil
sevdiklerim:
"kendim (yalnızken)" ula ulaaaaaaaaaa... az önce tersini demedin mi oğlum? bu arada kendimi seviyorum artık, başka insanlarlayken de seviyorum. yani sevmediğim özelliklerim elbette var ama bu davranış bazlı. daha doğrusu bağlama göre değişir. büyük harflerle konjonktürel yazalım da kuul görünsün.
"lise arkadaşlığım" doğru, hala da öyle. sanırım değişmeyen tek şey bu. dahası bunun yanına üniversite arkadaşlığımı da ekleyebilirim. erkek arkadaşımı da elbette. gerçekten çok şükür etmem gereken bir nokta, çok güzel insanlar var hayatımda.
"rahatlığım" ehehehhe, doğru, hala aynı. okulun ortasında sere serpe uzanabilmemi seviyorum. derste tekerlikli sandalyeye ralli yapmamı, yoldaki ağaçlara tırmanmamı da.
"sanat ve bilim" bu da zaten değişmez bir şeydir sanıyorum.
yeni sevdiğim şeylerden biri ise ota boka ağlamam. cidden. marvel filmi izlerken ağlıyorum arkadaşlar. bebek videosu izlerken ağlıyorum. acil yardım
yeni sevdiğim şeylerden biri ise ota boka ağlamam. cidden. marvel filmi izlerken ağlıyorum arkadaşlar. bebek videosu izlerken ağlıyorum. acil yardım
genel olarak bakınca gerçekten büyümüşüm onu anlıyorum. birçok kompleksimden kurtulduğumu, iç huzur dedikleri şey varsa yaklaştığımı düşünüyorum. tabi hala birşeyler başaramamış olmanın verdiği bir aşağılık kompleksi zaman zaman nüksetmiyor değil ama olsun. bir itici güç de lazım bu hayatta yoksa yatağımdan kalkmazdım.
ve son