Pazar, Haziran 16, 2019

hayatımdaki değişiklikler

Arik Brauer, The Rainmaker of Mount Carmel, Vienna 1964

diye sormuştu sel, geçen lise grubu oturıyorduk. hayır dedi wpos, hala aynı bokuz. aynı anda evet, dedim bense. değiştik. gerçek bu, özümüz değişmemiştir, dedi sel. öz ne ki? ben bazı değerlerin evrenselliğine inanırım ama bunun dışında ne kişiye ait bir ortak öz ne de bütün insanlığa, inanılası gelmiyor. neden korkuyoruz değişmekten? apaçık bir farklılık gözler önünde, neden buna rağmen "özüm aynı" diye düşünmek istiyoruz bilmiyorum. yani gerçekten bilmiyorum. insan kim olmak isterse o olur.

tatlı bir giriş şarkısı

dört yıl evvel, hazırlık okurken gittiğim film akademisindeki senaryo hocası bir şeyler yazdırmıştı bize. şimdi onu görünce ne kadar değiştiğimi bir daha anladım. on yedimde kendimi bulduğumu, bundan sonra pek değişmeyeceğimi sanıyordum. büyük değişimler yok elbette yine de ama nasıl ölçeriz bilmiyorum.

hayatımda değişiklik yapan insanlar:

buna cevabım ortaokuldaki matematik öğretmenim ve babam olmuş. çok ilginç. evet lise dönemimde hocamın bana söyledikleri kafamda yankılanıp duruyordu ama yıllar geçtikçe onu tamamen unuttum. babam cevabı daha da ilginç çünkü evimizde baskın ebeveyn hep annem olmuştur. ama belki babamın pasifliğinin beni etkilediğini düşünmüş olabilirim. yine de bu çok dolaylı. karakter olarak ona benzediğim için belki bu çıkarımı yaptım.

şimdi herkesin yanına eklenecek birisi daha var elbette. aşık olmak değil sadece uzun süreli bir ilişki ve tabi ki o kişi hayatımı çok değiştirdi şüphesiz.

hayatımda değişiklik yapan keşifler:

"mutlu olmayı öğrendiğimi fark etmek, kim olmak istediğimi fark etmek, aslında kendimi sevmediğimi fark etmek" yazmışım.

mutluluk hala büyük bir keşiftir benim için. hala bazı anlarda durup aslında mutlu olduğumu farketmeye devam ediyorum. ve her defasında o keşif hissini yaşıyorum. ne kadar kötü giderse gitsin işler, o kadar da kötü değil.

kim olmak istediğim de hakeza öyle. ve dışarıdaki değiştiremeyeceğim hayat şartlarını da bir kenara koyarsak olmak istediğim kişiyim diyebilirim. kendimle ilgili sorunlarım ise devam ediyor, bazı konular çözülse de yenileri ortaya çıkıyor. yine de eskisi kadar kendime takıntılı olmadığımı düşünüyorum. boş yapıyorum yani artık, salıyorum. benim ignore kabiliyetlerim çok yüksektir bu arada. duymak istemediğimi duymam, görmek istemediğimi görmem.

bunun dışında yeni keşiflerim şunlar:
ilişkiler çok zoooooooorrrrrrrr
insanın aşık olduğu insanla zaman geçirmesi çok güzeeeeeeelllllll

hayatımda değişiklik yapan kararlar:

"pişman olmadan yaşamak istediğim" yani evet hala bunu istiyorum, bunun anlamı "hiçbir şeyi yapmaktan korkmadan yaşa" demek.
"hukuk değil sinema seçmiş olmam." bu kesinlikle hayatımı değiştirdi. dünyanın en mutsuz insanı olabilirmişim onu farkediyorum. çok şükür sinemayı da politikayı aldığım felsefe ve sosyoloji derslerini de okulumu da seviyorum. üniversite hayatımdan memnunum.
"her şeyin bir süreç olduğu" bununla neyi kastettiğimi anlayamadım ama doğrudur yani dkfjhrfkdjsn

yeni olarak elbette erkek arkadaşım olabilir. ve şuan kesin olmasa da politikadan akademiye devam etmeyi düşünüyorum bu olabilir. (ama çok kaale almayın her ay değişiyor.)

bildiklerim:

"her şarta adapte olunabilir." hala bu bilgimden eminim.
"listeler asla sona ermez." bundan kesinlikle eminim khjfk
"başta kendim olmak üzere asla kimseye güvenemem." sanırım bu bayağı değişti. ama her zaman şüphe içinde yaşayacağımı da üzülerek görüyorum. sadece şimdi bunun üstesinden çok daha iyi geliyorum. at at arkaya atttt! -bundan kaçınmaya çalışmanın en önemli sebebi bu şüphenin sevdiklerime zarar verdiğini görmem.

yeni bilgi: hiçbir şeyi asla yapmam demeyin. aşık olduğunuzda sevgilinizi alıp arjantine kaçın.

inandıklarım:

"duygusal verilen kararların yanlış olma ihtimalinin yüksek olduğu" demişim ama artık buna pek katılmıyorum, yüzde elli elli diyelim. o aralar fazla pozitivisttim. özellikle insanlar konusunda sezgilerimi duygularımı takip etmek iyi oluyor. kendime karşı dürüst olmak, diğer insanlara karşı dürüst olmak. hepsi bir bütün.
"yalnız kalmanın bana acı vermeyeceği ya da vereceği acının beni memnun edebileceği" evet sayın seyirciler burada bir mazoşist kendini ifşa etti. yalnız kalmak bana acı verir. net. noktaaaa. bu kendimle baş başa kalmayı sevmediğim anlamına gelmiyor,  aksine, bayağı seviyorum. ama mutlak bir yalnızlık çok korkunç ve beni de üzer. bunu itiraf etmekten neden bu kadar çok korkmuş olduğuma şimdi anlam veremiyorum. neden bu kadar güçlü ve yetkin olmaya çalıştığımı da bilmiyorum. zayıf olmak aciz olmak başka insanlara ihtiyaç duymak dünyanın en kötü şeyi filan değil.
"insanların beni mutlu edemeyeceği" yalaaannnnnnnnnnnnnn. ediyorlar. sevdiğim insanlarla gayet de mutlu oluyorum. elbette kırılıyorum üzülüyorum. kesintisiz bir mutluluk olmasa da eğer insan beklentilerini değiştirmeyi bilirse sorun yaşamıyor.

yeni inanç: ne kadar sinirli ya da üzgün olursak olalım karşımızdaki insanı seviyorsak onu kırmaktan çekinelim, ona göre konuşalım.

nefret ettiklerim:

"insanları anlayamamak" yani evet bu ciddi bir sorunumdu. hala anlayamadığım insanlar var ama sanırım artık umurumda da değil akjfdfhkd
"insanların beni anlamaması" herkes zaman zaman yaşar bu sorunu, abartmaya gerek yok.
"sevgi konusundaki takıntım" aaah, evet, bu hala var sanırım. gerçi burada sevdiğim insanlara karşı aşırı bağlı oluşumdan mı bahsetmişim yoksa onlardan aynı bağlılığı sevgiyi ilgiyi beklememden mi bilmiyorum ama sanırım ikisi de biraz sorun. yine de nefret de etmiyorum canım o kadar değil

sevdiklerim:

"kendim (yalnızken)" ula ulaaaaaaaaaa... az önce tersini demedin mi oğlum? bu arada kendimi seviyorum artık, başka insanlarlayken de seviyorum. yani sevmediğim özelliklerim elbette var ama bu davranış bazlı. daha doğrusu bağlama göre değişir. büyük harflerle konjonktürel yazalım da kuul görünsün. 
"lise arkadaşlığım" doğru, hala da öyle. sanırım değişmeyen tek şey bu. dahası bunun yanına üniversite arkadaşlığımı da ekleyebilirim. erkek arkadaşımı da elbette. gerçekten çok şükür etmem gereken bir nokta, çok güzel insanlar var hayatımda. 
"rahatlığım" ehehehhe, doğru, hala aynı. okulun ortasında sere serpe uzanabilmemi seviyorum. derste tekerlikli sandalyeye ralli yapmamı, yoldaki ağaçlara tırmanmamı da. 
"sanat ve bilim" bu da zaten değişmez bir şeydir sanıyorum.
yeni sevdiğim şeylerden biri ise ota boka ağlamam. cidden. marvel filmi izlerken ağlıyorum arkadaşlar. bebek videosu izlerken ağlıyorum. acil yardım

genel olarak bakınca gerçekten büyümüşüm onu anlıyorum. birçok kompleksimden kurtulduğumu, iç huzur dedikleri şey varsa yaklaştığımı düşünüyorum. tabi hala birşeyler başaramamış olmanın verdiği bir aşağılık kompleksi zaman zaman nüksetmiyor değil ama olsun. bir itici güç de lazım bu hayatta yoksa yatağımdan kalkmazdım.


ve son



4 yorum:

  1. Yaşamak eylemi nasıl gidiyor çok sevgili Paul?
    Ben, yine yoktum, sen de yoktun. Arada baktım, bloğa da ulaşamadım. Seni tebrik etmek istedim, o an yazamadım, sonra da yazamadım, yazılışı aynı, içeriği farklı.
    Neden tebrik edecektim, sanki dünyanın en önemli şeyiymiş gibi, yine de insan yaşamında herkesin başına gelmiyor o yüzden tebrik edilesi, hem sen de merak ediyor ve istiyordun. Anladın işte, gerçekten sevindim, karmaşık ama zamanı dolduran bir duygu diye düşünüyorum. Yaşamadım ama işte, öyledir bence. Umarım senin için çok daha güzelidir.
    Senden ve birçok şeyden uzakta geçirdiğim zamanda, kendime de uzak ve yakınken, değiştim sanırım. Senin de değiştiğini hissediyorum yazdıklarından. Değişim, kaçınılmaz. Bazen, hızlıca değişmek gerekiyor. Dilerim bunun daha aydınlık versiyonunu yaşarsın sen. Benimki, bilmiyorum, şükürsüzlük etmek istemiyorum.
    Hayatımızda değişiklik yapan insanlar ve keşifler ve kararlar diye ayırmışsın. Bana artık her şey yalnızca birer keşif olarak geliyor. Hayatın farklı zamanlarında kendimi ve çokça şeyi keşfetmek. Yaşamayı keşfetmek, sanmak.
    Bildiklerin, inandıkların, nefret ettiklerin ve sevdiklerin. Ne güzel kategorilere ayırmışsın, gülümsetti. Başka bir zaman da şunları eklersin belki: şaşırdıkların, gülümsediklerin, zamanların. Bazen şaşırıyoruz, kalıyor ya akılda o şaşkınlık, o zamanın keşfi ve kalıcılığı. Onlar işte, belki yazmak istersin.
    Ben, harfler, kelimeler, hisler, keşifler arasında büyüyorum şu ara. Bir ara birden büyüdüm, anlamam aylar aldı. Üç dört aya koca bir zaman sığdırdım. Şimdi ise bilmiyorum, öylece yaşıyorum. Yaşamak başlı başına ilginç zaten.
    Daha çok yazarsan mutlu olurum. Sana yazmak, sen okumasan da çoğu yazıya dökülmüyor, beni mutlu kılıyor. Okurken, rengini sevdiğim ruhunun kelimeleri beni umutlu kılıyor. Renklerin çokça anlamı varmış.
    Sevgili Paul, aklım karışık, kusura bakma lütfen. Yine alakalı alakasız bir yorum oldu, yazdıklarıma geri dönmeyi de sevmem, biliyorsun. Umarım hala biliyorsundur, bu kim ya da olmuş olabilir.
    Öyle işte, .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. blogu ne yapmam gerektiği konusunda kafam karışıktı, açıkçası hala karışık. ama işte yazıyorum, seviyorum, bir de işte senin yorumunu bekliyordum, bayadır yazmadın ama dediğin gibi ben de yazmadım zaten.
      yaşadığımızın farkına pek varmadan yaşadığımız doğru mu? bazı anlarda hissediyorum, çoğu zamansa kafam uyuşmuş
      "karmaşık ama zamanı dolduran bir duygu" ne güzel bir tarif, ne kadar da doğru. aynı anda çok güzel çok yorucu.
      değişmek konusu karmaşık. insan iyiye mi gidiyor kötüye bilemiyor. açıkçası ikisi de var. yine de öğreniyorum, her tecrübe daha fazla şeyi olduğu gibi sevmemi daha az şeyi hor görmemi sağlıyor. bu daha fazla değiştirilmesi gereken şeyi ortaya çıkarıyor, daha fazla mücadele demek.
      hayatına insanları dahil et, bir keşif olarak bırakma onları, nesne haline getirme. bu üzebiliyor insanı ama yine de buna cesaret et. emir kipiyle yazdım ama anlam o değil zaten biliyorum yanlış anlamazsın
      yazmak istiyorum. ama sen de bana yaz. bilemiyorum başka türlü, orada mısın?
      belki adsız diye düşüyorum seni ama asla unutmuyorum.
      ben de dönmüyorum yazdıklarıma, öyle ne demişsem sen kusuruma bakma

      Sil
  2. Tecrübeler daha fazla şeyi olduğu gibi sevmeyi değil de, olduğu gibi tanımayı sağladı bende. Hor görmemeyi bir de. İnsanlar aynıydı, değişen bendim başlangıçta. Sonra anladım, değişen yalnız ben olamam. Değişimin yükünü tek başıma sırtlanmaktan vazgeçtim. Daha fazla değişim ve mücadele gerektiriyor dediğin gibi.
    Yanlış anlamam, hatta gülümsetti. Sanki anladın, hissettin mi ki neyse. Dahil etmeyeceğim Paul, üzgünüm. İçerisinde yer alanlar, almayanlar, gölgesi düşenler, nefesi karışanlar, göz gezdirenler yeterince yorucu. Cesaret etmek için tek parça olmak gerek, şu an için birkaç parçayım. Öfkeli olan, kırgın olan, yorgun olan, düşünen, izleyen, dinleyen ve diğer parçalarım. Daha güçlüyüm, olacağım, yolculuğumun bu kısmı kendime dönmemi söylüyor.
    ‘Unutmuyorum’ için teşekkür ederim, kelimeler yazıyla vücut bulduğu için mi acaba, çünkü unutulmak çok kolaymış bir de onu öğrendim. Küçüğüm, yok denecek kadar, yaşamlar çok büyükmüş.
    Senin rengine farklı renkler eklenirken benim rengim bulanıklaştı sanırım. Yorumlarıma da yansımış olabilir, sana yansımaz umarım, üzülürüm. Şu ara içimde anlaşılmak için çırpınan bir ses var, onun etkisi bu karmakarışık cümleler. Evrenin oluşumuna kadar inmeden gitmek en iyisi.
    Tatilin güzel geçer umarım çok sevgili Paul, görüşürüz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne diyebilirim ki haklı olduğuna şüphem yok, insanlarla yaşamak çok zor. yine de umarım bundan sonra da çok iyi insanlarla karşılaşırsın. ve kendinle kalırken de çok huzurlu olursun.
      yine gel...

      Sil