Cumartesi, Eylül 12, 2015

"yine japon filmi mi izliyorsun?" #7

Part 5 için...
Part 6 için...



About Love / 2005 

Üç farklı yerde, üç farklı hikaye... Bir nevi üç kısa film. Normalde aşk filmi izlemekten hiç hoşlanmam ama bu film çok farklıydı, çok güzeldi. Adından dolayı ön yargıyla izlesem bile verdiği his inanılmazdı. Üç yönetmen ve üç senaristin meydana getirdiği film gerçekten iyi.

İlki Çinli grafiker bir oğlanla ressam bir kızın arasında, Tokyo'da geçiyor. Sevgilisinin telefonda kızdan ayrılmasıyla başlıyor. Oğlanımız ise habersiz sadece kızın ağladığını gördüğünden müteessir, onun ağlarken resmini çizip stüdyosunun camına asıyor. Bu resim her gün biraz daha değişiyor ve resmiyle birlikte kızda. Ama çizen kişinin kim olduğunu bilmiyor tabi ki. 


İkinci hikaye Taipei'da Japon bir çocukla yerli bir kız arasında. Kızımız sevgilisinden yeni ayrılmış, kalbi kırık. Japon çocuğumuzla aralarında arkadaşlıktan fazlası var ama kızın aklında da hala eski sevgilisi. Ayrıca çocuk henüz Çince'i çok az bildiği için konuşmaları da ilginç oluyor.


Ve üçüncüsü Şangay'da geçiyor. Çocuk öğrenci olarak geldiği bir şehirde bir oda kiralıyor. Sahibenin şirin mi şirin, bir o kadar da akıllı kızı da çocuğa aşık oluyor ama onu sevgilisi var. Bununla birlikte çok geçmeden sevgilisi oğlandan ayrılıyor. Bir kalbi kırık arkadaş daha... Aklıma gelince şimdi yeniden üzüldüm. Ona değil, kıza.




Lesson of the Evil / 2012

Kötü olmayan nadir korku filmlerinden biri diyebilirim sanırım. Tam olarak korku denilemez gerçi, gerilim de pek değil ama nasıl adlandırmalı onu da bilemedim. Wikipedia slasher film demiş, hakiki olarak da film boyunca işkence çektiğim doğrudur.

İlk yarım saat boyunca öğretmeni (Hideaki Ito) pis bakışlarla süzdüm, bir pislik çıkacağından emindim, adam hiç tekin değil yani. Sonra zaten ne mal olduğu anlaşıldı, hatta film ilerledikçe öyle bir anlaşıldı ki rüyama girecek diye korktum. Yok böyle bir psikopat, Kore dizilerindeki saykolarımı istiyorum ben, hepsi birbirinden sevilesi olan Lee Joon'lar, Haneul'lar, Şef Kwon'lar, Avukat Janglar... Gerçekten hiçbir dizi veya filmde böyle midemi bulandıran bir psikopat görmemiştim. Neyse, kanlı manlı sahnelere dayanamayanlar kesinlikle izlemesin ama korku, gerilim, iğrenç sayko sevenler için izlenebilir bir film.



For Love's Sake / 2012

Hani böyle makjang drama tabiri vardır ya, izlerken oyuncudan senaristten yönetmenden hatta ışık şefinden bile utanırsınız böyle bir projede yer aldığı için. Ağlamak istersiniz dünya üzerine böyle bir film/dizi olduğu için... Bu duyguları hiç bu kadar derinden hissetmemiştim. Böylesine filmdekiler yerine utandığım olmamıştı. Japon olsam bu film çıktıktan sonra hüviyetimi saklar çinli koreli ya da tayvanlı olduğumu falan söylerdim. Hatta Kırgızım derdim. IMDB puanı da 6,5'miş, insanlar kafayı yemiş olmalı. Kız güzeldi ama mal olsa da. Emi Takei bu rolü kabul ederken aklından ne geçiyordu merak ediyorum. Erkek başrole ne demeli? Satoshi Tsumabuki. Abi sen koca aktörsün ne yabıyon? Fly With the Gold'da izlemiştim onu, o ağır karakterinden sonra cidden şok oldum. Hatta gidip kim olduğuna bakana kadar tanıyamadım bile düşünün. Eski bir film de değil ki parasızlıktan falan diyeyim. Neyse, filmi izlemeyin diyor ve gidiyorum.



Chicken Race / 2013

Masaki Okada'nın en iyi filmi ilan ediyorum kendisini. Şimdiye kadar dört filmini bir de dizisini izledim ama ilk defa sempati duydum kendisine. (Sempati duymuyorsan niye izledin diyeceksiniz, oyunculara bakmadan izliyorum efenim.) Bu filmde doktor olamadığı için hemşir(?) olmuş genç Kamiya'yı canlandırıyor. 

45 yıldır uyuyan hasta Tobita (Akira Terao) ile kendi çapında konuşan Kamiya bir gün Tobita-kun'un parmağının hareket ettiğini görür, derken bir müddet sonra Tobita-kun uzun süren uykusundan uyanır ama kendini hala 19 yaşında sanmaktadır. Ve Kamiya'nın ona anlattığı her şeyi de duymuştur. Chicken Race ise Tobita-kun'u komaya sokan yarıştır. Tabi ki Tobita-kun'un ayağa kalkıp hayat adapte olması kolay değildir ama Kamiya onun yanında olacaktır.

Her anlamda çok güzel bir filmdi. Hem çok güldüm izlerken, hem duygulandım. Terao inanılmaz sevimli bir adam. Okada da çok iyi oynamış. Ayrıca bana Urashima Taro efsanesini de öğreten bu filmi herkese tavsiye edebilirim.



Blue Spring Ride / 2014

Ao Haru Ride mangasından uyarlanan film senaryo olarak oldukça sıradan bir lise aşkı hikayesi olmakla birlikte insan hoş bir tebessümle izliyor filmi. Çok masum olduğu için elbette. Her ne kadar çocuklar kazık kadar olsalar da saflar -tabi gerçekte böyle bir dünya yok orası ayrı- ve o yüzden insan "ya çocuk işte" deyip gülüyor ama alaylı bir gülme değil, daha çok "nerede o günler o masumiyet" konulu bir gülüş.

Daha önce Enoshima Prism'de izleyip sevdiğim Tsubasa Honda'nın oynadığı esas kızımız Futaba -ki kendisi bu filmde acayip sevilesi bir arkadaşımız- lisede yalnızca arkadaşlıkla ilgilenirken birden bire ortaokulda sevdiği çocuk olan Kou'yu görür. Kou'yu Crows Explode'dan Kazeo oynuyor, yani Masahiro Higashide. Ancak tuhaf olan bir şey vardır, Kou eski kibar Kou değildir, soğuk ve anlaşılmaz biri olup çıkmıştır. Futaba bir yandan ona ne olduğunu anlamaya çalışırken birden de lise hayatını düzene sokmaya çalışır. Liseli gençler arasındaki aşkın ve arkadaşlığın işlendiği bir klişeler filmi diyebiliriz. Ama kız çok tatlı olduğu için izlemesi de çok hoştu. 

Demem o ki sanatsal bir beklentiniz olmasın ama başınız ağır bir şeyler kaldırmadığında, eğlenceli vakit geçirmek için ideal bir film.

Ve bu yazı da burada biter. Görüşmek üzere!

6 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye sildin ki? :(

      Sil
    2. Ya aslında şu yorumlara düzeltme eklense ne güzel olur.Bazen yazarım , sonra beğenmem silerim öyle değişik biriyim işte^^

      Neyse hazır tekrar gelmişken yüzsüzlük yapıp birşeyler yazam bari:))

      Lesson of the Evil ,pompalı tüfekle insan avına çıkması neydi o öyle yaao_O çok abartı geldi.yani anladık psikopatsın da azıcık cool olur insan:PP Lee joon gibi sayko lar topluma kötü örnek,kötü dediğin çirkin olucekki azıcık tırsalım:)) Fazlasıyla kan gölü ama gene de filmi bitirme isteği oluyor izlerken.Devamı gelicek diye duymuştum ama ne oldu bilmiyorum.

      For Love's Sake ,bu filmi sadece ben sevdim sanırım.:)) Hatta bi ara başrol çiftin söyledği şarkıları dinlemişliğim vardır.Başrol erkek oyuncuyu izlemeyi sevdiğim için de olabilir ,aslında bu tarz şeyleri çok da sevmem ama bu filme ,karakterlere ısındım^^

      Chicken Race,ha izledim ha izlicem ,bi de pek hakkında yorum görmeyince erteledim izlemeyi ama senin güzel yorumundan sonra çok da bekletmem artık.^^

      Blue Spring Ride,ben bu kıza bi bu filmde ısındım.Enoshima Prism i de başlayıp başrol uşağın oyunculuğunu beğenmeyip kıza da bi türlü ısınamadığım için yarım bıraktım resmen filmi (bazen olmuyor işte bitiresi izleyesi gelmiyor insanın :( )
      Buradaki uşağı xxHOLIC den biliyorum o zaman gözüme girdi.Film de sade hoş bir yapımdı.

      (Bu sefer silmicem :))

      Sil
    3. Aynen katılıyorum, düzenleme olsa süper olurdu ama sen beğenmediğini sil sonra beğendiğin bir tane yaz ki ben olayı anlayayım, sonra niye ne oldu acaba diye düşünüp üzülüyorum :D

      Ne coolluğu ya lanet bir herifti. Lee Joon...Aynen öyle, sonra insanın ölesi geliyor yahu :D

      Sake için yaa dedim ki boş ver eğlenmene bak mantık arama ama öylesine utandım ki izlerken :D Gülmedim diyemem ama ondan çok ağladım yani hahah

      Chicken Race'i kesinlikle izle, çok güzel filmdi. İyi ki izlemişim dedim.

      Enoshima Prism'de de sevmiştim ben kızı, burada daha bir çok sevdim. Oradaki çocuğa gelince... Başrole uyuz olmadıysam bu iyiye işarettir, çok sevmediysem de "ay dayanamiciğim" olmadım yani. :D

      Sil
    4. Tamam ,bidahakine silmek yok^^

      Hala her japon yapımı izleyemem ben,hoş izleye izleye absürtlüklerine alıştım o ayrı belki bu film de de öyle olmuş olabilir.( İlk başta çok önyargılıydım da ben sonra artık ne oldu bilmiyom kore aşk üçgenlerinden sıkıldıysam artık :)) Makoto'ya aşık çete lideri Gamuko bu karakter evlere şenlik değilmiydi ya sonra dört göz falan:))

      Sil
    5. Spoiler vermek gibi olmasın ama filmin sonunda aaaa meğersem aşk üçgeni yokmuş. Gerçekten şaşırdığım yerler oldu ve bu pek de olmaz bana :D

      Şu animelerden uyarlanan Japon filmleri... Ya cidden bu adamlar bunları nereden buluyorlar diye düşünmekten çıldıracağım. Ama bu film daha çok "nöğğğ olamaz"dı. Gamuko çok manyaktı da dörtgöz dayanılmazdı. Ki gözlüklere ve gözlüklü insanlara acayip sempati duyarım :D

      Sil