Ah o kadar tembelim ki dört gündür bir şeyler yazacağımı
söyleyip sürekli ertelemekten yoruldum. Öyle ya da böyle 2015 gelmiş bulunmakta
ve ben sanırım ilk kez bir senenin sona ermesine üzülmüyorum.
Hâlbuki düşünüyorum da ne beklentilerle başlamıştım ben
bu yıla, bu yaşa… Öyle her sene umutlarla girdiğimi sanmayın, doğum tarihimden
adıma, okul numaramdan, TC kimlik numarama kadar hayatımı domine eden iki sayı
var, 1 ve 7. Hani gazeteyi açsam manşette 17 sayısı vardır, o derece. Yine
uzatmalara oynuyorum, velhasılı kelam 17 yaşı pek bir hevesle bekledim.
Ama gelin görün ki rezil bir seneydi, elbette güzel
şeyler de yaşadım ama cidden… Bu kadarını da tahmin edemezdim gerçekten. Yine
de artık üzülmüyorum, pişman da değilim geçirdiğim bu yıldan. Yaşadıklarımın
beni her açıdan olgunlaştırdığını hissediyorum, üzücü deneyimler yaşıyor belki
ağlıyorum kimi zaman ama öğreniyorum. Kendimi teselli etme çabası değil,
gerçekten böyle düşünüyorum, böyle hissediyorum. Mutlu olmak zor bir şey değil benim için, sadece…
Mutluyum. Biraz stresliyim sınavdan dolayı, kimi zaman dershane yolunda “benim
burada ne işim var?” diye soruyorum kendime ama mutluyum yine de. Zaman
geçerken tek düşündüğüm ileride pişman olmayacağım bir yaşam sürmüş olmak.
İnsan ne zaman geçmişe dönüp baksa biraz hüzünlenir elbet, geçen yılları geri
getirmek mümkün değil sonuçta ve yaşlanıp, ömrümüzün sonuna geliyoruz. Ama eğer
pişman olmayacağım bir hayat yaşamışsam yine gülümserim her zamanki gibi.
Şimdiyi de keşke demeyeceğim bir şekilde yaşıyorum bu yüzden. Herkese de
tavsiye ederim bu metodu. Mutlu olmak sandığımız kadar zor değil.
Bir kişisel gelişim seansından sonra zevzekliğe devam
ediyoruz.
Geçen sene yeni yılda arkadaşlarımlaydım ve aşağı kattaki
kutlamaya yetişmek için merdivenden inerken zınk!! yeni yıla giriverdik. Bunun
bir zırvalık olduğunun farkındayım ama gerçekten de bütün yıl boyunca merdiven
indim, şaka değil. Bu nedenle bu sene ders çalışacaktım ve böylece bütün yılımı
da çalışarak geçirecektim. İnek öğrenci mod: on olacaktım. Benim böyle güzel ve
saf hayallerim vardı işte. Fakat bakın ne oldu? O herkesin öve öve öve öve
bitiremediğim Interstellar’ı izlerken dalmışım (e film 170 dakika boru değil)
ve bir de baktım ki çoktan 2015 gelivermiş. Ders çalışma hayalleri yine yalan
oldu tabi.
Yeni yılın ilk günü temizlik yaparak hayata başladım.
Dağınıklığa o kadar alışmışım ki düzenli geliyordu bana odam ama bir toplamaya
başlayınca “oha bunun burada ne işi var?” oldum. Pislikten göçüyormuş, bayağı
çöplükte yaşıyormuşum ben onu anladım. Hele masam zaten bir dağ yığını, bazen
kendimi bile kaybediyorum. Neyse, temizliği yaptım, yağmur yağıyordu, dışarı
çıkıp markete gittim, Woops için şeftalili didi almam gerekiyordu. (Woops: okul
arkadaşım, Danimarka’da doğup büyümüş, postun başlığı da kendisinin bana sürekli söylediği bir şey aslında, hard rockla yatıp kalkan, öyle alıştığı
için abisinden ya da annesinden bahsederken “annem, abim” değil de sanki anne
ya da abi kavramından bahsediyormuş gibi sadece “anne şöyle dedi, abi böyle
dedi” diye konuşan, ileride aşçı olmayı planlayan, benden beter bilgisayar
bağımlısı, el ele verip Çiko’yu uyuz ettiğimiz, ilginç bir insan. Çiko için
bknz.DÜ)
Neyse, Çiko’nun takıntılı olduğu bir içecek yok, mesela
ben her sabah soğuk-sade-soda (hayat gerçekten de 3 s üzerinde kurulu) içerim,
Woops da şeftalili didi. Bunlaır niye anlatıyorum, bilmiyorum. Sonra eve
geldim, karnım ağrıyordu, kızların gelmesini beklerken pijamalarımı çekip sancı
çeke çeke Running Man izledim. Sonra Woops ile Çiko geldi, birkaç saat
saçmaladıktan sonra hava soğuk ve de karanlık olduğu için –akşam olmuştu çünkü-
ben de kızlarla çıktım. Eve dönerken hiç bilmediğim yolları kullanıp, kaybolmanın
eşiğinden döndüm ama yine de çok güzeldi çünkü hava soğuktu, karanlıktı ve buna
bağlı olarak kimse yoktu. 10cm’in yeni albümü çok harikaydı, o yüzden bir kere
daha “işte mutluluk” budur diye düşündüm.
2015’ten beklentilerim… Yok. Artık bir şey beklemiyorum.
Hayırlısıyla şu sınav derdini atlatıp, tembellik yapmanın vicdan azabından
kurtulmak istiyorum. Tabi bu hızla çalışmamaya devam edersem yazım zehir olur
ama YGS’yi hallettim sayılır, LYS deyince panik oluyorum, halbuki Türk
edebiyatı benim en büyük hobim. Sonra bu seneki sınıfım çok gürültülü,
çıldırıyorum. Birini öldürmeme çok çok az kaldı, sinirlerim ölesiye yıprandı.
Birçok kez “Evet Nietzsche haklısın, insanlarla yaşamak zor, susmak da…” dedim.
Bu yıl neler yaptığımdan emin değilim ama iyi kitap
okudum, gerçi sona doğru ders çalışmam gerektiği aklıma geldiğinden kitap
okumaktan bile zevk alamadım ama olsun, yine de okudum. Cidden ama ya, hiçbir
endişe olmadan saatlerce kitap okumayı özledim ben! Yeni müzik piyasaları
keşfetmeyi özledim, blogumu da. 2015’te mahrum kaldığım bu şeyleri daha fazla
yapmak istiyorum.
Rüyalar konusunda aynı hızla devam ediyorum, her gece
başka bir ekşın falan filan. Bu sene daha çok 2PM, Winner, VIXX takıldım gibi
hissediyorum. Ve tabi ki Shinhwa!!! Şubat’ta comeback bar, AHEY AHEY AHEY! EXO-L’lerdeki
çöküşten sonra EXO’ya da ısındım sanırsam. Dizi izledim mi? Man from the Stars ve Gap
Dong izledim. Gap Dong harikaydı, Stars komikti. Slower Granpa’yı izledim, çok
zevkliydi. Witch’s Romance izledim, Seojoon’u selamlığıma aldım. Amerikan
dizilerinden her zamankiler dışında How to get away with Murder’ı izledim yeni
sezonu bekliyorum şimdi, 29 Ocak’ta başlıyor, geçen senenin en iyi 8 dizisinden
biri seçildi AFI tarafından.
Bu arada 2008’ten 2012’ye terfi ettiğimi de bildirmek
istiyorum. Ayrıca bannerımı da değiştirdim, azıcık renk gelsin dedim. Malum,
oldukça ciddi, karamsar bir havası var ama hâlbuki ben aşağıda zırvalıyorum. :D
Yani sanıldığı gibi ne edebi bir şey var ne mistik…
2013’e ve 2014’e girerken “Her sene bıkıp usanmadan gelen yılbaşı ve istisnasız her yılbaşında
aynı duygular…” demişim, bu sene girdiğimi fark edemedim bile. 2014’te bir
de şunu eklemişim “Zamanın geçiyor olması benim için çok sinir bozucu bir şey.
Neden bunu kutlayayım ki?” Ama büyük konuşmamak lazım, yalan söyleyemem, valla
mutlu oldum 2014 bitince. Böyle bir yılımın olacağına ihtimal vermezdim, 17
yaşıma böyle veda edeceğime…
Hava çok soğuk ama kar yağmıyor. Bir yılda ne kadar çok
şey değişmiş hayatımda. En başta insanlar… Hepimiz değişiyoruz, ne zaman
değişmekten bahsetsek Edip gelir aklıma, Umutsuzlar Parkı yok mu hani? En sevdiğim
şiiri, hele III.bölüm… 5 yıldır ne zaman okusam benim konuşan bu adam, sürekli
değişiyorum ama bazı şeyler içimde hep aynı. Ne zaman yılbaşı gelse aynı, ne zaman
Ahmet Kaya çalsa aynı, ne zaman anneanneme gitsem aynı, ne zaman bu şiiri
okusam… Aynı. Yine ben, yine ben ve bakın işte yine ben. Ezberimden gidiyorum…
***
Bunu göklerden anlıyorum, kendimden anlıyorum
biraz
İnsan, insan, insandan; ne iyi ne de kötü
Kolumu sallıyorum yürürken, kötüysem yüzümü buruşturuyorum
Çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum
Öldüklerimi sayıyorum, yeniden doğduklarımı
Anlıyorum, ama yepyeni anlıyorum bıktığımı
Evlerde, köşebaşlarında değişmek diyorlar buna
Değişmek
Biri mi öldü, bir mi sevindi, değişmek koyuyorlar adını
Bana kızıyorlar sonra, ansızın bana
Kimi ellerini sürüyor, kimi gözlerini kapıyor yaşadıklarıma
Oysa ben düz insan, bazı insan, karanlık insan
Ve geçilmiyor ki benim
Duvarlar, evler, sokaklar gibi yapılmışlığımdan.
Bilmezler, kızmıyorum, bunu onlardan anlıyorum biraz
Erimek, bir olmak ve unutulmak içindeki onlardan
Ya da bir başkaca şey: ben kendimi ayırıyorum
O yapayalnız olmaktaki kendimi
Böyleyken akıp gidiyorum bir nehir gerçeği gibi
Sanki ben upuzun bir hikâye
En okunmadık yerlerimle
Yok artık sıkılıyorum.
İnsan, insan, insandan; ne iyi ne de kötü
Kolumu sallıyorum yürürken, kötüysem yüzümü buruşturuyorum
Çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum
Öldüklerimi sayıyorum, yeniden doğduklarımı
Anlıyorum, ama yepyeni anlıyorum bıktığımı
Evlerde, köşebaşlarında değişmek diyorlar buna
Değişmek
Biri mi öldü, bir mi sevindi, değişmek koyuyorlar adını
Bana kızıyorlar sonra, ansızın bana
Kimi ellerini sürüyor, kimi gözlerini kapıyor yaşadıklarıma
Oysa ben düz insan, bazı insan, karanlık insan
Ve geçilmiyor ki benim
Duvarlar, evler, sokaklar gibi yapılmışlığımdan.
Bilmezler, kızmıyorum, bunu onlardan anlıyorum biraz
Erimek, bir olmak ve unutulmak içindeki onlardan
Ya da bir başkaca şey: ben kendimi ayırıyorum
O yapayalnız olmaktaki kendimi
Böyleyken akıp gidiyorum bir nehir gerçeği gibi
Sanki ben upuzun bir hikâye
En okunmadık yerlerimle
Yok artık sıkılıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder