“bir can taşırım cümleye yük
ağlamaya yük,
gülmeye yük
bir derde
tutuldum adı aşk
kendi bir şey
değil, adı çok büyük”
aşka âşık
biri olarak aşk romanları okumaktan da, filmleri izlemekten de nefret ederim.
bunun en büyük nedeni aşkın yüzeyselleştirilmesi. sanırım beni tüm aşk
senaryolarına karşı yapan en büyük neden bu. peki... en temel soru gelsin,
aşk nedir o zaman? nedensiz sevmek midir mesela, var mı öyle bir şey? niçin nedensiz sevmeliyiz? birini gülüşü için sevsek, çok
ağladığı için sevsek, dişleri çarpık olduğu için ya da sol ayağı içe dönük
yürüdüğü için. olmaz mı?
aşk? yalan,
mecaz, alaycı, gerçek, sahte, orijinal, tuhaf, anlamsız, gereksiz, öylesine…
belki
hepsi. belki hiçbiri. bilemiyorum ama mükemmeliyetçi bir insan için
daha eksiği olmaz galiba. azı olmaz. yalan, sahte, öylesine olmaz aşk. sevdim
mi adam gibi severim'ler. pek çok şey aşk üzerine kurulmuş gibi görünüyor bu
dünyada. kim bulur? nasıl yaşanır? gerçeği nasıl olur? neden herkes âşıktır?
âşık olmaya çalışılır? ne işe yarar? ne hissettirir? neler harcanır? ferhat
gibi dağ mı delinir? mecnun gibi çöllerde mi sürünülür? yoksa iki- üç gün el
ele gezildikten sonra unutulup mu gidilir? aşk diye bir şey var mıdır? ilk ve
en önemli aşık aşk diye bir şey olduğuna inanan mıdır yoksa? (thenks for
strauss)
aşkın
platonik olanı mı daha gerçektir? o zaman daha mı büyük olur sevgi? karşındaki
de severse zamanla tükenir mi? tükenen sevgi gerçek midir? gerçek sevgi nedir?
herkes sevemez mi? her aşk, aşk değil midir? aşk sanılıp da olmayan şeyler var
mıdır? varsa karıştırma nedendir? insanlar neden duygularını karıştırır? sevip
de kavuşamayanlara ne olur? çok büyük aşk yaşadıklarını sananlar başkasını
sevince, eski aşkları nasıl yerle bir olur? o an sadece sevdiğin mi değerli
gelir? insanlar dostlarını sevgilileri için bırakırlar mı? bırakırlarsa
nedendir, bırakmazlarsa nedendir? bir dolu soru.
“aşkı, yorumların, akletmenin öldürdüğünü kestiremeyecek
kadar da cahildi üstelik.”
(nazan bekiroğlu, nar ağacı)
burada beni anlatmış gibi. aşkı öldürdüğüm için ona sahip olmam mümkün
değil. ama devam edeceğim. bence aşk, diğer bütün duygular gibi, evrensel ya da
yargıya açık değildir, eleştiri kabul etmez. bütün duygular her insan için
bambaşka bir anlama sahiptir. bu yüzden aşk da kişiden kişiye göre farklı bir mana
taşır. başka birinin aşkıyla ilgili yorum yapma hakkı da kimseye ait değildir
diye düşünüyorum.
“artık
olamayacağını biliyorum. aşk benim kalbimi yakıyor, seninkini yalayıp geçiyor.
ben tam merkezine koyuyorum aşkı hayatımda, sen başka bir şeyin yerine
koyuyorsun. ... aşkı ve ahlakı tartıp durdun aylar boyunca. gerekçelerini,
savunularını, ithamlarını, infazlarını sıraladın; sanığı da savcısı da yargıcı
da sen olan bir mahkemede yargılayıp durdun kendini defalarca. hangi yanın
haklı çıksa, bu davanın öbür yanında yara aldın. çünkü ne yeteri kadar aşık ne
de yeteri kadar ahlaklıydın. oysa aşkın yeterince'si olmaz benim hiç olmamış
sevgilim. o ya vardır ya yoktur. hududu, temkini, itidali, tazmini olursa zaten
aşk olmaz. var olduğu müddetçe vardır o. ve var olduğu müddetçe de tek biçimde
tek hacimdedir. ... bir yaranın acısını unutmak için gönlünde başka bir yaranın
açılmasına razı geldin. üstelik kendini bu yaraya da koşulsuz devredemedin,
sürekli hesaplar yaptın. aşk değildi bu. aşk olsa hesap yapacak mecali kendinde
bulamazdın. bu kadar hesap yapmaya ne gerek vardı? hepi topu aşk işte. gelir,
yaşanır ve günü gelince biterdi.” (nazan bekiroğlu, nar ağacı)
bugünlerde aşkların kimisi için gerçek olmadığı iddiasında bulunuyoruz.
“gerçekten âşıksan” diye başlayan cümleler kuruyoruz. peki, buna nasıl karar
veriyoruz? sürekli söylediğimiz kime göre, neye göre meselesi yani. kimi ya da
neyi baz alıyoruz da insanlara “sen aslında aşık değilsin” deme lüksüne sahip
olabiliyoruz?
beşeri aşk, mecazi aşk, ilahi aşk… aslında hepsi aynı yere çıkıyor. aşk
yalan veya gerçek olmadığı gibi sadece bayan ve erkek arasında da olmaz, değil
mi? ben aşk hakkında pek çok kez yazıp çizen bir insanım ama hiçbir erkeğe
karşı “aşk” denen o duyguyu hissetmedim. ama buradan âşık olmadığım sonucu
çıkarabilir miyiz? bilmem ki. benim için aşk ve âşık nedir ondan bahsedeceğim
şimdi. çünkü dediğim gibi aşk anlayışı evrensel değildir, başkası için nedir ne
değildir bilemem. ama benim için budur diyebilirim. sanırım. kendimi tanımak da
zor.
“o zaman düşündüm. sevenin özünde taşıdığı cevher neydi de
sevgili o cevhere yansıyordu? seven, sevgiliyle olmaktan menfaat uman değil,
menfaatini sevgiliyle olmaktan umandı çünkü. sevdiğini söyleyenlerin çoğu ancak
sevgilinin bezirgânları, hakiki seven ise onun satışa çıkarılmış metaıydı.”
(iskender pala,
aşka dair)
âşık, her şeyden önce sevgiliyi yanında ister. ona karşılık verecek olsa
da olmasa da bunun bir önemi yoktur. sevgi ya da nefret… tek arzusu yanında
olmasıdır. “annesinden dayak yediği halde yine ‘anne’ diye ağlayan bir
çocuktur aşk.” (cemal süreya)
sevgiliye duyduğu sevginin büyüklüğünü onun bilmesine de ihtiyaç duymaz.
sevmek ona
yetmektedir çünkü.
“ey gönül! şimdi sorarım sana… hangi aşk daha büyüktür?
anlatılarak dile
düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi?” (şemsi tebrizi)
“eğer sevgiliden başkasına söyleyemeyecek şeylere sahip
olmuşsa aşk kapıda demektir.
bu durumda sevgilinin sözünü can kulağı ile dinlemek, ileri
sürdüğü her şeyden dolayı hayret etmek, saçma sapan hatta yalan şeyler konuşsa
bile ona hak vermek, haksız olduğu zamanlarda bile onu doğrulamak, ne yaparsa
ne derse hep peşini sürmek hep aşkın halleridir.” (iskender pala, aşka
dair)
shirushi “aşktan da öte bir sevgi çeşidi var mıdır sence? yoksa aşk
birini sevmenin en son hali midir?” diye
sordu. bilmiyorum, düşündüm ki eğer sevgi veya aşk gibi duygulara bir derece
vermeye çalışsaydık belki de böyle olurdu:
“şeriat der ki; seninki senin, benimki benim.
tarikat der ki; seninki senin, benimki de senin
marifet der ki; ne seninki var ne benimki
hakikat der ki; ne sen varsın ne ben”
(elif şafak, aşk)
ve düşünmeye devam ettim. insan sevdiğinde başkasını mı sever gerçekten,
yoksa kendisi midir asıl sevdiği? uzun uzun düşünen ben iken, vardığım sonucu
en güzel anlatan cümle belki de bu idi:
“aşk
bahane. herkes kendini seviyor, bu cilvede kendi güzelliğinden emin olmak
istiyordu ve tıpkı şu ayna gibi bu güzelliği yansıtacak, parlatacak bir ayna
arıyordu.” (nazan bekiroğlu, nar ağacı)
ve dostoyevski koymuştu son noktayı: “sevmek güzel birinde aşkı aramak
değil. o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini
bulmaktır.”
-konuyla ilgili şu hikayeye göz atabilirsiniz.
"eğer bir kişi, milyonlarca yıldızda sadece
bir tane bulunan çiçeği seviyorsa,
o yıldızlara baktığında mutlu olmasına yeter bu."
(antoine de saint exupery, küçük prens)
ben aşkın evrensel olduğuna ama her insana yansıyan aksinin değiştiğini düşünüyorum. kimiler aşk adına vahşet işlerken, kimiler aşkla birlikte güzelleşerek dillere destan oluyor. daha fazla kasmıyım dediğin gibi aşk yorumlanacak gibi değil. hatta eksikliğini duyduğum ama varlığından emin olamadığım bu şey beni korkutuyor.
YanıtlaSilBence bu yorum bile kişiden kişiye değişiyor olduğunun bir ispatıdır, sence de öyle değil mi? ^^
SilHepimiz, elinde olanlar bile şüpheye düşerken bu konuda, emin olmak gerçekten zor...
Bence aşk, fazla özlem sadece. Derler ya hani "Seni yanımdayken bile özlüyorum." diye-yanlış yazmış olabilirim ama bunun gibi bir cümle olduğuna eminim :D- işte o cümle gibi bir şey. Bazen sadece gözlerine baktığında anlarsın bazen de onun yanındayken. Bunun gibi bir şey işte. Bilemiyorum. :D Bence de aşk kişiden kişiye değişiyor. Herkes aşkını kendine özgü yaşıyor ama aşk olmayabilir de. :/ :D
YanıtlaSilEvet öyle sık kullanılan bir cümle var. Doğruluğu da kişiye göre değişir herhalde. :D Aşk olup olmaması o kişiye kalmış bir karar bence. Aşk diyorsa aşktır, aşk ona göre odur. Bunun için yargılayamazsın ki insanları... Öyle yani. :D
SilBana ne bana ne dünya duysun oğluuum :D Çok fena gaza gelmiş durumdayım :D
YanıtlaSilBen de kızdım çünkü ilk yorum bitmişti tam :D
Hadi bakalım :D
Kendimi ahlaksız hissettim ya :D tamam peki görüşmek üzere o zaman
- ismet
SDD ^^
Aman şişt sakın kimse uyanmasın.... Çocuklar duymaaaasın.... :D
SilBiz en birinci terbiyesizleriz zaten boş ver :D
-İsmet
SDD^^
Tamam ismet peki ismet :D
Silamaaaan boşver :D :D
- İsmet
SDD ^^
yettim geldiim :3 İstediğim yazı buydu ağbi. In the mood for love'ı izlemiş miydin? İzlemediysen hemen izle ve tanıtımını yaz, ay hayali bile güzel dshgjhds :D
YanıtlaSilHoş geldin :D İyi oldu bu çünkü ben hiç sevmemiştim bu yazıyı :D Hayır izlemedim ve merak ettim şuan. Bir izleyeyim ben onu o zaman :D
Sildune, kore, mangalar, faust, edebiyat,.
YanıtlaSildünyan ne güzelmiş valla sevdim.
:)
Hehe teşekkür ederiiim :D
SilE sen de hoş geldin o zaman gezegenime^^