Pazar, Şubat 07, 2016

boş işler müdürlüğü



şuan dışarıda deli gibi rüzgar esiyor ve ben çatının uçmaması için dua ediyorum. bir yerden dehşet bir soğuk geliyor ama nereden olduğunu bile anlamıyorum. sanırım sadece soğuk işte, her yer soğuk.


bob marley dinleyince aklıma jiyounghoon geldi. dinlemeyeli bayağı olmuş, özlemişim sesini. bu şarkı beni aylar öncesine götürüyor. üniversiteye başlamadan önceki tatlı zamanlar. korktuğum zamanlar. yapamayacağımı düşündüğüm. yazmıyorum, deli gibi eşlik ediyorum şarkıya. no woman no cry!!!

bir süredir bir şey yazmadım. iki gün oluyor sanırım. şuan yazmak istiyor muyum emin de değilim. başkalarına öğüt vermek kolay tabi. zion t'nin sesi beni çok başka dünyalara götürüyor. onunla yazamam sanırım. çünkü bu dünyalardan birinde kalmak isteyebilirim ve bu beni gerçekten uzaklaştırır. hiç mi kaçmıyorsun sanki diyeceksiniz, haklısınız. yine de yazarken elimden geldiği kadar dürüst oluyorum.

bu aralar boş işler müdürlüğünde halkla ilişkiler departmanına bakıyorum. görevim; dersten sonra kafede oturup kart oynamak, asla sonuç alamayacağımı bilerek siyaset konuşmak, eve gelen insanlarla boş yapmak, reklamlardan tutun da the voice switzerland'a kadar bazı gereksiz şeyler izlemek... kolay değil anlayacağınız, bayağı bir vaktimi alıyor.

ikinci dönemin ilk haftasını geride bırakıyoruz. izlediğim bir kaç film, okuduğum bir kaç şey sanırım ben niye ölmüyorum ki düşüncesini bir parça olsun unutturuyor. hakkında yazmak istediğim çok kitap çok film var ama tek yaptığım bu saçma şeyler. ama tamam bu kadardı, diyorum kendi kendime. bir süredir görüşmediğim arkadaşlarımdılar sonuçta, biraz boş yaptık birlikte. bundan sonra daha anlamlı şeyler yapacağım, diyorum. bu sefer de kendi kendimi yargılıyorum, gerçekten nedir anlamlı olan?

o kadar fazla insan tanıdım ki insan ilişkilerine bakışım değişti, nasıl denir, biraz laçkalaştı. lise arkadaşlarımla ilgili bir sorun yok, onların yeri ayrı. ama geri kalan bütün o insanlar... herkes iyi - kimse iyi değil. herkes arkadaşım - kimse arkadaşım değil.  herkesle konuşurum - ama boş konuşurum. gerçekten böyle dandik iletişim bozuntularından nefret ediyorum. sadece bir arkadaşım olsun istiyorum, kitap okumak yerine kalkıp görmeye gideceğim. ama o klişe vardı ya birinci sınıfta öğrendiğimiz, kitap en iyi arkadaştır diye, ben bunu bizzat yaşıyorum. bir yandan çok güzel - öbür yandan berbat. 

*** 

yirmi dört belki de kırk sekiz saat geçti. ve ben çok ama çok yorgunum.



8 yorum:

  1. Karışık işler insan ilişkileri kafa yorsan bi dert yormasan ayrı :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. insansız yaşamak gibi bir lüksümüz yok ki

      Sil
  2. ''herkes iyi - kimse iyi değil. herkes arkadaşım - kimse arkadaşım değil. herkesle konuşurum - ama boş konuşurum. gerçekten böyle dandik iletişim bozuntularından nefret ediyorum.''

    Bu kısmı okurken satırlarda ahbabını görenlerden biri oldum yine. El salladım, başımla onayladım hafifçe. Çokça konuşan ama yalnızken cümlelerinin hiçbir ağırlığının olmamasının altında ezilenlerden biriydim, kalabalık bir grubun üyesiydim basitçe.
    Kendini birebir anlatan başka kalemlerden çıkma cümleler bulunca inatla her zaman şaşıran anonim bir okuyucu bildiriyor. :)
    Yalnızlığın ne çok tanığı var, ne çok tanımı var be Paul.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düzgün konuşmayı pek beceremediğim halde buna teşebbüs eden bir insanım. Dönüp bakınca aslında hiçbir şey dememiş olduğumu görmek üzücü.

      Gerçekten de öyle, bambaşka yerlerde bir anda kendini bulabiliyor insan. Tam da bu yüzden işte, insan olduğumuzdan.

      Sil
    2. İnsan olmanın çok yükü var. Senden beklenen kavramlar, adımlar, yapman gereken tekdüze onca şey varken kafanı başka yöne çevirmek bir suç gibi yakana yapışıyor. Farklı hissetmek önce kendi içinde yargılanıyor, çıkmaza giriyor. Dışarıyla tanışmadan içerideki kargaşada kayboluyor, onun için en iyisi de sanırım bu. Dışarısı daha korkunç bir karmaşa, yine de bir merak ama kim bilir büyüse ne olacak?
      Maskesini takınan içi boş cümleler belki de içerideki tanımsız kargaşanın dışa vurumudur. Çevredeki onca sahte şeye isyandır.
      İnsan olmak, düşe kalka öğrenmeye çalıştığımız ama asla beceremediğimiz bir şey mi? Ya da insan olmak bu soru işaretleriyle boğuşmak mı?
      İnsan olmak da zor, insan kalmak daha da zor. (Bu cümle çok tanıdık geldi, acaba nereden aklıma kazınmış. Gece gece yine uçuyorum, daha fazla saçmalamadan gideyim.)

      Düşünmek sonucunda çıldırtan bir eylem. Sorgulama geliyor peşinden ortalık karnaval alanı. Karnavala dönen bir yorum daha. Baştan okumadan yollayacağım ki silmeyim. :D

      Sil
    3. Yapmamız gereken, yapmamız beklenen... Farklı davranmak senin için sorun değilse bile soru haline getirmeye çalışanlar...

      Hepsi. İnsan olmak hepsini kapsıyor. Ya da olamamak.

      En iyisini yapmışsın. Ben de ne zaman okusam yazdıklarımı yayınlayamıyorum. Ne zaman düşünsem konuşmuyorum. Biraz duraklayınca devam edemiyor insan. Durmamak da zor. Bipolar hastaları gibi savruluyoruz.

      Sil
  3. Şarkı çok güzel, yaşadıklarımız benzer. Özellikle ''herkes arkadaşım - kimse arkadaşım değil'' sanırım bura beni anlatıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunun çok fazla insanın yaşadığı bir sorun olduğunu düşünüyorum ama bence insanlar buna okay deyip üstünü kapamaya çalışanlar ve sorgulayıp reddedenler olarak ikiye ayrılıyor.

      Sil