22 Kasım 2015 - Ortaköy |
aslında ben sonbahar özeti geçecektim. hala geçeceğim ama
şimdi değil. gerçi şimdi bunu da yazmamam lazım çünkü efendim yarın sınavım
var. ama benim çok çalışkan bir çocuk(!!!) olmamdan mütevellit burada
konuşuyorum. biliyorum doğru değil bu yaptığım ama istemiyorum işte çalışmak.
günlerim çok da mühim bir değişiklik olmadan geçiyor.
sadece son bir hafta içinde katıldığım çekim, ders ve film okuması sonucunda
bölümümü daha da çok sevmiş bulunuyorum. kura falan diyerek geldim belki buraya
ama gerçekten en mutlu olacağım yere gelmişim. önümde tek bir engel var o da
hazırlık işte. zemin kattaki bir penceresiz sınıfta, hapishane hücresinin
verdiği bütün karamsarlık ve bunaltıyla sıkıcı cd kayıtlarını dinleyerek
yaşıyorum. öyle boğucu ki ne kitap okuyasım geliyor ne yazasım. halbuki dersler
bunun içindir, değil mi?
cuma günü medya akademisinin mülakatına katıldım. bir
gece oda arkadaşımın haberdar etmesiyle -o da bu kursa gidecekti- cv'mi
gönderip başvurdum. çok ümitli olduğum söylenemezdi. sinema alanında elle
tutulur hiçbir başarısı olmayan bir insanım neticesinde. bin kişi cv göndermiş,
film okumasındayken aradılar beni. refleks olarak kapattım ama içime de bir
kurt düştü tabi, çıkışta geri aradım, geçmişim. seçilen doksan kişinin içinde
ben de varmışım. onların içinden de otuz kişi seçilecek. şimdi ikinci bir
bekleme başladı benim için ama bu sefer daha heyecanlı çünkü bu sefer olasılık
daha yüksek ve mülakata katılınca da iş ciddiye bindi. gerçi güzel geçti
diyebilirim, bu iş olacak gibi hissediyorum ama bakalım.
ielts'e girip ikinci dönem derslere başlamayı
düşünüyordum ama eğer bu kurs olursa istemem. yedi aylık bir eğitim madem,
benim de kafam rahat olsun. (evet bütün sıkıcılığına rağmen hazırlık yatarak
geçtiğim bir başka sezon.) çevremdekiler yine bile girmemi söylüyor ama
bu konuda kesin bir karara varmış değilim. dediğim gibi kurs olursa zaten
uğraşacak ciddi bir meselem olur.
son zamanlarda bizim okuldaki arkadaşlarım can
sıkıntısından ne yapacaklarını şaşırdılar. (tek başıma sıkıldığımı
düşünmüyordunuz herhalde dssfjkhj) önceki sınıftan bir çocuk vardı, gerçekten
sıkıntılı bir çocuk. normal değil yani, hep dalga geçiyorduk falan ama öyle
alınmıyordu yani. neyse, ben çok tanımıyordum kendisini zaten, malum çok
öndeydi. sınıflar değiştikten sonra daha iyi tanıdım. fizik profesörü olan
babasının baskın kişiliği yüzünden bu abuk eğilimlerde olduğunu düşünmüyor
değilim. kafası çalışmayan bir çocuk değil ama sosyal ve duygusal zekasında bir
problem olduğu kesin. işte neyse başka bir arkadaşın engin fikirleriyle buna
bir parodi hesap açmışlar, tabi haberi var onun, başı çekiyor, saçma sapan
şeyler yapıyorlar. ilk başta ben de dahildim, komik videolar çekiyorduk. her
şey bizim aramızdaydı. sonra okuldaki herkesi takip etmeye başladılar, onlar da
geri döndüler ve şimdi iki yüzden fazla takipçisi var.
gel gelelim bizimkiler şakayı kakaya çevirmek konusunda
pek meraklılar. sağdan soldan birilerini ayarlayıp bu çocuğa gönderiyorlar.
"aaa sen instagramdaki çocuksun di mi, severek takip ediyorum, bir
fotoğraf çekilebilir miyiz?" tarzı şeyler söyletiyorlar. bu çocuk da
gerçekten inandı mı ünlü olduğuna. "yapmayın abi, o kadar da değil, yazık
lan" diyorum ama dinletemiyorum. neymiş başkası dalga geçemezmiş, yalnız
biz dalga geçebilirmişiz, onun da hoşuna gidiyormuş blah blah. kendilerini
kandırma şeysileri yani ama içim hiç rahat değil, artık konuşmuyorum bile
bu konuda onlarla. anlamak mümkün değil insanları, başkalarının arkasından
"ergenlikten çıkamamış bunlar" deyip ergenlikten çıkamayan
arkadaşlar. ben gerçekten anlamıyorum, böyle zamanlarda ne yapıyorum ben burada
diye sorgulamadan edemiyorum da. ama işte yüzdeye vurunca bakıyorum aslında iyi
çocuklar, katlanıyorum bir şekilde. hazırlıkta bulunanlar arasında en iyisi
bunlar şimdilik.
aklıma gelmişken, film okumasından bahsedeyim biraz.
hocamız çok şirin bir insandı, hoca dediğim asistan yani, sosyoloji mezunu ama
kültürel çalışmalarda master yapıyormuş. çok güzeldi ya, hiçbirini tanımasam da
gelecekteki sınıf arkadaşlarımı çok sevdim. (hepsini değil, güzel konuşanları
sadece.) ya size bir şey itiraf edeyim mi? benim bu paragrafa başladığım gün
çok hevesliydim şuansa zırnık gelmiyor içimden bir şey yazmak. ama güzeldi
yani. ha bir de çekime katıldığımdan bahsetmiş miydim bilmiyorum ama belgeselin
jenereğindeki asistans kısmında adımı görünce bir mutlu olmadım değil. ben bilmiyordum
arkadaşım ss almış, atınca hep birlikte vaaay dedik. ufak ufak, işte çay kahve
taşıyarak başladım sinema kariyerime hahah. ama sevmişler beni, yönetmen abimiz
yine gelsin o kız demiş. *şımarma*
bugün sadece altı kilometre yürümüşüm. formdan düşüyorum.
normalde pazarları ben dokuz km'yi görürdüm. neyi fark ettim sonra, belki de
aradığım arkadaş ortamını buldum. okulda değil hayır, dernekte. gel gelelim ne
zaman bu arkadaş ortamında bulunsam tek kız olmamın getirdiği ciddi bir sorun
var. gruptaki erkek sayısı artarken kız sayısı stabil. bugün onlardaydım ve
güzeldi mesela ama işte bir rahatsızlık hep. bir daha giderken yanıma muhakkak
bir kız almam lazım onu iyice anladım.
edit: bir kere daha yanılmışım. daha bile korkunç.
bunun dışında pek bir şey yok. var mı? yok. valla yok.
o sonbahar yazısı da gelecek!!!
Yavaş yavaş alışıyorsun zannımca :)
YanıtlaSilŞu "ergenlikten çıkamayanlarla dalga geçen ergen topluluğu"ndan bizim sınıfta da var maalesef, fakat ben hiç çekemiyor ve onlarla göz göze bile gelmemeye çalışıyorum :P
Yavaş yavaş ilgin olan şeyleri yapmaya başladıkça eminim daha fazla ısınırsın okuluna ve belki de sınıfına.
Bu arada kulüp ne kulübü?
Çoktan alıştım da bu bazı şeyleri olduğu gibi kabullenme süreci diyelim :D
SilŞimdi eğer dalga geçtikleri konuda haklılar ama sorun zaman zaman kendilerinin yaptıkları davranışlarda. Ama çocuklar daha bizimkiler, çok takmıyorum artık.
Kulüp mü ne kulübü? Ben öyle bir şey bilmiyorum sadljflk
Ya sen gsup yazmışsın ben kulüp okumuşum. Okulda, okul sonrası bir kulübe katıldım da,sanırım onun getirdiği sorumlulukları düşünürken aklımı oynatacağım fghjk
Silhahahaahha muhtemelen ondandır her şeyi kulüp diye okuyabilirsin dikkatli ol :D
Sil