“Anime!” haykırışlarını duyar gibiyim. Kafamı nereye
çevirdiysem aynı şeyi duydum.
Ama bu yazıyı yazacağım. Çünkü benim farklı bir fikrim
var. Öncelikle hala izlemediyseniz büyük kayıptasınız. Zaman bulur bulmaz hemen izleyin. Animesi gibi güzel.
Önce animeyi izlemiştim. Atlamadım demeyeceğim. Tamamen
yalan olur bu çünkü. Kusuruma bakmayın anime-severler 37 bölümü ben tek tek
izleyemem. O sabır henüz bende yok. Herhalde animeyle en çok benzeyeni ilk filmdi.
İkincisinde L animedekinden daha geç, Light ise daha erken ölüyordu. Yani
animedeki Mello, Near ve Teru olaya hiç karışmadan ölüyor Light. Gerçi Near “L:
Change the World” de görünüyor.
Deat Note çok ünlü olduğu için öyle tanıtmaya lüzum
görmüyorum. Animesi hakkında bilgi almak için buraya,
film hakkında bilgi almak için de buraya tıklayın. Ben de kendi
yorumlarımı yapayım.
Film başladı. O da ne? Bizim yakışıklı, karizmatik, 17’sinde
olmasına rağmen 25’inde gösteren Light’ımız, tipsiz mi tipsiz bir çocuğa
dönüşmüş. Animede bile sevmedim ben Light’ı. Filmde hepten soğudum. Ama en
sinirlendiğim yer Shiori’yi öldürdüğü yer oldu. Sanırım animede bu kısmı
atlamışım çünkü böyle bir şey hatırlamıyorum.
Light’ın neye dönüştüğünün farkındaydım ama yine de bunu ondan bile
beklemiyordum. Gerçi adam babasının ismini bile yazdı deftere, Shiori’yi mi
esirgeyecek?
Kira: “Death Note'u kullanarak dünyadaki bütün kötü
insanları öldüreceğim! Diğer insanlara kötü davranan herkesi, bütün kötüleri
öldüreceğim ve sonunda yeni, tertemiz bir dünya kuracağım!”
Ryuk: Yani yeni dünyadaki tek kötü sen
olacaksın?”
Şimdi animede bile ne olacağını tahmin etmek çok
kolaydı. Filmde de kek oldu, tahminden öte biliyorsun ne olacağını. Ama
senaryonun biraz(!) değiştiğini biliyordum. L öldü ölecek tedirginliğiyle film
izlemek nasıl bir duygudur bilir misiniz siz? Animedeki şoku hala atlatamamış
biri olarak hem de. Ama oturup en baştan izlerim şuan filmi, hiç problem olmaz. İlk filmi o kadar harika(!) bir yerde kesmişler ki saat olmuş 00.00,
ikincisine başladım.
“Kira çocuksu ve
kaybetmekten nefret ediyor... Aslında bende çocuksuyum ve
kaybetmekten nefret ediyorum.”
L animede de favorimdi. Filmde daha ön plana çıkmıştı, buna çok sevindim. İkincisinde L kesin ölecek, bekliyorum. İsyanlardayım. Bir
yerlerden spoiler arıyorum, bu L ne zaman ölecek diye. Ona göre kendimi
hazırlayacağım çünkü. L’in ölümünü kaldırmam çok zor oluyor.
“Bang bang bang
bang bang bang!”
Misa’yı oynayan kızı çok aramışlar mı? Kızın animedekiyle
alakası yok. Animedeki Misa’yı ne kadar seviyorduysam
filmdekinden o kadar nefret ettim yahu. Bildiğin salak etmişler Amane’yi. Tamam, çok zeki de sayılmaz ama o kadar çarpıtılır mı ya?
Zaten Mello, Near ve Teru filmde yoktular. L: Change The
World’de Near, Watari’ye gönderiliyor ve Watari öldüğü için L ona bakmaya
başlıyor. Hatta ona Near adını da L veriyor. Ama çocuğuna animedeki Near’la
heyheyhey alakası yok. Peki, bu insanları ne kadar üzdü? Bilmiyorum kiminle
konuştuysam, ki bu konuda ben onlarla aynı fikirdeyim, Near’ın başarısız bir L çakması
olduğunu, onun verdiği havayı vermediğini falan söyledi. Near'ı severim, o başka. Ama L birçok
kişinin tartışmasız favorisi. Filmde de böyle bir değişikliğe gitmişler. Kötü
mü etmişler? Bence hayır.
Ryuk Ryuk Ryuk... L’den sonraki favorim… Bir melek bu
kadar mı tipsiz olur? Ve tipe rağmen bu kadar mı sevilir? Tamam, itiraf
ediyorum, biraz da Light’ın ismini deftere yazdığı için bu kadar seviyorum onu.
Ama öyle olmasa da severdim. Bu kadar rahatsız bir karakteri nasıl sevmem?
“L, ölüm tanrısının sadece elma yediğini
biliyor muydun?”
Rem sanki ölüm tanrısı değil de normal bir insandı. Ondan
daha duygusal tek kişi Amane'ydi. Açıkçası filmde L, Light’ı alt ettiği için bence film daha
güzeldi. Hele hele o son 23 gününden yepyeni bir film yapmaları harika olmuş. Yine
de… The Last Name’in de, L: Change the
World ’ün de sonunda çok üzüldüm. Şu an hala aklıma geldikçe üzülüyorum. L
ölmemeliydi ya. Benim L’im ölmemeliydi.
Bir de sonuçta deftere kendi ölüm tarihini yazarken niye
23 gün verdi? Yani niye 22 değil, 24 değil 23? Asıl soru neden 5-10-20 yıl
değil? Sonuçta yine kaderini kendi belirlemiş olurdu ve Rem’in deftere onu
yazması sorun olmazdı. Birkaç yıl daha yaşar, en azından Near’ı kendi eliyle
büyütürdü. Ne bileyim, belki biraz daha şekerli yiyecekler tüketir ve bütün
dişlerinin dökülmesini beklerdi falan filan.
Film müzikleri çok güzeldi. İsterseniz hepsini yeppuda'da bulabilirsiniz.
Şarkı olarak ise;
Benim en çok sormak istediğim sorular ise şunlar;
-Light’ın yerinde olsaydınız ne yapardınız?
-Light’ın babası olsaydınız ne yapardınız?
-Misa olsaydınız ne yapardınız?
-Gerçekte de Kira gibi biri olsaydı, ya da onun
simgelediği türde bir düzen… Destekler miydiniz?
-Sizce kanunlar yeterli mi?
Benim cevaplarım şöyle:
-Bir kere Ryuk’u ilk gördüğümde korkudan altıma kaçırır,
defteri fırlattığım gibi tabanları yağlardım. Bana ne ya… Ne ölümü ne defteri?
Bunu yargılayacak kişi ben miyim Allah aşkına. Bir yakın yok edin şu defteri ya… Bu yüzden L benim kafadan yani.
-Kendimi vururdum herhalde.
-Yemişim Kira’yı, adını deftere yazardım.
-Son iki soruya bir arada cevap vereceğim. Kanunlar
yeterli değil. Ya teoride ya da uygulamada hep eksikler var. Ama Soichiro
Yagami’nin dediği gibi: “Kanunlar
kusursuz değil. Çünkü onlar yazan insanlar kusursuz değil. Ancak kanunlar
insanlar istediği için var.”
Kanunlar kurallar… Eksikler… Ama hiçbir insan kimin ölüp kimin ölmeyeceğine kara veremez. Yani bu hikâyede adalet ne Light olabilir ne de L ne de bir başkası. Hiçbir insan mutlak bilgiye sahip olmadığı için mutlak adaleti sağlayamaz. O yüzdeeen, ben gittim. Si yu.