Cuma, Ağustos 02, 2019

gecelerin şantiye şefi

esao andrews, "petrichor" retrospektifinden
(arizona yereli üzerine yapılmış olduğu için bu çalışmalar petrichor ismi verilmiş, kelime anlamı uzun süren sıcak havadan sonra yağan yağmurun o güzel kokusu. diğer çalışmaları için tık)
ressamın sitesi: https://esao.net/

nasıl olduysa birkaç eski yazıma denk geldim, geldim ama zamanında anlattığım bu gündelik olayları hiç mi hiiiiç hatırlamıyorum. allahım ben nasıl bir hafıza kaybı yaşıyorum. yazmış olmasan yaşadığımdan da haberim olmayacak. lise grubuyla oturduğumuzda bir şeyler anlatırlar ve ben hatırlamazdım ama insan kendi yaşadığını ve sonra da yazdığını unutur mu? okuduğum kitapları unutmama hayret etmiyorum. neyse, biraz boşluk yapayım dedim. bayadır yapmadım.

eskiden çok kitap okurdum ya, lisedeyken zaten ayda yirmi kitap okuduğum olurdu, sonra azaldı azaldı. eh şimdi altı yedi kitap okuyunca seviniyorum. sosyalleşmenin zararları. yani arkadaş edinmiş filan değilim de mevcut arkadaşlarımla daha çok gezip tozuyorum. bir de youtube faktörü var tabi. cidden dipsiz bir kuyu. ben de youtube diyeti yapmaya karar verdim. yirmi dört saati geçti, başlangıç olarak fena değil akdjhjh. zaten sosyal medya kullanmadığım için o konuda bir şey yapmama gerek kalmadı. gerçi twitter açtım geçenlerde, bölüm politika olunca gündemi takip etmek gerekiyor. öyle arada bir bakıyorum işte ama çok nadir. zaten telefonumda uygulama yok. (hesabımı da buraya bırakayım https://twitter.com/antiyeefi1)

sürücü kursuna başladım. bu konuda hayli mutsuzum çünkü ben ne araba istiyorum ne de ehliyet. toplu taşımayla gayet mutluyum. tabi metrobüs kullanmadığım için olabilir bu. bence istanbul yoğun ve kalabalık bir şehir olabilir ve bazen korkunç olduğu da doğru ama işinizi bilirseniz rahatlık için de yaşarsınız, tabi evinizim konumu da önemli sanırım. ben üsküdar'da yaşıyorum ve ulaşım açısından da iyi bir yer, inkar edemem. ama toplu taşıma cidden gelişmiş ve ben mesela daha rahatsa erken çıkıp uzun yolu kullanmayı tercih eden bir insanım. güneşli pazar günleri de evden çıkmayıveririm nedir yani. konu nasıl buraya geldi? ehliyet diyordum, istanbulda arabam olsun zaten istemem, park edecek yer bulma derdi var, trafikte kalsan çekip gidemezsin "kaaptan orta kapıyı açar mısın?" diyemezsin. ya da mesela en basitinden üsküdar'ın daracık sokaklarında kendi evinin önüne bile park edemezsin arabayı. kısacası bu sürücü kursuna aile zoruyla gönderildim.

sınıf gencecik, çalışan olmayabilir öyle diyeyim. bu ne ehliyet merakı. ilk yardım dersi güzeldi, iyice de öğrendim hatta eve gelince hemen annemin üzerinde pratik yaptım -merak etmeyin kalp masajı yapmadım elbette, sadece yapıyormuş gibi. çünkü gerçekten ihtiyaç olabileceğini düşünüyorum. kriz anlarında da anlamsız derecede -ve normalde olmadığım halde- soğukkanlı oluyorum. gerek olmaz da inşallah olursa eğer temel yaşam desteği yapmayı bilmek iyi bir şey. diğer trafik dersi hocamız emekli öğretmen, risk diyemediği için riks diyerek beni içimden güldürdü. boş yapıyor biraz ama el mecbur katlanacağız, devamsızlık hakkı yok. teorik zaten kolay, pratik kısmından biraz korkuyorum. sadece bir kez bir mesire yerinde sürdüm, orada da babam yavaş git yavaş git diye bağırdığı için fazlasıyla gerildim. gerçi izleyenler sürüşümü beğendiler ama bu benim ne kadar stres yaşamış olduğum gerçeğini değiştirir mi? tabi ki hayır.

sonra kitap okuyorum işte, nadiren film izliyorum. daha çok oyun oynuyorum film yerine. assasin's creed 2. 15.yy italya'sında geçiyor ve ben bayağı sevdim. matrix'i andıran bir hikayesi var, anıları yeniden yaratma noktasında. aslında çok fazla oyun oynayan biri değilim, en son baharda skyrim oynamıştım, okul zamanı iyi gelmiyor çünkü insan bir an önce eve gitsem de oyun oynasam diye düşünüyor. şimdi iyi, zaten öyle bir derdim yok. ondan önce geçen yaz ps'de horizon ve uncharted 4 oynamıştım. oyun oynamayı çok seviyorum ve insanların oyuna kötü bir şey gibi muamele yapmasına da hiç anlam veremiyorum doğrusu. roman okumak film izlemekle arasında pek de bir fark görmüyorum. belki benim için öyledir çünkü hepsi yaşama verilen bir ara.

biraz kas yapmak istiyordum ve üç hafta güzel, düzenli spor yaptım. spor dediğim işte esneme sonrası sırt güçlendirme, iç ve dış baldır egzersizleriydi. hepsi toplasanız yarım saat sürüyordu güzeldi. arada da yüzmeye gidiyorum, oh mis. sonra? belimi ağrıttım, zaten sıkıntılı bir belim var. yüzmeye hala gidiyorum ama spora ara vermek zorunda kaldım. açıkçası hayatımda yaptığım ilk spor denebilecek şeydi ve onun da böyle sonlanması acı verici çünkü zihinsel olarak spor yapmaya hiç yatkın biri değilim. belimi de yazlığa el birliğiyle bir duvar yapalım demiştik, orada çalışırken incittim. tabi iş bilmez ve güçsüz bir insan olarak her şeye atlarsam olacağı buydu. ama bu tür işlere de çok hevesliyim. geçen yaz da parmaklıkları boyamıştım mesela, seviyorum fiziksel çalışmayı. elle tutulur bir şey yapıyorsun, makale yazmak gibi değil.

yaz başında dikiş öğrendim, evde de ablamın aldığı ama asla kullandığı bir makine vardı ve kendime birkaç şey diktim. (bir şort-tişört takımı ve iki pantolon) yani mükemmel olmadılar elbette, ilk eserlerim ama giyilebilirler ve bu da yeterli değil mi? hevesim hep vardı ama bu kadar eğlenceli (ve yorucu) olacağını tahmin etmiyordum, müzik eşliğinde saatlerce dikişler uğraşabiliyorum ve sıkılmıyorum. mükemmel bir zihin boşaltma aracı. ayrıca alışveriş yapmayı sevmediğim ve giysiler bana anlamsızca pahalı geldiği için (gerçi anneme gelmiyor ve alınıyor o giysiler, belki benim de maaşım olsa farklı olurdu) kendi giysilerimi dikmek çok güzel olur, üstelik kendi bedenine göre dikiyorsun, mesela pantolon belime tam istediğim gibi oturdu ve bu çok güzel.

bir de yine o aralar deli gibi suluboya yaptım bir hafta boyunca. ama sonra bir balon gibi söndü hevesim, şimdi yine başlarım diye düşünüyorum. ama ne zaman olur bilinmez. gördüğünüz üzere her şeye el atıp hepsini yarım bırakmak kadar başarılı olduğum bir konu yok. şimdilerde tek düşündüğümse bir öykü yazabilmek. öyle uzun zaman oldu ki. bu da tam boşluk yazısı oldu ama bu aralar duygusal açıdan içime kapandım, ne konuşabiliyorum ne yazabiliyorum. bu ısınma olsun.


4 yorum:

  1. Politika mııı?
    Uzun zaman oldu buralara gelmeyeli, çok şey kaçırmışım :')

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. iki yıldır çift anadal yapıyorum, sinemanın yanında yani bölüm değiştiğimi düşünme :')

      Sil
  2. burlarda mısın sen yaaa :)

    YanıtlaSil